Risale Haber - Haber Merkezi
Bu hafta DKM’de üniversite seminerini, eğitim fakültesi, tarih öğretmenliği bölümü öğrencisi Mahfuz Esmer sundu. Seminerinin konusu ‘’İttihad-ı İslam’’ iken, alt başlıkları; ‘’İttihad ve İttihad-ı İslam kavramları’’, ‘’İslam Birliğinin Temel Unsurları’’, ‘’İttihad-ı İslam’ın Amacı ve Hedefleri’’, ‘’İttihad-ı İslam’ın Engelleri’’ ve ‘’İttihad’ı İslam Nasıl Sağlanır’’ idi.
Seminerine ‘’İttihad ve İttihad-ı İslam Kavramları’’ ile başlayan, Mahfuz Esmer, ittihad-ı İslam ve ittihad kavramlarını açıkladı. İttihad kavramını ayrıca açıkladığı gibi ittihad ile ittifak kelimelerini karşılaştırmalı olarak da anlattı. İttihadın ittifaktan farklı olarak daha kalıcı, daha kuvvetli ve tek vücut olmaya daha yakın olduğunu ifade eden, Esmer; ittihad etmiş olan üyelerin bini aşan ortaklıklarından hariçte kalan farklılıklarının, bir vücudun azaları arasındaki farklar gibi olması gerektiğini ifade etti.
İttihad-ı İslam kavramını genişçe inceleyen Esmer, bunun için en temel şartın ümitli olmak olduğunu belirtti. Ümitvar olmak için örnekler veren, Mahfuz Esmer, dünya üzerinde hiçbir zaman sürekli bir kesimin hâkimiyetinin sürmediğini ve bunun dairesel bir döngü şeklinde sürdüğünü ifade etti. İslam âleminin elinde bulunan kaynaklara ve jeopolitik önemine de değinen esmer batıyı dahi besleyenin âlem-i İslam olduğunu belirtti.
İslam birliğinin temel unsurları, başlığı altında, Mahfuz Esmer, bu unsurları sekiz madde olarak şöyle sıraladı:
‘’1- İslam birliği, küremizi kuşatan nurlu bir dairedir. Birliğin üyeleri bütün mü’minlerdir. Kayıt defterleri levh-i mahfuzdur.
2- Üyeleri arasındaki temel müşterek Allah’ın birliğidir. Yeminleri Allah’a iman etmektir. Diğer hususlar birlik gücünün fiili sonuçları; meyveleridir.
3- Neşir organları, İslami kitaplar ve Allah’ın adını yüceltmek için istikamet üzere hareket eden gazetelerdir.
4- Kulüpleri, câmi, mescid, medreseler ve zikirhanelerdir. Merkezi de haremeyn-i şerifeyn; mekke’de mescid-i haram, medine-i münevvere’de mescid-i nebevi’dir.
5- Meslekleri, herkesin kendi nefsi ile mücadele etmesi; İslam’ın güzel ahlakını yaşamak; sünnet-i seniyyeyi hayata geçirmektir. Zaten şeriat da yüzde doksan dokuz ahlak, ibadet ve faziletle ilgilidir. Şeriatın yüzde biri siyasete dairdir, onu da devlet idaresini elinde tutunlar düşünmelidir.
6- Başkalara zarar vermezse nasihatta bulunmaktır.
7- Birliğin nizamnamesi, şeriat sahibinin emir ve yasakları; birlik üyelerinin silahları, meselelerini ispat etmek için kullandıkları kesin delillerdir. Çünkü medenilere galip gelmek ancak ikna ile mümkündür. Nitekim hakikat arayışı da muhabbet ile gerçekleşir.
8- Birliğin hedefi, mü’minleri terakki etmek için uyarmaktır. Birlik, mü’minler arasında var olan nurani zinciri harekete geçirmek içindir.’’
İttihad-ı İslam’ın amacı ve hedefleri başlığına ‘’Marîz bir asrın, hasta bir unsurun, alil uzvun reçetesi; ittiba-ı Kur’ân’dır. azâmetli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tali’siz bir devletin, değerli sâhipsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâm’dır’’ cümlesiyle başlayan Esmer,
İttihad-ı İslam’ın zaruri olduğunu anlatmasının ardından, bu zamanda, “i’lâ-yı kelimetullah’ın en büyük vasıtasının maddeten ve mânen terakki etmek olduğunu belirtti.
Ardından, ‘’Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husumeti ise, cehalet ve zaruret ve nifakadır. Gayr-ı Müslimler emin olsunlar ki, bu ittihadımız, bu üç sıfata hücumdur. Gayr-ı Müslime karşı hareketimiz İknâdır. Zira onları medenî biliriz. Ve İslâmiyet’i mahbup ve ulvî göstermektir. Zira onları munsif zannediyoruz. Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebîye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dâhil olanlar, onları taklit edip çıkmazlar. İttihad-ı Muhammedî (aleyhissalâtü vesselâm) olan ittihad-ı İslâm’ın efkâr ve meslek ve hakikatini efkâr-ı umumiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa etsin, cevaba hazırız.
işte ben bu ittihadın efradındanım. ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. yoksa, sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim’’ cümlelerini kaydetti.
Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine göre milliyetimizin İslamiyet olduğunu söyledi ve ittihad-ı İslam’ın bütün siyasetlerin üstünde olduğunu söyledi ve hemen ardından, bütün siyasetlerin ona hizmetkar olması gerektiğine dikkat çekti.
İttihad-ı İslam’ın engelleri, kısmına, İslam âleminin durumuna bakarak başladı.
Bediüzzaman’ın Osmanlı fikir hayatında sesini duyurduğu zaman; Mısır, Pakistan, Malezya, Bangladeş, Afganistan, Nijerya ve bunlar gibi pek çok devletin İngilizlerin... Cezayir, Cibuti, Çad, Fas, Gabon, Gine, Komoro adaları, Mali, Moritanya, Nijer ve Tunus Fransızların... Endonezya İngiliz ve Hollandalıların... Yukarı volta İngiliz ve Fransızların... 1912'den sonra ise Libya İtalyan işgali altında... Bugünkü Türk Cumhuriyetlerinin hemen hepsi küçük hanlıklar halinde iken Ruslar tarafından işgal ve ilhak edilmiş, uzak doğudaki Müslüman Türk hanlıklarını da Çin yutmuş olduğunu söyledi.
Ardından, ‘’Osmanlı hâkimiyeti altında olan toprakların dışında, İran istisna olmak üzere, bütün İslâm âlemi küfrün esareti altındaydı. Osmanlı Devleti, bir zamanlar bütün dünya Müslümanlarının ümidi durumunda iken artık kendisini bile koruyamaz hale gelmişti. Ardından Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı’nın dağılması, İslam âleminin sömürgeleştirilmesi 1955’ten sonra Mısır Hindistan Pakistan gibi İslam ülkeleri bağımsızlıklarını ilan ediyor. Bediüzzaman 1910’da şark vilayetlerinde (Münazarat), 1911’de Şam Emeviye Camiinde Araplar nezdinde bütün İslam topluluklarına seslenmiştir. Onlara yaptığı bütün uyarılarda haklı çıkmıştır’’ dedi. Bediüzzaman’ın İslam âlemini adeta ortaçağda bırakan altı hastalığı şu şekilde açıkladığını belirtti: ‘’Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: ecnebîler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber; bizi maddî cihette kurun-u vustâda durduran ve tevkif eden, altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır:
Birincisi: ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
İkincisi: sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
Üçüncüsü: adâvete muhabbet.
Dördüncüsü: ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.
Beşincisi: çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
Altıncısı: menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.’’
Ayrıca 3 düşmanımız olduğunu söyledi; ‘’cehalet-ihtilaf-zaruret’’
İslam âleminin içine atılan bir illet (hastalık) olarak milliyetçiliği gösterdi.
Bediüzzaman hazretlerinin saydığı hastalık ve engellerin hemen hepsi kalpte ve fikirde olan hastalıklar olduğunu söyledi. ‘’Demek ittihad-ı İslam için önce kalplerin ihya edilmesi ve fikirlerin aydınlanması gerekir. Bu ihya ve aydınlık “tevhid-i imani, elbette tevhid-i kulubu ister” hakikatini idrak ettirecektir. Kalpler ve gaye bir olursa zaten ekonomi gibi maddi birlikteliklerin sağlanması çok daha kolaydır’’ dedi.
Son başlığında, ‘’İttihad-ı İslam nasıl sağlanır?’’ sorusuna şöyle cevap verdi.
Hutbe-i Şamiyede geçen hastalıkların ilaçlarını kullanarak ittihad-ı islamı sağlayabiliriz
-ümit-el emel
-sıdk
-muhabbet
-meşveret
-hürriyet
-ittihad (tevhid)
Ayrıca;
ehalet-ihtilaf-zaruret düşmanlarına karşı;
-sanat-marifet-ittihad ile mukabele edilmeli
ve aynı zamanda sanat-marifet-ittihadı sağlayacak olan;
-Medresetüz zehra nın hayata geçirilmesi gerekir.
Milliyetçilik illetine karşı;
-milliyetimiz İslamiyet’tir demeliyiz.
Hac ve ittihad
Haccın büyük hikmeti; islam dünyasının istiklâliyet ve selâmetini muhafaza ve devamı için, senede bir yapılan bir nevi büyük şûrâsı olmasıdır. Hac müslümanlar için bir kongre olması gerekirken maalesef bu tarafı hiç işletilememektedir. Sadece ibadet cihetiyle sınırlı kalmaktadır.
Ayrıca 20. lem'a'da ihtilaf ve iftiraka sebep olan neticeleri yok etmek için 9 emir ifade edilmiştir:
1. müsbet hareket etmektir ki, yani, kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. başka mesleklerin adâveti ve başkalarının tenkîsi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.
2. belki, daire-i islâmiyet içinde, hangi meşrepte olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek,
3. ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise, "mesleğim haktır," yahut "daha güzeldir" diyebilir. yoksa başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden "hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "güzel benim meşrebimdir" diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek,
4. ve ehl-i hakla ittifak, tevfik-i ilâhînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle,
5. hem ehl-i dalâlet ve haksızlık, tesanüd sebebiyle, cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı mânevînin dehâsıyla hücumu zamanında, o şahs-ı mânevîye karşı şahs-ı manevi ile hareket etmek,
6. ve hakkı, bâtılın savletinden kurtarmak için,
7. nefsini ve enâniyetini,
8. ve yanlış düşündüğü izzetini,
9. ve ehemmiyetsiz, rekabetkârâne hissiyatını terk etmekle ihlâsı kazanır, vazifesini hakkıyla ifa eder.
İslam'ın potansiyeli (maddi ve manevi)
İslamiyet’in hakaiki hem manen, hem maddeten terakki etmeye kabil ve mükemmel bir istidadı var.
Rus'u mağlûp eden Japon başkumandanının İslamiyet’in hakkaniyetine şehadeti de şudur ki:
hakikat-i İslamiyet’in kuvveti nispetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm temeddün edip terakki ettiğini tarih gösteriyor. ve ehl-i İslâm’ın hakikat-i İslamiye' de zaafiyeti derecesinde tevahhuş ettiklerini, vahşete ve tedennîye düştüklerini ve hercümerc içinde belâlara, mağlûbiyetlere düştüklerini tarih gösteriyor. Sair dinler ise bilâkistir.
Maddeten İslamiyet’in terakkisinin kuvvetli sebepleri gösteriyor ki, maddeten dahi İslâmiyet istikbale hükmedecek.
Âlem-i İslam’ın şahs-ı manevisinin kalbinde, gayet kuvvetli ve kırılmaz "beş kuvvet" içtima ve imtizaç edip yerleşmiş
Birincisi: bütün kemâlâtın ve ilimlerin üstadı hakikat-i islâmiyettir.
İkinci kuvvet: medeniyet ve san'atın hakikî üstadı ve vesilelerin ve mebâdilerin tekemmülüyle cihazlanmış olan şedid bir ihtiyaç ve belimizi kıran tam bir fakr, öyle bir kuvvettir ki, susmaz ve kırılmaz.
Üçüncü kuvvet: hürriyet-i şer'iyedir.
Dördüncü kuvvet: şefkatle cihazlanmış şehamet-i imaniyedir.
Beşinci kuvvet: izzet-i islâmiyedir ki, i'lâ-yı kelimetullahı ilân ediyor.
Ümit asla kaybedilmemeli, Avrupa Osmanlı karşısındaki küçüklüğüne rağmen hiçbir zaman mücadelesinde yavaşlamadığını sonunda terazideki ağırlıkların tersine döndüğünü ve tarih boyunca bu ağırlık değişiminin hep olduğunu, fakat bu değişimin güçlünün değil ümit ve gayretle çalışanların lehine olmuş olduğunu görmekteyiz.