İsrail’in bunu yapacağı belliydi çoktan.
Bu ne ilkti ne de son olacaktır. 62 sene önce Filistin topraklarına yerleştikten sonra sergilediği tavır da aynıydı. Ne kanun tanıyor, ne kural; ne hak tanıyor, ne hukuk. Hiçbir devleti, hiçbir toplumu, hiçbir milleti takmıyor.
Yanında yer almayan herkes suçlu, herkes mücrim, herkes düşman... Başta İngiltere olmak üzere Batı’nın şımarık evladı, Amerika’nın haşarı çocuğu, İslam dünyasının baş belası olan bu işgalci devlet Yahudiliğin ikinci damarını elinde tutuyor.
“Harsı ve nesli helak eden”, ürünleri, nesilleri kökten kazımak isteyen, her tür fesadı ve bozgunculuğu esas alan, kendinden başka bütün insanları köle olarak gören bu kafa yapısı Allah’a bile “Eli sıkı, cimri” diye dil uzatan, bu sözünden dolayı “lâneti” hak ederek “ali kıran, baş kesen” edasıyla başına buyruk tutumu yüzünden dünya barışını tehdit etmeyi ne pahasına olursa olsun göze alıyor. Fakat korkak mı, korkak, ürkek mi ürkek, “Ö!” desen ödü patlayacak cinsten bir yapıya sahip. Bu korkuyu onların içine Yüce Yaratıcı koymuş tâ İslam’ın ilk yıllarında...
***
Kur’ân, “Allah onlara, işleyip durdukları şeyler yüzünden, bütün benliklerini kaplayan bir açlık ve korkuyu tattırdı” (Nahl, 16:112) derken kıyamete kadar bu korkuyla yaşayacaklarını haber veriyor. Bu korkaklıklarından dolayıdır ki, Filistin topraklarından yanlarına bir kedi gelecek olsa onu bir aslan gibi görüyorlar; masum haliyle sokakta yürüyen bir çocuğa üzerine saldıracak bir düşman olarak bakıyor. Dünyanın 32 ülkesinden yola çıkan, silahsız savunmasız, sadece ve sadece açlığa terk edilmiş, bir parça ekmeğe muhtaç bırakılmış, bir aspirini dahi bulamayan Gazzeli Müslüman halka yardım elini uzatan barış gönüllülerini de potansiyel düşman olarak görüyor ve üzerlerine havadan indirmeli özel eğitilmiş komando birliği gönderiyor, ateş emri veriyor. Sonra da savunma bakanı gidip bu askerleri tebrik ederek ödüllendiriyor. Tarih tekerrür ediyor, edecek, hükmünü verecek, korkakları korktuklarıyla yüz yüze getirecek, tir tir titredikleri akıbetle karşı karşıya bırakacaktır.
***
Haşir Suresi’nin ilk âyetleri bu akıbeti haber verirken, tarihin tekerrür edeceği de artık beklenen bir sonuçtur. “Kitap Ehli’nden kâfir olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O’dur. Siz onların çıkacağına ihtimal vermiyordunuz; onlar ise kalelerinin kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah onları hiç ummadıkları bir yerden bastırdı ve kalplerine korku saldı. Öyle ki, evlerini kendi elleriyle ve mü’minlerin eliyle yıkmaya başladılar. Görecek gözü olanlar, ibret alın!”
İsrâ Suresi’nin ilk sayfasının son âyetlerinde bu akıbet tekrar edilir ve çok ciddi bir uyarıyı hatırlatır: “İsrailoğulları’na da kitapta şunu bildirdik ki, siz yeryüzünde iki defa bozgun çıkaracak ve büyük bir taşkınlıkla azacaksınız. Bunlardan birincisinin vadesi dolduğunda, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı saldık da onlar evlerinizin aralarına kadar girdiler. Bu, yerine getirilecek bir vaat idi. Sonra size eski gücünüzü tekrar verdik; servet ve evlâtlarla sizi destekledik ve sayınızı çoğalttık.” “İyilik ederseniz, kendiniz için iyilik edersiniz. Kötülük ederseniz, o da kendinizedir. Daha sonraki bozgunculuğunuzun vadesi dolduğunda da yüzünüze kara çalsınlar, daha önce girdikleri gibi yine Mescide kadar girsinler ve istilâ ettikleri yerlerde taş üstünde taş bırakmasınlar diye kullarımızı yine size musallat ederiz.”
Bu âyetleri onlar da biliyorlar ama işledikleriyle kaderin hükmüne fetva veriyorlar, kendi akıbetlerini elleriyle hazırlıyorlar.
Bugün