Tek Türkiye ve Kurtlar Vadisi dizilerinin, milyonlarca insanı ekranlara kilitlediğini duydukça ben de çok merak ediyordum. Fırsat buldukça izlemeye başladım.
Önceleri oradaki insanlık dışı olayları biraz abartılı bulmuştum. Ta ki şu Ergenekon olaylarının çözülmeye başlamasına ve itirafçıların da olayları ispat etmelerine kadar.
JİTEM kapsamında 12 korucumuzun hunharca öldürülmeleri haberinden, Askeri Yargıtay tarafından da doğrulanan JİTEM'İN sayısız faili meçhul cinayetlerinden, Doç. Hablemitoğlu cinayeti gibi cinayetlerden ve katliamlardan bahsetmeyeceğim.
Türkiye Cumhuriyetini ve Demokrasi'yi hazmedemeyenlerden, hatta TC nimetlerinden en çok faydalananların, demokrasiye takoz koyma girişiminden ve TC başbakanına düzenlenen kan donduran bir suikast girişiminden bahsedeceğim bugün.
24.07.2009 Ana haberleri izliyordum.
İtirafçının şu çok net açıklamaları dikkatimi çekti: "Başbakan Erdoğan'a suikast için, emekli MİT'çi Nuri Gündeş ve Genelkurmay 2. Bşk. Çevik Bir beni görevlendirdi. Ve suikast silahı olarak bana bir füze verdiler." (Bu haberi hemen kayda aldım.)
Ayrıntıları şöyleydi: Zeytindalı kod isimli itirafçı, emekli MİT'çi Nuri Gündeş'le iki kez Beşiktaş'ta bir pastanede buluşmuştu.
İtiraflarına şöyle devam ediyor:
-"Daha sonra mitçi N.G.'in şoförünün kullandığı arabasıyla hep birlikte Selimiye Kışlası'na gittik. Burada bazı rütbeli subaylarla yemek yedik. Çıkışta Gündeş 'bir kaç günde işlerini hallet, hazır olduğunda beni ara' diyerek 0212 258 .. 93 numaralı telefonu verdi. Birkaç gün sonra verdiği numaradan kendisini aradığımda çıkan görevliye Gündeş'in bana verdiği kod ismimi söyledim ve beni bağladılar. Bir saat sonra Kadıköy'deki Boğa heykelinin yanındaki bir pastaneye gelmemi söyledi."
İkinci buluşmada yanlarına Yüzbaşı Mehmet denilen bir kişi gelmişti. Görevin içeriğinden bahsetmedi ama yeni kimlik, pasaport ve para sözü vermişti.
Zeytindalı ve Yüzbaşı Mehmet, daha sonra Ankara'ya gitmişlerdi.
Ankara'da bir gece kalmışlar, sonra yüksek bir binada Çevik Bir'le buluşmuşlardı.
İşte itirafçının kan donduran son sözleri:
-"Makam odası gibi bir yere girdik. Bu odada Çevik Bir paşanın makamda oturduğunu gördük. Bizi gördüğünde kalktı ve 'hoş geldiniz' dedi. Konuşmalarından Yüzbaşı Mehmet ile Çevik Bir Paşa'nın daha önceden tanıştıkları belliydi. Kısa bir selamlaşmadan sonra Çevik Bir Paşa bana dönerek, silah kullanıp kullanmadığımı sordu. Ben de ufak silahları kullanabildiğimi söyledim. Ardından bana füze kullanıp kullanmadığını sordu. Ben tereddüt edince, 'Çeçenistan'da kullandın ya' dedi…"
Evet, gizli tanık Çeçenistan'da Ruslara karşı savaşmıştı. O savaşta da çok kez füze kullanmıştı. Yine ifadelerine göre, Çevik Bir'in bürosunda gitar çantasına benzeyen bir çanta bulunuyordu. Çevik Bir o çantayı açtı. İçinde bir füze vardı. Çantayı Yüzbaşı Mehmet aldı. Zeytindalı kod adlı gizli tanık, daha sonra Mehmet Yüzbaşı ile Çanakkale'ye gittiğini ve eylemin ayrıntılarını da orada öğrendiğini itiraf etti.
-"Ben 'bu füzeyi yurt dışında mı kullanacağımızı' sorduğumda, eylemin yurt içinde, Ankara Esenboğa'da uçağın indiği esnada yapılacağını ve bu yobazlara derslerinin verileceğini söyledi. Bana hazırlanmamı ve vaktinin gelip, hazırlıkların tamamlandığında beni alacaklarını söyledi. İşte o zaman eylemin Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı yapılacağını öğrendim…"
Lütfen Dikkat!!!
Bu girişim 30 000 masumun ve bebeklerin katili Apo için yapılsa bile, yine de insanın vicdanı sızlar. Çünkü mertçe değil, HAİNCE bir tuzak bu. Üstelik öyle birine de değil, TC halkının yarısının 'tekraren tercih ettiği' bir başbakan için yapılıyor!!!...
İtirafçı bunları, İst. C. Savcısına verdiği ifadesinde ayrıntılarıyla anlatıyor:
% 50'lerin seçtiği bir başbakanı öldürmeye görevlendirildiğini anlayınca da, eylemden vazgeçtiğini, o füzeyi Gemlik'e götürdüğünü ve gizlediğini ifade ediyor.
Zaten o füze, daha sonra Gemlik'te ele geçirildi. Üstelik de tam itirafçı Zeytindalı'nın söylediği adreste...
*******
Evet, saygıdeğer dostlarım, şimdi büyük bir nefes alarak arkamıza yaslanalım.
Bunlar zapta geçmiş ifadelerdir. Bununla ilgili olarak Çevik Bir paşa da 5,5 saat ifade verdi ve derinlemesine tahkikat için tutuksuz beklemeye alındı.
Neticede bu girişimciler yargılanır, cezaevini boylar veya Susurluk olayı gibi örtbas edilir, bilemeyiz.
Ancak çok iyi bilinen bir gerçek, asla unutulmamalıdır.
Zerre kadar kötülüğün bile cezasız bırakılmayacağı, Mahkeme-i Kübra var.
İnanmamak veya bilmemek, mahkeme-i Kübra'ya ve ebedi cezaya asla engel değil…
Demek ki bunlar, güçlü iktidarlardan korkmakta çok haklılarmış. Bunun için her fırsatta muhafazakâr partiler kurdurup, her dönemde muhafazakâr kitleyi böldürüyorlar, koalisyonlara mecbur ediyorlarmış…
Ama artık korktukları başlarına geldi. Yarım asırdan fazla zamandan beri sürdürmekte oldukları saltanatları çökmek üzere.
Bu akıl almaz girişimleri de; çaresizliklerinin, vicdansız tezahürleri olsa gerek...
Evet, yüce Türk milleti artık bilinçlendi. Bölünme tuzaklarına pek düşmüyor.
Hele hele bir kısım saf, temiz fakat araştırmadan yoksun kardeşlerimiz, bunların avukatlığına soyunanları da tam idrak ederek, onlara ciddi bir tavır koyabilse…
İşte o zaman bu kan donduran olaylar, kara bir leke olarak tarih kitaplarında yerlerini alır, gelecek nesiller tarafından da ibretle ve nefretle okunur.
Bundan sonra da asker askerliğini yapar, rektörler başörtüsü avcılığı bırakıp, eğitim ve yeni buluşlarla uğraşır. Yargı da meş'ûm siyaseti bırakır ve herkes kendi işine bakar.
Bu tür tökezlemelerden kurtulan Türkiye ise dünya liderliğine yelken açar. İnşallah…
Moral Haber