Kankırmızı Beyaz...

Caner Kutlu'nun hikayesi...

KANKIRMIZI BEYAZ

Beyaz badanalı evler birbirine yaslanmıştı. Sonbahar yaprakların gölgesini almıştı sokaklara atmıştı. Kentin anacaddesinde tanklar geçiyordu. Berber Tahsin amca işinden dönerken meçhul bir kurşunla yere yığılmıştı. Gözlerim uzaktan bir cesedi ilk kez hissetmişti. Küçük ellerim yanaklarımda pencere önünde kalakalmıştım. Annem gir kızım içeri yok birşey diyordu ama gözleri kan dolmuştu. Karısı ve benden biraz büyük kızları feryat ediyorlardı, babasız yaşamak gönlüme ilk kez düşüyordu. Yıllarca onların yaşamı gözlerim önünde akıp gidecekti. Adamlar konuşuyorlardı geçen gün de anarşistler iki yaşlı karı kocayı sokakta oynatmışlar zorla diye. Beyaz duvarlar slogan mezarlığıydı. Gece yarısı evde kalma kabusu yaşardık. Dayım evine götürmüştü de gece yarısı annemi isterim demiştim sabaha kadar gözyaşı dökmüştüm, sabahın ilk serbest saatinde sokaktaydım, alın demişti dayım kızınız da anarşist olacak korkarım.

Yıllar peşinden sürükledi, koca kız oldum, evlendim. Boyumca çocuklarım oldu. Beyazbadanalı evler boyandı, rengarenk apartmanlar dikildi. Yeşil alanlar, yürüyüş yolları; basketbol sahaları, tenis kortları yapıldı, jimnastik salonları doldu, taştı. Her siteye özel güvenlik, her daireye özel garaj verildi.

Kocam beni terkettiğinde küçük oğlum günlerce diafondan gelecek baba sesini bekledi. Sonra asansörü dinledi günlerce bir indi, bir çıktı. Geceleri elinde telefonla gelecek çağrının sesine hasret, ağladı, küçücük elleri çenesinde bilgisayardan babasıyla çekilmiş videolarını seyretti. Yeşil alanlarda yuvarlandı, kırmızı toprak üzerinde saatlerce koştu. Elinde basket topuyla potaları dövdü. Derken biraz büyüdü. Okulda arkadaşlarıyla, sitede oturanlarla dalaştı. Güvenlikçileri taşladı, tenis kortlarındaki fileleri yırttı. Eve tüp getiren aracı, sırf sahibi kendisine kızdı diye yaktı, ortalık savaş alanına döndü. Arkadaşlarıyla chat yaparken onlara kurguladığı cinayetleri anlattı. Korku filmlerini gülerek seyretti. Ablasını, arkadaşlarını bir odaya kilitleyip ateşe verdi. Evden kaçmadı, ateşe dokundu, çığlıklar attı, eğlendi. İşten her geldiğimde kapının önünde masum bir kedi gibi beni bekledi. Elleri çenesinde yanına gelinceye kadar baktı, durdu. Peşimden hiç gelmedi. Karga sürüleri geçiyordu akşam üstleri üstümüzden, onları seyrederdi.

O gece, yeni aldığı ışık saçan çakısı elindeydi. Rüyamda, efendimi gördüm. Önünde dört tane kıpkızıl güvercinler duruyordu, hareketsizdiler. Şunları besleyeyim dedim. Ölmüşler, görmüyormusun dedi efendi. Hazretim nolur, bir lokma ıslak ekmek vereyim dedim. Ağızlarını parmaklarımla tek tek araladım, lokmaları bıraktım. Hazretim dedim, görüyormusun, ayağa kalktılar, tıpış tıpış yürüyorlar!.Görüyormusun hazretim, nasıl da masumlar. Ateşler yanıyordu, sevinçten ağlıyordum. Kırmızı güvercinler beyaz güvercinlere dönüştüler, uçup gittiler.

Sabah olunca, evimden kızımın ağlamaları duyuluyordu. Nasıl kıydın anneme diyordu, oğluma. Kafasını kesmiş cani, şeytanın kölesi. Polisin donuk sesi oğluma, sen satanistmisin lan diyordu. Hayır, diyordu oğlum, ben yaratana inanmam ki yarattığı şeytana inanayım. Anarşist bu, asın bunu diyordu dayım bastonunu sallayarak. Kan kırmızı başımı ellerimin arasında sımsıkı tutuyordum. Ellerimi bıraktım. Beyaz güvercinler sabahın göğüne kanat çırptılar.

Televizyonlar günlerce, sanal darbeden, e-muhtıradan bahsetmişler, oğlum yattığı yerden akşamüzeri kargaların geçişini seyrederken elleri yanaklarında hep beni beklemiş.

 

Edebiyat Haberleri