Mustafa Kaplan tamam, ağır toptur, çok ağır.
Abdurrahman yoruldu. Çağır ha babam çağır.
Nihayet teşrif etti bu nur dolu meydana.
Bekleyelim neler der, bu meraklı ihvana.
Ustalar kaybolunca, çömezler aşka gelmiş.
Dokunmuşlar Kaftan’a, meğer sahibi delmiş.
Kaftan heder olunca, bakmışlar bir Kaplan’a.
Bir kükremiş, bir nara, atılmış bu meydana.
Bizim gibi çömezler, kaçışmış bir kenara.
Yetişilir mi bilmem, Kaplan binmiş hımara
Şüphemiz yok biliriz, heybesinde çok söz var.
Heyecana gelirse, konuşur feryat, havar.
Biz hele hep beraber nazar edelim ona.
İnşallah kavuşuruz birlikte mutlu sona.
Bu dünyada rahat yok, rahat aramak boşa.
Evet, nefis pür heves, sükunet gider hoşa.
Hem burada rahat et, hem de öte dünyada.
Bu bizim için olmaz, hesap ağır ukbada.
Yahu neler söylerdin biz fukara kullara.
Birkaç kişiye teslim edilmiş akıllara.
Hep tövbe eder durur, eskileri anarken.
Aşk-ı siyaset ile alev alev yanarken.
Siyaset meydanında doludizgin giderken.
Göz kapalı, ağz açık, ağır laflar ederken.
Biz de kapılıp gittik, estirilen rüzgâra.
Bir keramet var sandık, koştuk peşiniz sıra.
Dehşetli hataları tevil etmekten inan.
Küstürdük çok dostları, feda edildi ihvan.
Bazı dostlar ifrattan savrulurken tefrite.
Çoğumuz saf niyetle inandık bir ifrite.
Oysaki bize düşen muktesit siyasetti.
Bütün himmet, gayretle bu nurlara hizmetti.
Kur’an izin vermiyor, menfi bir harekete
Üstad hep dikkat çekti, bu sırdan uhuvete.
Esas vazifemizi bıraktık bir tarafa.
Aşk ve heyecan ile girdik siyasi safa.
Bizim vazife vasat yolu takip etmektir.
Müstakimane nurlu yolda ilerlemektir.
O aklı başımıza alana kadar inan.
Çok ağır bir imtihan yaşandı; çetin, yaman.
Şimdi bütün nazarlar, şükür Nur’a yöneldi.
Çok ali himmet dostlar, nurlu meydana geldi.