Zıtlıkları buluşturmak hakikate biraz daha yakınlaşmak, hikmete biraz daha ram olmaktır. Birinin gösterdiğiyle yetinmek, ötekinin bildirdiğini bilmemek; noksanlık alameti, eksiklik göstergesi, ölçüden düşme, dengeyi yitirme hali…
Hal o ki çoğuz zaman düşüyoruz bu dengesiz hale ve adalet terazisi sapıyor; kırılma ve kırılganlıklar başlıyor, ileri safhada kopuşlara dönüşüyor.
Parça ile bütün arasındaki irtibat kopunca zıtlıklar dengesi yıkılıyor; doğru yol eğriliyor, sırat-ı müstakim çatırdıyor.
Bir güneşin ne kadar yansıması var, saymak mümkün mü? Ay en fazla bende dese, deniz itiraz etmez mi, zerre size ne oluyor demez mi? Küçük bir cam parçasının konuşma hakkı yok mu? Çiçekler elbette ki unutulur değil… Kar tanesi ne diye sussun ki?
Çiçekteki yansıma ile Ay’daki yansıma, gözün göz bebeğindeki yansıma bir değil fakat “Bir” den farklı değil. Görünüşte birbirine benzemeyen zıtlıklar manzumesi; o manzumeden hakikat güneşi parlıyor idrak edene…
Kendi kalp aynasından başka hakikat tanımayan hakikat güneşini nasıl tanımlayabilir? Eksik, noksan ve de yetersiz; Söylediği hakikat dışı da değildir gerçekte…
Böylelerinin karşılaştıklarını düşünün; müzaheme, münakaşa ve inşikaktan başka ne çıkar bu karşılaşmadan? Ve onların mutaassıp taraftarları neye çevirir zihin tarlasını, fikir bahçesini, idrak zeminini…
Hakikat arayanların önünü tıkar, hikmet âşıklarını ürkütür bu kör kütük taassup hal. Toz dumanda ne hikmet bahar gelir ne de nehar. Gecikir fütuhat, ertelenir açılım…
Suyun hidrojeni ile oksijeni zıttır fakat bu buluşmadan ab-ı hayat çıkar. Dünyanın karnı ateşle doludur, diğer ateş de başımız üstünde gezer durur; ateşler arasında hayat gülü tebessüm eder…
Tekvini âlem böyle olduğu gibi hadiseler de bundan farklı değildir. Zahir zıtlıkların cevelangahıdır zira… Denizin üstü ne kadar Celal ile kükrese de altı Cemal ile sükûn içindedir.
Korku ile ümit nasıl yan yana olur? Bu denge kurulmaz ve korunmazsa kendimizi; hadiselerin şiddetinden, bidaların savletinden, tağutların tuğyanından, mülhitlerin dalaletinden, münafıkların vesveselerinden nasıl kurtarır da sırat-ı müstakime erişiriz?
Zıt olan bir şey yok; mülk ile melekût arasında köprü kurulur, zahir ile batın arasında geçişkenlik sağlanır, evvel ahir ile buluşturulursa…
Kim diyebilir kar tanesi Ay ışığına karşı diye?