Suzan Eroğlu'nun yazısı
Her yer bembeyaz rahmeti, zahmetle; zahmeti, rahmetle yoğurmuş Rabbim...
Hadi benimle gelin!.. Taş kömürün sıcağında yanan, buğulu buğulu camlara bakan, hasret hasret ferahlık arayan, annesinin yanında üşüyüveren, anne kucağının sobadan daha çok daha çabuk ısıttığı çocuğun yanına gidelim.
Annemin kucağı olduktan sonra üşümek bir nimet, yanmak bir başka nimet. Ellerini var olan bütün samimiyetimle ve hürmetimle öperim annem. Bana senin gibi bir meleği nasip ettiği için , var olan bütün zerrelerimle sonsuza dek hamd olsun, şükürler olsun, teşekkür ederim Allah 'ım.
Benim okul yolu, mahallemizin çeşmesiyle, evimizin arasındaki yoldan başlar, okula varmadan az gidince karakolun önünden geçer. Birde bakmışım o kadar yolu minik adımlarla geri dön...
-Kızım neden geldin?
-Anne çok sis var, yoldan başka bir şey görünmüyor... gidemedim.
Abim beni okula götürüyor. Hiç kar var okula gidemedim dediğimi hatırlamıyorum. Kar yağıyor kar her yer bembeyaz nur gibi...
Dünyayla ahiret gibi... Karlar cazip gelir oynamaya çıkarım, dünya gibi kandırıverir. Sonuç 24 saat içinde ateşim çıkar, annemin kucağına düşüveririm. Rahmet deryasına düşer gibi... Sarar sarmalar, sabırla bekler... türbedar gibi... sonra gözlerimizde bir ışıltı, aynı noktada buluşuveririz.
Rabbimin rahmeti sarıverir ikimizi. Tekrar tekrar söz veririm kendime, annemin sözünden çıkmıycam, annemi üzmüycem diye... kelebek gibi uçan bir çocuk... Rabbiminkinden bir damla annemin şefkati... Rahmeti zahmette, zahmetinde rahmet...
Köyümde bir kış, bir ayaz, bir kar birbiri üstüne bir kaç sefer tren kazası... Dedem yok, abim yok, amcalarım yok, dayılarım yok her biri bir yerlerde, her biri savrulmuş, her biri bir işde. Bana kaldı Kur'an kursu hocama "babam öldü demek, bana kaldı defin işlerine bakar mısınız? demek. " O kadar mı zor ki bir çocuğun başına dokunup "üzülme, Allah rahmet etsin "demek?Vefasızlık mı ki?Rabbimin metaneti öğretmesi mi ki? Zahmetlerin her biri bugün Rahmet... Beyaz karlara takır tukur basarak tekrar eve gelmek. Kar beni teselli ediyordu, kar bana diyordu ki; "Bak bende aciz, zayıf, bir nefeste eriyebilecek bir şeyim. Ama Allah' ın verdiği kuvvete bak üzerimde dolaşıyorsun ezemiyorsun. Öğreneceğin bir şey var mı?"
Zahmetlerinden Rahmet çicekleri açmış...
Kar yağıyor kar... Işıl ışıl nur mu yağıyor? Hayat mı yağıyor?... Telefonum hava sıcaklığını sıfır gösteriyor... Sıfır derecede kar yağıyor kar... Zahmetin olsa da Rahmetini hissediyorum, görüyorum, duyuyorum. Cuma namazından sonra Kelime-i Şehadet o nasıl nefes. Bak bunun için yaşadım diyen dedem. Bunun için ölüyorum diyen dedem. Sen ne için yaşıyacaksın diye soran kar... Kar yağıyor kar...
Sıfır derecede yağan kar... Rahmet ol, uç dokun ellerime, gözlerime, dillerime... Sıfır derecede yağan kar... Ümidimi kesmediğim Rabbimden, bir müjdeli mektup gibi yağan kar. Her birinizi teker teker okusam biter mi manalarınız... Zahmetime bakma Rahmetime bak diyen satırlarınız... Daha neler anlatıyor, söyle bana kar... Zahmet mi , Rahmet mi? Rahmet mi, zahmet mi? İkiside aynı kapıya götürmüyor mu? Aczimi, fakrımı dile getirip ellerimi açtırmıyor mu? Rabbi Rahimim dedirtmiyor mu? O'nun varlığı yeter öğretmiyor mu? Allah var, her şey var; bu noktada başını döndürmüyor mu?
Söyle bana kar, bu yüzden mevlevi gibi döne döne erimeye uçmuyor musun?.. Söyle bana sıfır derecede yağan kar... Heeey!.. Kar yağıyor kar...