Cumanın esintisi sarar varlığımızı. Her yerden gelen tekbir sesleri titretir benliğimizi. Ankara anka gibi dirilirken ve bütün ihtişamıyla gözümde büyürken bir hürriyet, bir hakikat muştusu düştü yüreğime ve ümidime.
Ulus meydanına çıkan yamaçtan Hacı Bayram Veli Camisi’ne giden yola çıkarken bir Cuma bayramı neşesi ve ruhu var iç ve dış âlemlerde. Herkeste bir heyecan, bir mutluluk. Farklı yerlerden gelen ezan sesleri karışınca göğe ruhlarda yankılanmaya başladı kutsi ses. İlahi bir koru gibi ahenkli ve akıcı; su ve hava gibi zarif ve nahif. Bir sevinç dalgası insandan insana, âlemden âleme…
Ama tepemizde bir taş, kalbi taş ve aklı taş; hissedemiyor özgürlüğü ve inandığı gibi yaşama kutsiyetinin ürpertisini ve uyanıklığını. Bırakıyorum onu ve öğretisindeki hak altındaki haksızlığını çakılı kaldığı yerde; nasıl olsa gerilerde kaldı insana köle gibi davrananlar ve kula kulluk yapanlar Rabbin huzurunda.
Ufkumda tadilattan yeni çıkmış ama her zaman manevi tazeliğini koruyan Hacı Bayram Veli Camisi ve Türbesi. Kadın erkek müminler iman muhabbetinden, uhuvvetinden, kardeşliğinden feyizlenmek için cami avlusundalar. Genç, ihtiyar insanlar etrafta, kadınlar banklarda, türbe başında duadalar, erkekler safta kardeşleriyle gönüllerini, omuzlarını birbirine dayamışlar, ebedi kardeşliğin suyundan içmekteler. İnsanlardan cami taşmış, avlu taşmış.
Diyorum kendi kendime yedi yüz sene önce yaşamış İslam’dan nasibini almış ve nasip aldırmış bir mübarek kişiden hala iman kuvveti, feyiz alıyoruz. Ya her an etrafımızda isim ve sıfatlarıyla mucizelerini gösteren Rabbimizi, O’nun ile muhatap olduğumuz namazımızı, O’nun bizimle muhatap olduğu Kuran Kerim’imiz, zamanımız için yazdırılan tefsirimizi, nurumuzu anlasak neler değişmez ki? Manevi ve maddi hayatımız, ailemiz, eşimiz, dostumuz, mahallemiz, memleketimiz, kıtamız ve dünyamız belki nasıl olurdu?
Yıllar önce Üstad Hazretleri gelir Ankara’ya, Ulus’a ve Hacı Bayram Veli civarına, o zaman maddi cihattan çıkan kahramanlar kendilerini manevi cihatta bulurlar. “Millet talim ve irşad ile terbiye edilmeli”nin zamanı ve milletin bütün şerefini ve başarısını kendi şahsına indirgeyen zalimin yüzüne zulmünü haykırma zamanıdır: “ Biz sana heykel dikmen için yardım etmedik. ”
* Tabiatta gerçekte bulunmayan ve diğer renkleri emen, yok eden siyah bir renk değildir, renksizliktir.
(AD)