Karamsarlık neyden yaratılır?

Ahmet AY

"Gerçek dertlerin üzerimde çok az etkisi var. Uğradığım dertleri korktuğum dertlere rahatlıkla yeğlerim. Ateşli hayal gücüm onları düzenler, evirir çevirir, büyütür, her açıdan inceler. Onların beklentisi varlıklarından yüz kere daha çok zulmeder bana. Tehdit benim için darbenin kendisinden daha korkunçtur. Tehditler, bir kere gerçekleştiler mi, hayalgücüne ilişkin yanlarından sıyrılarak gerçek değerlere indirgenirler." J. J. Rousseau, Yalnız Gezerin Hayalleri'nden.

Yani evet, birşeyleri ıskalamış olduğum kesin. Birşeyler kesinlikle geri dönülemez şekilde arkamda kaldı. Onlara yetişseydim, dokunsaydım veya sahipleri olsaydım hayatım daha güzel olacaktı. Dur, dur, bir saniye... Öteki ihtimal de var tabii: Belki de mutsuz olacaktım. Fena olan şu ki; onlara yetişemeyişimle, sadece varlıklarından değil, somutluklarının elverdiği imkanlardan da mahrum kaldım.

Ne demek bu? Kaçırılmış olan varlık açısından yoktur, ama hayal için vardır. Hayal, ilim ile kudreti karıştırır. Uzaklaşılanı, aksine, yakınlaştırır. Somut ile soyutu ayırmakta zorlanır. İnsanın daire-i ilmi aslında daire-i farkındalığıdır. Hayal farkına vardığının yokluğuna inanmak istemez. Gözünün önünde yokolsa da inanmak istemez. İşte ben de hayalgücüme kötü ihtimalleri kabul ettiremez oldum. Çünkü olanın kötü sonuçlarından mahrum kaldım. İnsan, olabilecekler hakkında ister istemez iyimser oluyor. Nasıl tarif etmeliyim bunu sana? Belki şöyle:

Diyelim ki, herhangi birşey eline geçmedi. Çok sevdin, kavuşamadın. Çok istedin, elde edemedin. Çok uzandın, tutunamadın. Artık onun hakkında kafanda dolaşan tek tasavvur 'olabilecek güzel şeyler' hakkında. Aksi yönde tefekkür etmiyoruz/edemiyoruz. "Belki de berbat olacaktı herşey!" diyemiyoruz. İnsan sevdiği şeyler hakkında karamsar olamıyor. 'Vardır bir hikmeti...' dese de böyle.

Karamsarlık da aslında bu sahip olamayışın bir tecellisi. Senin olmayan sende karamsarlıktır. Bencilin gözünde sahipliğinde olmayan her nokta karanlıktadır. Işığı kendisidir çünkü. İnsanın zalim oluşu/zulmeti/karanlığı ve karartması sahip olamadığı hakkında çektiği kederden geliyor olabilir mi?

Ne ki, senin olmadı, senle olmadı, sende kalmadı; artık senin için bir karanlık kaynağı oluyor. Gidişinden elem çektiğin gibi 'kalabilmesi' ihtimalinden de elem çekiyorsun. İhtimaller hayalin omzundan gitmeyen yüktür. Bir giden, hep gidiyor. Her gün gidiyor. Her an gidiyor. İnsan fanidir fakat tüm firaklar ebedîdir böyle bakınca. Unutamadığın sürece öyle.

Hem unutmak kurtarıcı mı? Bu konuda da şüphelerim var. Unuttuğum şeylerin kederinin kalbimden gittiğini bana kim ispat edebilir? Yahut, hatırladığım sürece ruhuma eyledikleri, unutunca silinir mi? Unutkanlarımızın neşeli olduğuna da şahit olmuyoruz. Alzheimer hastalarının sürekli bir neşe halinde olduğunu kim söylemiş? Bence unutulanın (eğer öyle birşey mümkünse) bıraktığı iz dahi gitmez. Unutmak bizi sadece hatırlamakla gelen tekrar-ı elemden kurtarır, geçmiş elemin izlerinden kurtarmaz. Mutsuzuzdur ama neden olduğunu hatırlamayız.

İnsan, sürekli yeni bir insan olarak, hayatının her parçasında birşeylerin iz bırakıp şekline şekil kattığı, bir heykel gibi büyüyor. Yaralanmış bir yerini tekrar eski haline döndürmen mümkün değil. "Eski hal muhal. Ya yeni hal, ya izmihlal..." Yıkılıp çökeceğiz artık değişemediğimizde. Heykelin son rötuşu atıldığında. Ölüm de gelip son dersini verdiğinde. İmtihan bitmiş olacak.

Şahitliğimiz de bitmiş olacak. Ve biz o zaman bencilliğimizin her anının eleme kaynak olduğunu; hodbin olanın ister istemez hodgam, hodendiş ve bedbin yaşadığını anlayacağız. Allah, bize, gaybda olan kendisine iman etmemizle, görünürde olan kendimize dayanmanın arasındaki farkı böyle öğretecek. Varolanın kendisinden vazgeçmesi, bir nevi 'var iken yoku seçmesi' zordur. Kendinin sandığını bırakması zordur. Hayal bize derslerin en önemlisini veriyor. İmtihan kolay birşeyin üzerinde dönmüyor demek. Fenerini kıracaksın ki güneşin olacak. Çünkü karanlık bizzat fenerinin aydınlığından yaratılıyor.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.