14-20 Nisan Tarihleri arasında kutlanacak olan "Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle Dünyada ve özllikle ülkemizde Onun (asm) mübarek adına programlar düzenlenmektedir.
Yurtdışında Türkler tarafından organize edilen bu tür programlarda defalarca bulunmuş ve katkı sağlamış bir kardeşiniz olarak çok heyecanlı anlar ve hatıralar yaşadığımı hassetsen ifade etmek isterim.
İnşaallah yazılarımızı hafta boyunca O güzeller güzeliyle şenlendirip süsleyeceğiz.
Nerdesin ay yüzlüm?
Nerdesin nur yüzlüm?
Nerdesin gül yüzlüm?
Nerdesin Sultanım?
YIL : 571
AY: Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi
GÜN: Pazartesi
EV: Mekkenin en şerefli, en mütevazi, en sakin, en huzurlu evi
VAKİT : Vakitlerin sultanı, zamanların en şereflisi seher vakti
Bu cennetmisal mekânda ve eşsiz vakitte kâinatın Efendisi Hz.Muhammed (s.a.v) Dünyaya mübarek gözlerini açtı.
DOĞDU OL SAATTE OL SULTAN-I DÎN
NURA GARK OLDU SEMÂVAT Ü ZEMÎN
Cehalet ve zulmet bulutları NÛR-U MUHAMMEDÎ ile dağıldı.
O gece; delalet, cehalet, sefalet, vahşet ve atalet girdabında kıvranan insanlığın hürriyet ve ebedî saâdete adım attığı gecedir.
Senin için bitmeyen, sonsuz mükafat vardır. Ve sen elbette en büyük ahlak üzeresin [Kalem 3-4] övgüsüne layık, tüm güzelliklerin en üstün numûnesi, Sultan-ı dinin, semâvat ve zemini nuruyla, cismiyle şereflendirdiği gece
Vahşet devrinde kâinat ufkunda bir güneş doğmuştu.
Rahmet peygamberi cihana mübarek ayaklarını basmıştı artık. O anı tarif etmek biz âcizlerin haddini aşar. Kısır fehmimiz, eksik kelimelerimiz Onu ne kadar anlatabilir ki?...O anı ne kadar yansıtabilir ki?.. Ama kendisiyle şereflendiğimz an sanki güller açmıştı âlemde..Müjdeleşiyordu cümle varlık kendi arasında; Muhammedül-Emin doğdu diye
Kâinat o an eğilmiş bir dal gibi, selamlıyordu varlığın sebebini
Ardından dağıldı kara bulutlar, bir Güneş gibi parladı İslâmın nuru.
Yağmaya başladı sağnak sağnak rahmet yağmuru
Ne Kisralar dayanabildi nuruna, ne de bin yıllık mecusi ateşi zuhuruna
Şerefli Şafak
Selâm olsun Sana, parlak nuruna
Kâinata doğan ey nurlu şafak.
Sema sevinçte, arz bahtiyardır,
Meleklerle dolu ey kutlu âfak !
Kisra sarayları kül oldu yandı,
Ateşler söndü, yerler nura boyandı,
Bir müjde dolaştı, her şey âyandı,
Mekkeyi kapladı O nurlu şafak.
Mevcudat toplandı, geldi o gece,
İsmini okudu gül hece hece
Beklemekteydiler Onu epeyce,
Ruhları mest etti şerefli şafak.
Selamlar sana Ya Muhammed (A.S.M)
Selâmlar Sana Ya Resûlallah !
BU GECE
Kalpleri fetheden, marifetullah ışıklarını saçan Habîb-i Kibriya geldi.
Şirk, yerini TEVHİDE bıraktı.
İnsanlığın yolu ilim ve irfanla aydınlandı.
Zulüm ve haksızlık bulutları dağıldı.
Âlemlere rahmet, kalplere merhamet saçıldı.
Erbab-ı dil şâdan oldu.
İnsanların en akıllısı ve ahlâkça en güzeli ve yaratılışta en mükemmeli dünyayı şereflendirdi.
Dünyanın mânevi şeklini getirdiği NUR ile değiştirecek eşsiz ve her bakımdan mükemmel insan, âlemlerin iftihar tablosu, cinlere ve insanlara sonsuz saâdetin yolunu ve formülünü gösterecek Muhammed-i Arabî (a.s.m) teşrif etti.
Sahabe-i kiram, Ona hitab ederlerken, "Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah" ifadesini kullanırlar, sevgi ve saygının söze dökülen en veciz örneklerini sunarlarmış.
Ey Habibiyle bizleri şereflendiren ve bize muhabbeti öğreten Rahmeti sonsuz Allahım !
Sonsuz hamdu senalar Sana. Minnet Sana, Şükran Sana..Ne olur, Habibine olan derin Muhabbetin hürmetine bizleri de sev. Bizleri, ailemizi,nesillerimizi ,gençliğimizi, geçmişimizi ve geleceğimizi ve tüm Ümmet-i Muhammedi Kendine ve Habibine meftun yaşat. Bizleri İman ve Kurân hakikatleriyle haşreyle
Âmîn.
Ey bad-ı saba uğrarsa yolun Semt-i Haremeyne
Selamımı arzeyle Resûlu's Sakaleyne
Salât ü Selâm, tahiyyat ü ikram, her türlü ihtiram; Ona, âl ve ashâbına olsun.
ismailaksoy@risalehaber.com