Her program, yeni tanışmalara vesile oluyor. Her tanışma da, hayatımıza yeni bir pencere açılımı demektir. Bu tanışmalar, niteliğine göre artık sürekli görüşmeleri de beraberinde getirebiliyor. Onun için katıldığımız programlar, pek çok dostları beraberinde getirdi. Şükür vesilesi ki, toplantılar esnasında ve sürecinde tanışmalar, görüşmeler sonucu adres defterimiz, telefon kayıtlarımız epeyce zenginleşti.
Bu iyiye alamet.
Nitekim tanışma sonrası, bazı dostlarımızla görüşmelerimizin devam etmesi ve beraberinde yazışmaların gelmesi, önemli bir gelişmedir.
Bu kabil şevk dolu, azim dolu, dula dolu görüşme notlarımızı önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağız inşallah.
Durum onu gösteriyor ki, şu an birikmiş pek çok yazı konumuz pişip, olgulaşıyor. Ama bazısı da pişirelim derken yanma emareleri gösteriyor.
Konular birikmesin diye, köşemizi haftada ikiye çıkardık, ama bu sefer alıcılar daha çok çalışmaya, konular daha bir hücum etmeye başladılar.
Yani liselilere dönük, yeni başlattığımız ve bir iki lisemizde oldukça verimli olarak uyguladığımız, ‘Pozitif Gençlik’ programından, gençlerden bize iletilen onlarca sorulardan, başlayan e-mail trafiğinden; Risale-i Nur Enstitüsü, Şanlıurfa şubemizdeki ‘Gençlik ve Ebeveyn Hatalarından ve seminer sonrası pek çok arkadaşlarımızdan gelen sorular ve bu konuları lütfen yazın, okuyalım temennilerinden ve Ankara’da onlarca kardeşin masa çalışmalarında büyük bir özveri göstererek gerçekleştirdikleri ve sonuç deklerasyonunda oldukça önemli notların iletildiği maddelerden hiç bahsedemedik. Ama bütün bu çalışmaları ve birikimleri değerlendirmek üzere dosyalarımıza koymuş bulunuyoruz.
Biz de, ‘hadi bakalım hayırlısı’ derken, kendi nurani/hizmet gündemimizi ıskalamadan yürüyüşümüzü sürdürelim istiyoruz.
Kişisel gelişimi insanî ve İslamî gelişim olarak ele almak
Bu penceremizi İstanbul’da yaşayan Yükselten kardeşlere ayıralım.
Pozitif Pencere ile ilgili görüş ve kanaatlerini ileten kardeşlerimizin oldukça orijinal yaklaşımları var. İlk kez tanıştığımız Yükselten kardeşlerle, Risale-i Nur eserlerinin bir bütün halinde pozitif eserler hazinesi olduğunu ifade ettiğimiz sohbetimizde, kardeş Bilal Yükselten konuyla ilgili bize çok dikkat çekici bir not iletti.
Tanışma oturumumuzda, kardeş Bilal Yükselten, “Sizinle tanışmak istiyordum. Çünkü, yazılarınız ve Pozitif Pencere isimli kitabınız üzerindeki yorumlarımı bizzat size iletmek istiyordum. Şimdi bu fırsatı bulmuş oldum. Öncelikle ileteyim ki, pozitif pencere, kişisel gelişime yeni bir yaklaşım getirdi. Bunun adı, kişisel gelişim, insanî ve İslamî gelişimdir. Yani insan, insanî ve İslamî olarak geliştiğinde kişisel olarak da gelişmiş olmaktadır. Pozitif Pencere de bunu yapıyor.” dedi.
Nur talebelerinin görüş ve kanaatleri hakikaten önemsenmelidir. Yani onlar bir durum hakkında bir görüş ifade etmişlerse, onu kesinlikle dikkate almalı ve yerine getirmelidir. Çünkü, onların nazarları nurlanmış olduğundan, gördüklerine, okuduklarına, mana-i harfi nazarla baktıklarından, inşallah Allah’ın nuru ile bakmış olmaktadırlar. Mü’minin feraseti denen şey de bu olsa gerektir.
Onun için işlerimizde, nur talebesi kardeşlerimizle istişare etmenin faydası da budur. İstişare ehli ile yapılan görüşmeler sonucunda atılacak adımlar muhtemeldir ki, kişiyi yanlıştan alıkoyacaktır.
Yükselten kardeşlerden pencereyi açmışken, ağabey Hasan Yükselten’in gençlik konusundaki tespitlerini de paylaşmadan geçmeyelim.
Yükselten kardeşler, ele aldıkları konulardaki çıkarımlarına bakıldığında oldukça derin tespitler yapıyorlar. Doğrusu bu derinlikli bir anlama. Nitekim sayın Hasan Yükselten, gençlik masası müzakere notlarında daha çok anne babalara seslenerek şöyle diyordu:
*Anne-baba hakları üzerine yüzlerce makale yazılır, yayınlar yapılırken, genç hakları üzerine düşünülmemesi çok önemli bir eksikliktir.
*Kimse anne-baba olduğu için çocuğu üzerinde keyfi tahakküm hakkına sahip değildir. Gençlerin de anne-baba üzerinde hakları vardır. Gençler hürmetle mükellefken, anne-baba da şefkatle mükelleftir. Bediüzzaman bu konuda, “Evet, dünyada en yüksek hakikat; peder ve validelerin evlatlarına karşı şefkatleridir. Ve en ali hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır.” der. Ancak, ne yazıktır ki, çocuktan mutlak bir hürmet beklenirken bu hürmetin gereği olan şefkat genelde ihmal edilmektedir.
*Dini değerleri, gençler üzerinde tahakküm ve istibdat aleti olarak kullanmak, dinen caiz olmadığı gibi çok büyük bir vebaldir de. Bu anlayış, gençliğin kutsallaştırıldığı, modernitenin gençlik üzerinden günahları yaygınlaştırdığı günümüz dünyasında, gençlerin dinden soğumasına sebep olabilmektedir.
*‘O büyüktür yapar’ anlayışına dinimizde yer yoktur. Önemli olan, anne-babasına korkusundan ötürü değil sevgisinden ötürü saygı duyan gençler yetiştirebilmektir. Aksi halde istemediği halde saygılı gibi davranan çift kişilikli, cesaret özürlü gençlere sahip oluruz. Anne-babaya saygının göstergesi, her istediklerini itirazsız kabul etmek olmamalıdır.
Büyüklerin önce şefkat göstermesi, sonrasında ise hürmet beklemeleri hakkıdır. Ya da diğer bir yaklaşımla, idarecinin, eğitimcinin, büyüklerin önce sevgi göstermesi, sonrasında ise saygı beklemesi makul bir yaklaşım olacaktır.
Şefkatsiz hürmet beklentisi anlamsızdır.
Öğretilmeyen bir davranışın beklenmesi mümkün olmayacaktır.
Not: Pazar günü saat 18.45’te Kanalurfa televizyonu Pozitif Pencere’de şair Hasan Akçay var. Şiirin insanda doğuşu konu ediliyor. Her insanın da aslında biraz şair olduğundan dem vuruluyor. Dua ile izlemeniz dileğiyle.