Hepimizin bildiği gibi ilk kardeş kavgası Âdem Peygamberin oğulları Habil ile Kabil arasında vuku bulmuştur. Tarih boyunca da nice devletler, imparatorluklar kardeş kavgası yüzünden tarihe karışmışlardır. Kardeş kavgası birçok romana, hikâyeye ve filmlere konu da olmuştur. Önemli olan bu durumlarda neler yapmalıyız ve çocuklarımıza nasıl davranmalıyız? Bazı anne ve babalar kıskançlığı önleyelim derken daha da körükleyebilirler.
Kardeşler arasında zaman zaman görülen kıskançlığı, olabilecek normal bir hadise gibi görülmeli ve çok fazla abartmamalı. Çocuklar arasında bu problem, zamanında tedbirini aldığımız takdirde fazla korkulacak bir durum değildir.
Çocuklar kardeşlerini çok severler ama kıskançlık sebebiyle zaman zaman kavgada edebilirler. Bu doğaldır. Anne ve baba taraf tutmayarak, iki tarafın da ihtiyaçlarını gözeterek ve ortamı yumuşatarak çatışmaların büyümesini engelleyebilirler. Ama kesinlikle “sen kardeşini sevmiyorsun, bu çocuklar birbirinden nefret ediyor” gibi şartlayıcı ifadeler kullanılmamalıdır.
Yine Böyle durumlarda kavga eden kardeşlerin arasına girip “siz kardeşsiniz, aslında birbirinizi çok seviyorsunuz” demek de onun duygularını anlamamak olacaktır. Çünkü çocuk o anda öfke doludur. Sizin sözünüzü “Ondan nefret ediyorum” diye de cevaplayabilir. Sizin yapmanız gereken sadece ortamı yumuşatıp ilgilerini başka bir yöne çekmek olmalıdır. Çocukların dikkat süreleri kısadır. Bir müddet başka bir şeyle meşgul olduktan sonra kavgayı da nedenini de hakikaten unutacaklardır.
Kıskançlık doğal ve sağlıklı bir duygudur. Çocuğunuza “kardeşini kıskanma” diye emir verdiğinizde, bu onun vazgeçemeyeceği yaratılıştan gelen ilahî bir vergi olan duyguyu harekete geçirme anlamına gelecektir. Dolayısıyla çocuğun fıtratına aykırı hareket etmiş olursunuz. Fıtratı asla değiştiremezsiniz.
Kardeşler arasında işbirliği yapmak, paylaşmak, sevgi, hoşgörü göstermek, vermek ve almak öğrenilebilir davranışlardır. Çocuklar bu davranışları aile içinde görerek ve yaşayarak öğrenirler. Kardeşlerin aralarındaki kıskançlığın sağlıklı bir iletişime dönüştürülmesi de mümkündür. Ailenin kardeşlere karşı tutumu, kıskançlığın negatif yönde gelişmesine yol açmaktadır. Anne ve babanın çocukları farkında olmadan ayrıştırdıkları ve bölüştükleri görülmektedir. ”Ayşe bana benziyor, Ali ise sana benziyor. ” gibi. Bu bölüşme ahlâk, huy ve davranış açısından da yapıldığında, çocukların kıskançlığı açısından çok tehlikeli sonuçlar doğurur.
Sorunlu ve mutsuz ailelerde yetişen çocuklar, mutlu ailede yetişen çocuklara oranla daha kıskanç oluyorlar. Aileler çocuklarına kardeşini kıskanma demeden önce, kendi çocuklukları ile ilgili, kıskançlık anılarını çocuklarına tatlı bir hatıra olarak anlatırlarsa ve kendi çocukluklarında yaşadıkları gereksiz kıskançlıkları çocuklarıyla paylaşırlarsa, çocuklar anne ve babanın bu davranışından kıskançlıkla ilgili gerekli dersi çıkaracaklardır. “Kıskançlık doğal bir duygudur. Ben de senin yaşındayken kardeşimi çok kıskanıyordum. Bu kıskançlığı okulda ondan daha başarılı olup, ailemin ilgisini çekmek biçimine dönüştürdüm” diye anlatabilirsiniz. Bazen de aileler bu kıskançlığı tatlı bir rekabete, imrenmeye, daha iyi veya daha farklı şekilde geliştirmeye dönüştürebilmelidirler. Çocuklardan biri spora kabiliyetli, diğeri müzik gibi farklı kabiliyetlerde olabilir. Her ikisi de ailece ayırım yapılmadan desteklenmelidir.
Çocuklara her zaman eşit davranmak uygun olmayabilir. Özellikle hareketli çocuklara daha fazla zaman ayrılmalı ve onunla ilgilenmelidir. Küçük çocuklar, ailenin ilgisine mazhar olma noktasında, diğerlerine göre daha avantajlıdır. Bu ilgiyi büyükler fark ettiğinde, kıskançlıkların temeli anne ve baba tarafından farkında olmayarak atılmış olur.
Kıskanan çocuklar neler yaparlar?
1-Çocuk, annesinden ve babasından uzaklaşır, daha önce istemediği şeyleri istemeye başlar, davranışlarıyla aileyi şaşırtır.
2-Aşırı sinirli olur, içine kapanır. Altını ıslatmaya başlar, sık sık gereksiz yere ağlar ve kendi başına yemek istemeyebilir, annesinin kendisini yedirmesini bekler.
3-Anne ve baba ile uyumak için bahane uydurarak korktuğunu söyler.
4-Derslerini askıya alır, okula gitmek istemez. Okula gittiğinde, annesinin kardeşiyle daha çok ilgileneceğini düşünür.
5-Parmağını emmeye ve tırnağını yemeye başlar.
6- Kendine ya da eşyalarına yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilir.
7- Kardeşi ile ilgili en küçük meseleyi sorun haline getirebilir. Daha kötüsü, gücü yeterse, ona hayati zarar da verebilir.
8- Çevresi ile devamlı çatışma halinde olabilir.
Daha bunun gibi birçok yeni yeni sorunlar çıkarabilir.
Çocuklara birbirinin aleyhinde konuşmak
Kardeşini kıskanmasın diye büyüğe karşı, küçüğün aleyhinde konuşmak da farkında olmayarak çocuklar arasında kıskançlığa sebebiyet vermektedir. Çocuğun, “annemin beğenmediği kardeşimi, ben niçin beğenecekmişim” diye, olumsuz bir yargıya kapılmasına sebebiyet verilmiş olunur. Doğrusu, konuyu fazla abartmadan, kardeşini sevmesi için onun güzel huyları büyük çocuğa lâyıkıyla anlatılmalıdır.
Çocuklarımıza, hayatın Yüce Yaratıcı tarafından bize bahşedilmiş bir armağan olduğunu, kardeşiyle, anne ve babası ile birlikte bu hayatın tadını çıkarması istenmelidir. Ayrıca hayatımızı zenginleştirmek, güzelleştirmek ve geliştirmek için, çocuklarınızın görevlerini, sorumluklarını, sınırlarını belirlememiz yerinde olacaktır. Çocuklara kendi sorumluluklarını tatlı sözlerle, öncelikle güzel davranışlarını örnek göstererek anlatabilirsiniz. Böylece çocuklar arasındaki kıskançlık çatışmalarının zamanla azaldığını göreceksiniz.
Aileye ikinci bir çocuk gelmesi kıskançlığın başlangıcı olabilir. Hatta bu kıskançlık, daha annenin hamileliğinde başlayabilir. Çünkü çocuk, o güne kadar evde anne ve babasının ilgi ve sevgi odağıyken, kardeşinin doğumuyla kendisini birden ikinci plana itilmiş gibi hissedebilir. Artık bundan böyle anne ve babasının ve diğer yakınlarının sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak durumundadır. Sevilmediği düşüncesiyle anneden tamamen uzaklaşır, içe kapanır. Çişi geldiğini bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışır. Altını ıslatma, parmak emme, tırnak yeme gibi davranışlarla kardeşini kıskandığını açıkça belli ederler.
Netice olarak Allah verirse, her anne ve baba çocuk sahibi olabilir. Onları yetiştirmek gayret ve sabır ister. Tahammül gerektirir. Atalar boşuna söylememişler “Çocuk büyütmek iğneyle kuyu kazmak gibidir.