Bir takım insanlar için kullanılan karizma kavramı, şahsiyet ve kişilikle ilgili bir kavramdır. Şahsiyet ve kişiliği çevresindekilerde büyük bir ilgi oluşturup, esrarengiz ve efsunlu bir şekilde büyüleyicilik ve etkileyicilik etkisi yapan cazibedar bir kavramdır. İnsanı güya yücelten, halk içinde imtiyazlı hale getiren karizma tiplemesi, aslında oldukça aciz ve fakir bir yapıya sahip insanoğlu için oldukça aldatıcı ve kibre saptıran bir özelliğe sahiptir.
İnsanın fiziksel olarak aslı toprağa dayanır ve toprak da tevazu ile iştihar etmiştir. Ancak topraktaki bu tevazu, onu alçaltmak yerine şahika unsur timsali kılmıştır. Zira tüm ihtiyaçların anası ve dayesi topraktır; bu özelliği ile ona “Toprak Ana” unvanı kazandırmıştır. Aynen öyle de, insan da toprak gibi mütevazı olmalı iken bir takım yakıştırmalar ile açık ya da gizli gurur emareleri sergileyebilmektedir ki, şirk-i hafi; yani gizli şirk denen illeti doğurabilmektedir.
Yunus Emre; “Bir avuç toprak, biraz da suyum ben; neyimle övüneyim, işte buyum ben” derken, tevazuun muhteşem bir tasvirini ima yoluyla beyan etmiştir. Bu bağlamda, insanı böyle bir ulvî düşünceden uzaklaştırıp, gurura sevk eden birtakım saikler ve tiplemeler, açık ya da zımnî bir şekilde kibrin gayyasına sürüklemektedir. Bu saiklerden biri de “karizma” tiplemesidir.
“Karizma” kelimesi bir tanıma göre, “olağanüstü etkileyebilme özelliği olan karakterlerin kendisine ve şahsiyetine, birileri tarafından yakıştırılan büyüleyici güç ve yetenek” demektir. Böyle bir tanımlama, insanı olağanüstü bir varlık şeklinde tasavvura sürükler. Bir de bunu böyle tasvir edilen şahsın kendisine söylemek veya ihsas ettirmek, onu gurura ve kibre sürükleyebilir Allah korusun. Bu tanımın içindeki “büyüleyici güç ve yetenek” ifadesi ise oldukça aciz ve fakir olan insanı adeta “ilah” derecesinde göstermektedir. Sümme haşa…
Peygamberimiz (SAV), çeşitli Hadis-i Şeriflerinde benzer şekilde insanları yüzüne karşı övmeyi keskin bir şekilde yasaklayan ifadeler kullanmıştır. Bu bağlamda “Birbirinizi övmekten sakının. Çünkü övmek onu boğazlamaktır. [İbni Mace]” buyurmak suretiyle meselenin ehemmiyetine dikkat çekmiştir. Bir başka Hadis-i Şerif’te “Meddahların [herkesi övenlerin, yağcıların] yüzüne toprak saçın! [Müslim, Tirmizi]” buyurmak suretiyle, övmeyi adet edenleri aşağı mahluk olarak görmek ve sözlerini kale almamak gerektiğine işaret etmiştir.
Övülen kimseler bir de fâsık kimseler ise, bu daha şe’ni bir cürümdür ki, bir başka Hadis-i Şerif’te, “Fâsık övüldüğü zaman Allahü teâlâ gazaplanır. [İbni Ebiddünya, Beyheki]” buyurulmuştur. Bu da gösteriyor ki, layık olmayanları övmek, hem yalancılıktır hem de gurur ihsas eden alçak bir davranış biçimidir.
Bu konuda tevazuun zirvesinde olan Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, kendisini methedenleri asla tasvip etmemiş ve böyle yapanları şiddetle tenkit etmiştir. Bu bağlamda, “Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum...” demek suretiyle, yaptığı hizmetleri ve telif ettiği eserleri Allah’ın bir lütfu; yani “mevhibe-i İlahiye” olarak beyan etmiştir. Ürettiği eserler için, “Sünuhat” tabirini de kullanmış ve kendine mal etmemiştir. Hatta “Konuşan Yalnız Hakikattir” makalesinde de bu görüşünü vurgulamış ve kendisini üzümün kuru çubuğu ile tasvir etmiştir.
Karizmayı toplumun her kesiminde görmek mümkündür. Algılama parametreleri oldukça renklidir. Farklı farklı algılama özelliklerine sahiptir karizma… Bu bağlamda karizma, bir genç kız için “beyaz atlı prens”tir. Bir öğrenci için babacan, bol notu olan bir muallimdir. İzleyiciler için etkileyici sözler söyleyen ve giyim kuşamı caf caflı olan sanatçılardır vs. Ancak bütün bunların varlığı veya geçerliliği kabir kapısına kadardır. Hubb-u cah, şöhret, makam, mevki, unvan, zenginlik vs. dünyevî unsurların kabirde hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Zaman zaman kabir taşlarında rastladığım bazı yakıştırmalara bıyık altı gülerek “orada işe yarıyor mu?” demişliğim olmuştur. Meselâ bir kabir taşında, “Burada büyük matematikçi x şahsı yatmaktadır” diye bir yazı okumuştum. Oysa orada matematik hesapları değil; amel hesapları geçerli. Hz. Ali’nin (ra) dediği gibi, “Dünyada amel var; hesap yok. Ahirette hesap var amel yok…”
İşte değerli dostlarım, karizma gibi ifadeler bu manâda kullanılıp ihsas edilirse, sonu felâkettir. Ancak eğer iyi niyetle gıpta edilecek davranışları, gurur ve kibre yol açmayacak şekilde, sergileyip örnek alacak olursak bir bakıma meşru ve faydalı olabilir. Bu anlamda karizma iyi bir değer kazanabilir ki, buna da “üsvetün hasene” yani örnek alınacak güzel örnek denir; tıpkı bize en güzel örnek olan yüce Peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV) gibi…