Bu seferimizde hakikatbîn olmanın “İhlas Risalesi”ne göre ne manaya geldiğini inceleyeceğiz
Dîni Allah’a has kılmaktır hakikatbîn olmak. Yani başka garazlara veya nefsine göre Allah’ın hükümlerini değiştirmemek, Allah’dan geldiği sâfiyeti ile dîni kabul edip yaşamaktır. Dini kendine tâbi kılmak değil, kendisi dîne tâbi olmaktır.
İlmi ile amel etmek, ihlası kazanmak ve ihlas üzere dâim olmaktır.
Ehl-i îman ile rekabetkârane ihtilaf etmemektir.
Teveccüh-ü nâsı istememek, verilse de ondan hoşlanmamaktır.
Hakperestliği nesifperestliğe tercih etmektir.
Hakkın hatırını nefis ve enaniyetin hatırından üstün tutmaktır.
Halktan gelen maddi-manevi ücretten istiğna ederek ecrini Allah’dan beklemektir. Yani; dîni hizmeti mukabilinde halktan bir ücret istememektir.
Bir ikram ve ihsanda kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih etmektir. Hatta kendisi muhtaç bile olsa kardeşini tercih etmektir hakikatbîn olmak.
Müsbet hareket etmektir yani; kendi mesleğinin muhabbeti ile hareket etmek başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi ile fikren ve ilmen meşgul olmamaktır.
İslâmiyet dairesi içinde hangi meşrebden olursa olsun medâr-ı muhabbet ve uhuvvet olacak çok râbıta-i vahdet bulunduğunu düşünerek onlarla ittifak etmektir hakikatbîn olmak.
Kendi mesleğim haktır veya daha güzeldir demeye hakkı olduğunu; hak sadece benim mesleğimdir memeye hakkı olmadığını bilerek buna göre hareket etmektir.
Diyanetteki izzetin medarı ve Tevfik-i İlahinin bir sebebi ehl-i hakla itifak olduğunu bilerek hareket etmektir.
Şahs-ı manevi-i dalâlete karşı hakkaniyeti muhafaza ettirmek için ferdî mukavemetin zayıf düştüğünü anlayarak ehl-i hak ile ittifak ederek bir şahs-ı manevi çıkarmaktır.
Hakkı bâtılın savletinden kurtarmak için nefis ve enaniyetini, yanlış düşündüğü izzetini ve ehemmiyetsiz, rekâbetkarane hissiyatını terk etmektir hakikatbîn olmak.
(İhlas Risalelerinden Yirminci Lem’a’nın Üçüncü Sebebine kadar olan kısımdaki düsturlardır.)