Mevlidi yöneten sayın Seyfettin Bulut, Akif”ten bahsetti. Akif ile Bediüzzaman’ın hayat felsefeleri ve mücadelelerinin aynı hat üzerinde cereyan ettiğini, Akif‘in milli mücadelede birlik ruhunu oluşturmak ve Kuva-yı Milliye hakkındaki şüpheleri defetmek için Kastamonu’ya gelip Nasrullah Camii’inde halka vaaz verdiğini ve milletlerin ancak birlik ile büyük işler başaracağını söyledi. İki şahıs arasında paralellikler kurdu. Akif Darül Hikmet’te akademi katibi, Bediüzzaman ise azadır. Akif, “Hani milliyetin İslam idi bu kavmiyet ne“ demiştir. Bediüzzaman da milliyetimizin bir bütün olduğunu ifade eder.
Akif ırkçılığın bir bela olduğunu söyler: “Bunu benden duyunuz ben ki evet Arnavud’um/Başka bir şey diyemem işte perişan yurdum” mısralarını okur. Bediüzzaman ise ırkçılığı Frenk illeti olarak yorumlar.
Ömer Erdem, ders yaptı. Ankara’dan selamlar getirdi. Bediüzzaman’ın peygamber mucizelerinin insanlığın maddi ilerlemesi için bir anahtar görevi yaptığını anlattığı ”Mucizatı enbiya üstünde parlayan bir lema-i icaz-ı Kuran Velaratbin vela yabisin illa fiki kitabın mübin, bir kavle göre kitabı mübin Kur’an dan ibarettir, yaş kuru her şey Kur’an da vardır. Ama herkesin bu derinlikli bakışa sahip olmadığını ifade etti. Kur’an‘ın makasını sarahaten, işareten, iphamen gibi daha farklı manalara ayrıldığını anlattı. Medeniyet fenlerine işaret eden ayetleri okudu, Bediüzzaman’ın bu konudaki yorumlarını nakletti.
Daha sonra Sayın Maksut Belen Mehmet Feyzi Abi’nin Barla Lahikası’nın sonundaki bir şiirini okudu:
Mehmet Feyzi”nin fıkrasıdır.
Kıymetdar Üstadım, Efendim!
Çeşm-i im'anımla kıldım Risale-i Nur'a nazar
Yoktur imkân yaza mislin efrad-ı beşer.
(İman gözü ile baktım Risale-i Nurlar’a, böyle bir eserin benzerini insanların yazması imkansızdır.)
Bu ne elfaz, bu ne mana, bu ne üslûb-u hasen,
Okudukça münceli olmakta daim bir hüsün.
(Bu kelimeler ve lafızlar, ve bu mana ve bu güzel üslub, okudukca parlamakta, cilalanmakta daima bir güzellik, daimi bir güzellik.)
Bârekâllah ey mukaddes Nur-u Hüda,
Sendedir envâr-ı tevfik-i İlahî ruşenâ.
(Allah’ın bereketi üzerine olsun ey Allah’ın Nur’u ( R Nur) sende Allah’ın yardımının bütün çeşitleri parlar.)
Âfitabın nuru zâildir, bu nur ammâ verir
Subh-u mahşerde uyûn-u mü'minîne incilâ.
(Semadaki bütün yıldızların ışığı nuru geçicidir, ama Risale-i Nur mahşer sabahında müminlerin gözlerine , akıllarına parlaklık ve cila verir, geçici değildir.)
Her harfi şem'a-i feyz-i İlahî cilveger,
Zevk alır baktıkça insan, bütün eşyadan geçer.
(Her harfinde Allah’ın feyzinin ışıkları parlaklıkları görünür,insan onlara bakınca ilgi duyduğu bütün eşyadan kopar, onlardan zevk alır.)
Eyliyor talim-i iman-ı tahkikî cümle âleme,
Kim okur sıdkla, iner feyz-i Rahman kalbine.
(İnsanlara imanı öğretiyor hem de bilerek anlayarak tahkiki olarak, bunu bütün aleme yapıyor. Onu sıdkla doğrulukla kim okursa onun kalbine Rahman’ın feyzi ışığı iner.)
Halleder tılsım-ı kâinatı, her harfi dünya değer,
İlm-i nâfi'dir, yazılır ecr-i cezîl, tâ kıyamet bîkeder.
(Kainatın çözülemeyensırlarını halleder, her harfi ki dünyalara değer. Faydalı bir ilimdir, ona ezeli ücretler yazılır, kıyamete kadar, üzüntüsüz.)
Hasılı, bilcümle meknuzat-ı hikmetperverin,
Her biridir ehline, bir âfitab-ı Hak-nüma.
İlahî bihakkı Esmaike-l Hüsna,
Tâ kıyamet münteşir olsun, uyûn-u ehl-i Hak bulsun cilâ.
(Allah’ın güzel isimlerinin hakkı için kıyamete kadar yayılsın Müslümanların gözünü gönlünü aydınlatsın, kıyamete kadar.) Barla Lahikası (378-379)
Şiir derin ve yüksek bir şiirdir. Nurları iyi okumuş ve derinlikli olarak şiiri kaleme almıştır. Daha sonra Maksut Belen 19. Mektup’un Üçüncü Kısmını İrhasat’ı okudu. Tevrat, İncil, Zebur ve diğer peygamber suhuflarında bahsedilen peygamberlik öncesi haberlerdir. Şeyh Rahmetullahi Hindi, tercüme üstüne tercüme edilerek aslını kaybetmiş bu kitaplarda Peygamberimizin (asm) geleceğine dair işaretler bulmuş. Yine Hüseyin-i Cisri eserinde 114 işaret bulmuş peygamberimizin geleceğine dair. Hem pek çok Yahudi ve Nasara alimleri kitaplarında peygamberimizin evsafını ve geleceğini gördüklerini beyan etmişler. Meşhur Herakliyus “kitabımız Muhammed (asm)’den haber veriyor“ demiş. Bazı Hıristiyan ve Yahudi uleması Müslüman olmadıkları halde O’nun evsafını kitaplarında gördüklerini söylemişler. Bazı Yahudi ve Nasrani alimleri kitaplarındaki haberler yüzünden Müslüman olmuş, diğer alimlere karşı da savunmuşlar. Abdullah ibn Selam ve Vehb ibni Münebbih, Ebu Yasir, Şamul ve Tubba bunlardandır.
İbni Heyban isimli bir Arifi billah Beni Nadir kabilesine misafir olmuş, peygamberimizin geleceğinin yakın olduğunu haber vermiş. Daha sonra bu haberi dinleyen Esit ve Selebe Bedi Nadir kabilesi ile Resulullah harb ederken kabileye Heyban’ın bahsettiği bu zattır demişler, onunla harb etmeyin, dinlememiş belalarını bulmuşlar. Meşhur Buherya Rahib, Kureyş Kabilesi üstündeki bulutu görünce “aradığımı buldum“ demiş bulutun altında Cenabı Peygamberin çocukluğunu görmüştür. Ebu Talib’e çocuğu alıp gitmesini tavsiye etmiş Yahudilerin çok kıskanç olduğunu söylemiş. Nasturul Habeşe ve reis Necaşi evsafı görüp Müslüman olmuşlar. Dağatır isimli Nasrani alimi evsafı görmüş ilan etmiş ama öldürülmüş. Selman-ı Farisi de evsafı görmüş ve onu aramış nihayetinde bulmuştur. Temin isimli alim Haber Hristiyanları, Necran papazları peygamberin vasıflarını görmüş ve inanmışlar.
Bediüzzaman Tevrat, İncil ve Zebur’dan ayetler de nakleder. Yuhanna İncilinde dünyayı günahlardan kurtarıp salaha çeken birinin geleceğini beyan eder ki o Peygamberimizdir. Aynı İncilde Alemin Reisi ifadesi vardır, bu peygamberimizdir. Hakikate irşad eden Hak Ruhu diye birinden aynı kitapta bahsedilir ki o Peygamberimizdir. İncilde Hz. İsa “Ben gideceğim ta alemin reisi gelsin” o Reis Resulullahtır. İsa Aleyhisselam çok yerde Peygamberimizden bahsetmiştir.
Peygamberimizin gelmesinden önce bazı kahinler, arifi billah şahıslar, evliyalar onun geleceğini haber vermişler. Yemen Padişahlarından Seyf ibni Siyezen sabık kitaplarda peygamberimizin vasıflarını görmüş yani Hicaz da bir çocuk dünyaya gelir. Onun iki omuzu arasında hatem gibi bir nişan var. İşte o çocuk umum insanlara imam olacak, sonra gizli Abdülmüttalib‘i çağırmış “O çocuğun ceddi de sensin“ diye kerematla haber vermiş. Varaka ibni nevfel Hazreti Hatice’nin amcazadelerinden peygamberimizin hallerini ona hikaye etmiş. Hazreti Hatice, Nevfel onu bana gönder demiş, o Resullullaha “merak etme beklenen Nebi sensin“ demiş. Nasara ulemasından ibn ül Ala peygamberimizin geleceğini gelmeden önce haber vermiş, sonra karşılaşınca ”ben Senin sıfatını İncil’de gördüm, iman ettim, İbni Meryem senin geleceğini haber vermiş” demiş. Necaşi “keşke şu saltanata bedel Muhammedi Arabi’nin hizmetkarı olsaydım, o hizmetkarlık saltanatın çok üstündedir” demiş.
Ruh ve cin vasıtasıyla haber veren kahinler de olmuştur. Şık ve Satıh isimli garip yaratılışlı iki kahin Onun geleceğini haber vermişler. Satıh Fars Padişahının sarayının ondört eyvanının yıkılması olayını ondan sordurmuş, o da Peygamberimizin onun saltanatına son vereceğini söylemiş. Dımar isimli bir put da kendisinden sonra Muhammed gelmeden bana ibadet ediliyordu, ama o gelince ardık olmaz“ der.Hatta mezar taşlarında bile Peygamberimizin ünvanı alisi görülmüş Doğum gecesinde ona hizmet eden muhterem kadınlar gördükleri nurun ona delil olduğunu belirtmişler. Kisranın sarayının şerefeleri devrilmiş,kendine tapılan Sava denizi yere batmış, Mecusilerin ateşi sönmüş.Ebrehe’nin filleri de yine onun azametinin karşısında çaresiz kalmışlar.Halime ve Kocası da küçüklüğünde ona bulutun gölge ettiğini söylemişler.Hazreti Hatice’nin Meysere isimli kölesi Peygamberimizin Hatice adına ticaret yaptığı sırada üzerine bulutların gölge ettiğini söylemiştir.peygamberimiz peygamberlik gelmeden önce bir ağacın altına oturur ağaç birden yeşillenir. Ümmü Eymen peygamberimiz için hiçbir zaman açlık susuzluk çekmediğini söyler. Ebu Talib’in evinde kaldığında o oturunca sofraya diğerleri doyar yoksa doymazlarmış ev halkı. Halime’nin malında bolluk ve hayvanlarında bol süt olurmuş, diğer kabileler kıtlık çekerken onun kabilesi rahat ve bolluk içinde yaşarmış.
Hatimlerin ve mevlidin duasını Diyarbakır Ulucamii hatibi Hafız Ali Mülayim yaptı.Çok etkili bir dua idi, ağlayarak ağlatarak dua irad ettiler.
Meyve’nin Dördüncü Meselesi okundu. Siyasi meseleler ile hizmeti Kur’an‘a ülfet eden insanlar ikaz edildi. Mehmet Feyzi Abi ve Çaycı Emin Ağabey’in ziyaretlerin de sordukları bir soru üzerine Dördüncü Mesele Bediüzzaman tarafından irad edilmiş. “Her insan her Müslüman Alman ve İngiliz kadar serveti varsa aklı da varsa imanını kurtarmak için çabalar.“
Kastamonu mevlidi ihya edildi. Bediüzzaman’ın yaşadığı günlere, onun uğraştığı meselelere, dolaştığı mekanlara, özellikle onunla o şehirde yaşamış olan mübarek Ağabey Abdullah Yeğin’in onu hatırlatan nasiyesi görüldü. Güzel gün böyle geçti. Hurşit Ağa’nın güneşi ile aydınlanan yollar, Isparta’da sona erdi. Risale Haber Nur hareketinin günlüğüdür, kaydıdır, vaka nüvistidir. Hüsnü Bayram Ağabey mevlide iştirak ettiler ama kelamen bir ifadede bulunmadılar. Allah onlara sağlık bize afiyet versin Üstadımızın Ruhaniyeti bunları hissetsin.