Selahattin Dönmez'in yazısı
Yağ besinler arasında en yüksek enerjiyi verendir. Vücudumuzun yağ deposu enerji deposu olarak da düşünülebilir. Dolayısıyla toplam yağı fazla tüketen ve yeterli egzersiz yapmayan kişiler şişmanlayarak hastalık risklerini arttıracaklardır. Bazı epidemiyolojik ve deneysel çalışmalarda tereyağı, içyağı gibi yağ tüketiminin kolon, rektum, pankreas, böbrek kanserleri ile postmenapozal kadınlarda meme ve endometrium gibi bazı kanser risklerini arttırdığı belirtilmiştir. Oleik asit içeriği yüksek olan zeytinyağını fazla tüketen ülkelerde Yunanistan, İspanya gibi meme kanser görülme sıklığı hayli düşüktür. Omega 3 gibi yağ asitlerinin tümör uyarıcı etkileri, çoklu doymamışlara göre daha düşük bulunmuştur. Bunun olası nedenleri; hem omega 3, hem de omega 6 yağ asitleri fosfolipit oluşumuyla dolayısıyla hücre membran yapısıyla ilişkili olması, omag 3 alımının glisemik indeksi arttırması, oleik asitle beraber kanser hücre oluşumunu erken safhada önlemesidir. Diyetteki omag 6 ve omage 3 oranı önem taşımakta, bu değerin en düşük olması önerilmektedir.
KIRMIZI ET YERİNE BALIK
Omaga 3 yağ asitleri hayvansal kaynaklı olarak deniz ürünlerinde (somon, sardalye, uskumru balıklarında), bitkisel kaynaklı olarak da yeşil yapraklılarda özellikle semizotunda yüksek miktarda bulunur. Bu gruba giren eikozapentaenoik asit (EPA) ve dokozahekzaenoik asit (DHA) önemlidir. Konjüge linoleik asit ise (CLA) yağsız kırmızı ette, süt ve ürünlerinde vardır. Bu immün yanıtı düzenleyerek, yağ dokusunu azaltarak etkin olmaktadır. Fazla tereyağı yemek omaga 6 alımı membran fosfolipit yapısını değiştirdiğinden risk olarak algılanmaktadır. Bu nedenle yağlar hücrenin zarının yapısı için özellikle fosfolipitler, sinir sistemi beyin işlevi ve hastalıkta çok önemli yeri olan immün sistem için alınması şarttır. Bu nedenle dengeli alınmalıdırlar. Fazla alımları ise dolaylı olarak endokrin sistemi, kadın cinsiyet hormonlarını östrojen, prolaktin ve erkek cinsiyet hormonu androjen etkilenerek hastalığı uyarabilirler.
Star