Farika Teymur Artır'ın yazısı / Uzman Psikolog
Kaygı bozuklukları psikolojik hastalıklarının bir kısmına temel oluşturur. Kaygı eğer sınırlar içinde kalırsa kişiyi motive eder, başarıya götürür. Ama aşırı kaygıyla birlikte tedbir ve tevekkül yetersizliği bizi sıkıntıların içine sürükler. Kişi elinden geleni yapmalı, tedbir almalı, çalışmalı, azmetmeli ama buna duasını eklemeli.
Kaygı bozuklukları ruhsal hastalıkların büyük bir kısmının temelini oluşturur. Temizlik obsesyonu, fobiler, dini obsesyonlardan tekrarlayan (kompulsif) hareketlere kadar birçok ruhsal problem aşırı kaygıdan kaynaklanır. Peki tedbirli olmak ve tevekkül etmek kaygı düzeyini ne şekilde etkiler? Bizi ruhsal hastalıklardan korur mu? Yoksa tedbir ve tevekkül yeni sıkıntıları da beraberinde getirir mi?
Aslında her insan hadiselerin sebeplerle bağlantısını görür ve riskleri azaltmak için tedbir alır. Bilgi tecrübe ve alışkanlıklar tedbir almayı gittikçe daha kolay hale getirir. Ama tedbirin ölçüsü kaçar ve aşırıya varırsa kaygı seviyesi de yükselmeye başlar. Aslında kaygı duymak başarılı olmanın da bir vesilesidir. Ama kaygı önü alınamayacak bir duruma geldiğinde sorunlar başlar. İşte bu süreçte tedbir ve tevekkülü dengeli kullanmak gerekir ki kaygının yol açabileceği sıkıntılar kapımızı çalmasın.
Alternatifler ne kadar fazlaysa aynı şekilde kaygı da o kadar fazla olmaktadır. Kişilik özellikleri de kararın doğru verilmesinde etkilidir. Detaycılık, sorumluluk duygusu ve mümkün mertebe iyisini yapmaya çalışmak verilen kararları olumlu olarak etkilerken bu hususlarda aşırılık, kısacası aşırı tedbircilik kaygı seviyesini yükseltir. İlerisini görememek de tedbirin yol açtığı kaygıyı artırır. Kaygı ileride yaşanabilecek hadiselerle ilişkilidir ve bizim dışımızda pek çok faktör etkili olabilecektir. Alacağımız kararlar hayatımızın seyrini değiştirebilir. İşte böyle anlarda zararlıdan kaçınmak, güzel, kolay ve yararlı olanı seçmek istesek de hayrın hangi tarafta olduğunu bilemeyiz. Bazen bir hususta alınan tedbir diğer bir hususta sıkıntıya yol açabilir. Kişi ne kadar bilgili olursa olsun yaşanan hadiseler bilginin sınırlı olduğunu göstermektedir. İşte böyle durumlarda mümin kuldaki kulluk bilinci ve dua, her şeyi bilene işin sonucunu bırakma yani tevekkül etme, kaygıyı azaltıcı bir güç haline dönüşür. Sınava hazırlanan ya da tercihte bulunan bir gencin, "Ben elimden gelen gayreti gösteriyorum. Fakat kazanacağım okulun seçeceğim mesleğin benim için hayırlı olup olmayacağını bilen Sen'sin Ya Rabbi. Sen benim göremediklerimi gören bilemediklerimi bilensin." şeklinde dua etmesi kaygısını azaltmakta daha sakin hareket etmesini kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle günlük hayatta plan yaparken, adım atarken kaygılarımız olsa da sonuçta dua ve tevekküle yönelmeli, bizi bizden iyi bile Allah'a (cc) sığınmalı, O'nun hayır murad ettiği şeye teslim olmalıyız.
Tevekkül ederken nelere dikkat edilmeli?
Her şeyi yaratana tevekkül ederken bir yandan da gayret etmeye devam etmelidir.
Karar vermekte zorlandığında ya da önemli kararlar verirken bilgili feraset sahibi kişilerle istişare etmelidir.
Kazanmak kadar kaybetmenin de dünya hayatının bir parçası olduğunu, verenin de alanın da O (cc) olduğu bilinmelidir.
Problemlerle karşılaştığında fevri olmaktan sakınmalıdır.
Zaman