Nasıl büyük bir şeref olmasın ki, Allah, gerçek manada şehid olanların bütün günahlarını affediyor; kul hakkı müstesna. Neden böyle bir cömertlik sunuyor Rabbimiz? Zira şehit; nefsinden Allah için vazgeçip, Allah (cc) yolunda savaşan ve Allah’a firar eden bir kahramanlık destanı yazıyor. Yani insanın en değerli şeyi hayatıdır ve şehid bu hayatını Allah yolunda feda ediyor. Allah da onun bu fedakârlığını karşılıksız bırakmayıp, kendisine ait bütün günahları bağışlıyor. Ne büyük şeref…
Şehidlik mertebesini yüce kılan diğer bir şey ise şehidin, nefsini Allah’a feda edip büyük bir cihad yapmasıdır. Böyle büyük bir cihadın kahramanı olmak her kişinin değil er kişinin harcıdır. Bu durumu Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle tasvir ediyor: “Öyle ise, dünya hayatını ahiret karşılığında satan (o bahtiyar)lar, Allah yolunda savaşsınlar! Artık kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, bunun üzerine ileride ona (pek) büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisâ Suresi: 74).
Şehid kelimesi sözlükte; “şahit (hazır bulunan)” demektir. Şehide, şehit denmesinin sebepleri arasında cennete gideceklerine şehadet edilmesi veya şehit olduğu anda rahmet meleklerinin hazır bulunup şehadet etmesi ya da o kişi kendisi Cenab-ı Hakk’ın huzurunda olduğu halde rızıklandırılacağı sayılır. Ama bütün bunların ötesinde en büyük mükâfat ise şehidin kendisini ölmüş hissetmemesidir. Rivayetlerde vardır ki, öldükten sonra hiç kimse bir daha ölüm acısını tatmak ve ölmek istemezmiş; ama şehitler müstesna. Onlar tekrar tekrar şehit olup dirilmek ve yine tekrar şehit olmak isterlermiş. Ne mutla böyle bir duyguyu yaşayanlara!
Cenab-ı Hak Tevbe Suresi 111. Ayet-i Kerimesinde “Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Tevrat, İncil ve Kuran'da söz verilmiş bir hak olarak cennete karşılık satın almıştır. Verdiği sözü Allah'tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişe sevinin; bu büyük başarıdır,” şeklinde buyurarak kullarının nefislerini Allah yolunda harcamalarını istemiştir. Bu bir Allah vaadidir. Allah ise vaadinden inhiraf etmez. İşte şehitler bu vaade binaen nefislerini Allah yolunda feda eder ve Allah’ın yüce lütfuna mazhar olurlar.
Yüce Peygamberimiz (SAV) Efendimiz ise şehidin mertebesini ve en üst kademe olan kendisinden sonra gelenler sıralamasındaki basamağını şöyle tasvir etmektedir:
“Size en cömert kimsenin kim olduğunu haber vereyim mi? Allah (cc) bütün cömertlerden daha cömerttir. Ben ademoğullarının en cömerdiyim. Benden sonra onların en cömerdi ise Allah’ın kendisine ilim verip bu ilmi yayan kimsedir. Bu kimse Kıyamet Günü tek başına bir ümmet olarak diriltilecektir. Bundan sonra en cömert olan ise şehit edilinceye kadar Allah (cc) yolunda nefsinden fedakârlıkta bulunan kişidir.” (Ebû Ya’la: Enes bin Mâlik (ra) rivayet emiştir.)
Yine yüce Peygamberimiz (SAV) Efendimiz, Ukbe bin Âmir’den (ra) rivayetle;
“En şerefli ölüm şehit olarak ölmektir.” (İbn-i Asakir), buyurmuş ve ölümün en güzelinin şehit olarak ölmek şeklinde tasvir etmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri de şehidler hakkında şöyle der: Dördüncü Tabaka-i Hayat: Şüheda hayatıdır. Nass-ı Kur’anla şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarîk-ı hakta feda ettikleri için, Cenab-ı Hak kemal-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı Âlem-i Berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar.. yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar.. kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar.. ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir, fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedanın lezzetine yetişmez. Nasılki iki adam bir rü’yada Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rü’yada olduğunu bilir. Aldığı keyf ve lezzet pek noksandır. “Ben uyansam şu lezzet kaçacak” diye düşünür. Diğeri rü’yada olduğunu bilmiyor. Hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur.
Peki, başka kimler şehitlik mertebesine ulaşabilmektedir? Bunlar Peygamber Efendimizden (SAV) rivayetle şöyle sıralanmaktadır:
-İlim öğrenirken vefat eden şehittir
Ebu Zer’den (ra) rivayetle;
“Kişi ilim öğrenirken ölürse şehit olarak ölmüş olur.” (Bezzar)
-Gurbette iken öldürülen veya ölen şehittir
“Allah yolunda hicret edip, sonra öldürülenler veya ölenler ise, mutlaka Allah onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Muhakkak ki Allah, elbette rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Hacc, 58)
İbn-i Abbas (ra) rivayet ediyor;
“Gurbette ölmek şehitliktir.” (Kütüb-i Sitte)
-Bazı hastalık veya musibetlerle vefat eden şehittir
Ali (ra) rivayet ediyor;
“Boğularak ölen şehittir. Yanarak ölen şehittir. Gurbette ölen şehittir. Yılan ve benzeri haşeratın ısırmasından dolayı ölen şehittir. Karın sancısından dolayı ölen şehittir. Çöken evin altında kalan şehittir. Damdan düşüp ayağı veya boynu kırılarak ölen şehittir. Üzerine taş yuvarlanarak ölen şehittir. Meşrû ölçüde kocasını kıskanan kadın Allah (cc)yolunda cihad eden gibidir. Ona bir şehit mükâfatı vardır. Malı uğrunda öldürülen şehittir. Canı uğrunda öldürülen şehittir. Din kardeşini savunurken ölen şehittir. Komşusu uğrunda öldürülen şehittir. İyiliği emredip kötülüğü sakındırırken ölen şehittir. (İbn-i Asâkir)
-Samimiyetle şehitliği isteyen yatağında ölse dahi şehittir
Sehl bin Huneyf (ra) anlatıyor;
“Samimi olarak Allah’tan şehitlik dileyen kimse yatağında da ölse Allah (cc) onu şehitlerin mertebesine ulaştırır.” (Müslim)
-Zulüme engel olurken öldürülen Şehitlerin “efendisi” olur
Câbir (ra) rivayet ediyor;
“Kıyamet günü Allah katında şehitlerin efendisi Abdülmüttalib’in oğlu Hamza ile zalim bir idareciye, ayağa kalkarak ona iyiliği emredip kötülükten sakındıran ve bu yüzden o idarecinin öldürdüğü kimsedir. (Hâkim)
-Emin, dürüst, Müslüman tacir şehitlerledir
İbn-u Ömer (ra) anlatıyor;
“Emin, dürüst, Müslüman tacir Kıyamet Günü şehitlerle beraberdir.” (Kütüb-i Sitte) (http://www.sorusorcevapbul.com/makale/muhtelif/sehitlik-nedir)
Şehitlik deryasından sadece birkaç katre sunduğumuz tasvirler bile şehitliğin ne kadar yüce bir mertebe ve kazanılması bir o kadar zor olan bir unvan olduğunu göstermektedir. Şehitliğin bu yüce mertebesinin idrakinde olanlar şehadet şerbetini su içer gibi içerler.