Vefatının üzerinden 48 sene geçti ama o hâlâ canlı gibi seviliyor ya da nefret ediliyor. Sevenlerine göre çağa çözüm üreten tahlilleri var nefret edenlerine göre o rejim için büyük tehlike. Peki Said Nursi kendisini nasıl anlatıyor ve tanımlıyordu?
´Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben.. talebe hayatımda rastgelen âlimlerle mücadele ederek ilmî münakaşalarla karşıma çıkanları inâyet-i İlahiye ile mağlub ede ede, İstanbul´a kadar geldim. İstanbul´da bu âfetli şöhret içinde mücadele ederek, nihâyet rakiblerimin ifsadatıyla merhum Sultan Abdülhamid´in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim.
Hürriyet ilânıyla ve 31 Mart Vak´asındaki hizmetlerimle İttihad ve Terakki hükûmetinin nazar-ı dikkatini celbettim. Câmi-ül Ezher gibi Medreset-üz Zehra namında bir İslâm üniversitesinin Van´da açılması teklifi ile karşılaştım. Hattâ temelini attım. Birinci harbin patlamasıyla talebelerimi başıma toplayarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettim. Kafkas cephesinde Bitlis´te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul´a geldim. Dâr-ül Hikmet-il İslâmiyeye a´za oldum. Mütareke zamanında istila kuvvetlerine karşı bütün mevcudiyetimle İstanbul´da çalıştım. Millî hükûmetin galibiyeti üzerine yaptığım hizmetler Ankara hükûmetince takdir edilerek, Van´da üniversite açmak teklifi tekrarlandı. Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet etmek hissini taşıyordum.
Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim. ve kendi ıstılahıma göre Eski Said´i gömdüm. Büsbütün âhiret ehli Yeni Said olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile bir zaman İstanbul´un Yuşa Tepesi´ne çekildim. Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım. Ruhî ve vicdanî hazzımla başbaşa kaldım. ´Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase´deyip yani Şeytandan ve siyasetten Allah´a sığınırım düsturuyla kendi ruhî âlemime daldım. Ve Kur´ân-ı Azîmüşşan´ın tedkik ve mütalaasıyla vakit geçirerek Yeni Said olarak yaşamağa başladım. Fakat kaderin cilveleri beni menfî olarak muhtelif yerlerde bulundurdu. Bu esnada Kur´ân-ı Kerim´in feyzinden kalbime doğan füyuzatı yanımdaki kimselere yazdırarak Risale-i Nur külliyatı vücuda geldi. Bu risalelerin heyet-i mecmuasına Risale-i Nur ismini verdim.´
Böyle başlıyor kendini anlatmaya hayatı boyunca yaklaşık yüz otuz parça eser bırakan ve eserleri günümüzde otuzdan fazla dile çevrilen Bediüzzzaman Said Nursi.
Vefatının üzerinden tam 48 sene geçmesine rağmen hâlâ kendisini sevenlerce canlıymışçasına hürmet edilen, kendisini sevmeyenlerce hâlâ canlıymışcasına eleştirilen İslam düşünürü Said Nursi´nin oldukça şaşırtıcı siyasi manevraları onun nasıl bir siyasi sistem savuduğu konusunda pek çok kişi tarafından farklı yorumlar ortaya atılmasına neden oluyor.
Peki Said Nursi kendisini nasıl anlatıyor, nasıl tanımlıyordu. Eski Said kim, Yeni Said kim?
Bu sorulara yanıt veren kapsamlı esere imza atan isim İhsam Kasım Salihi oldu. Said Nursi´nin eserlerini Arapça´ya tercüme eden mütercimlerden olan Salihi´nin Kendi Dilinden Bediüzzaman Said Nursi adlı eseri çıktı.
Eski Said, Yeni Said ve Fotoğraflar ile Belgelerden oluşan üç ana bölüm içeren 631 sayfalık kitabın Türkçe tercümesi Ayşe Nurlan Karan imzasını taşıyor.