-Nefsim için bir özeleştiri-
Zaman zaman kendi kendimizle yüzleşiyor ve kendi kendimizle hesaplaşıyor muyuz?
Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekiyor muyuz? Gizli hallerimizi bilmeyenlerin alkışlarına değil, vicdan kantarına kendimizi teslim edebiliyor muyuz? Bir başka deyişle otokiritik/özeleştiri yapabilme cesaretini gösterebiliyor muyuz? Böyle güzel bir hasletimiz ve alışkanlığımız var mı?....Veya bir köşeye çekilip, başımızı iki elimiz arasına alıp iç hesaplaşmamızı, ömrümüzün, günümüzün, hizmetlerimizin, tamir veya tahriplerimizin sorgulamasında bulunabiliyor muyuz? Objektif (tarafsız) olarak kendi kendimizi eleştirebiliyor muyuz?...
Kendimizle cesurca yüzleşmek bir fazilet Hangimiz bunu tam olarak yapma cesaretini gösterebiliyor, aynanın karşısına geçip eksiklerimizi, hatalarımızı bir bir yüzümüze hatırlatabiliyor muyuz? Kendi payıma söylemem gerekirse başarılı sayılmam.
Yoksa dokunulmazlık zırhına bürünüp, her yaptığımızın doğru, her söylediğimizin hak, her davranışımızın isabetli olduğunu mu iddia ediyoruz. Nefsimizi avukat, tembelliğimizi mazeret, savunmalarımızı cüret olarak ortaya sürüp kendimize, dâvâmıza, dâva arkadaşlarımıza haksızlık mı yapıyoruz?
Nur-u Kur'ân hizmetinde bir ve beraber çalıştığınız kardeşler ve ehl-i îmân içinde, gücenen ve küsen, gücendiren ve küstürenlerden (1) miyiz?
Yoksa, Bir zerre hizmet, bir dağ; bir dirhem hizmet, bir batmandır. Bu nur hizmetinde -az dahi olsa- bulunanlar, çok hürmet, muhabbet ve şefkate lâyıktır. "Dane taşıyan bir karıncayı bile incitme." (2) prensibine riâyet edenlerden miyiz?
Geceleri yastığa baş koyduğumuz zaman bütün bu sualler kafamızı meşgul etmeli, ertesi günü yeniden silkinişin, değerlendirme ve ölçme kriterlerini nefislerimizde uygulamanın fırsat ve imkânını kollamanın bir zemini ve laboratuvarı olarak görmeliyiz.
Çünkü, Emanet-i kübrâ hamelesi (büyük emânet ve vazifenin; Allah'a karşı kulluk ve görevin taşıyıcısı/yüklenicisi) ve arzın halifesi olan insanların ef'âl ve âsâr (Eserler, izler, nişanlar, belirtiler) ve akvâlleri (Sözler, konuşmalar) ve hasenat ve seyyiatları, kemâl-i dikkatle muhafaza edilir ve muhasebesi görülecek. (3) hakikatını bizlere ders veren bir rahlenin önünde diz çökmüşüz.
Hangimiz kendimizle yüzleşmiyoruz? Ben yüzleşmiyorum diyen var mı?. Bin bir çeşit soruyla kendimizle yüzleşir ve davranışlarımıza yön çizmeye çalışırız aslında. Ama vicdanımızın ortaya koyduğu teftiş ve denetim raporundaki eksikleri ve tespitleri göz ardı etmeye çalışırız.
Bunu yapamayan ve test sınavına yenik düşen insanlar hep mutsuz olmaya,vicdanî rahatsızlık duymaya, otokontroldan mahrumiyete ve hizmet yolunda başarısızlığa kendilerini mahkum etmiş olurlar.
Böylesi eşsiz ve mükemmel bir varlık başı boş kalamaz.Âyâ (Acaba, nasıl olur da), bu insan zanneder mi ki başıboş kalacak? Hâşâ! Belki insan ebede meb'ustur (gönderilecek ve öldükten sonra diriltilecek) ve saadet-i ebediyeye ve şekavet-i daimeye (Daimi sıkıntıya) namzettir (adaydır). Küçük büyük, az çok, her amelinden muhasebe görecek. Ya taltif (iltifat, lütuf ve bağışa erecek) veya tokat yiyecek. (4)
Ömür sermayemizi sorgulamadan eksikleri tamamlama imkânımız mümkün olamaz. Eylemlerimizin dökümünü ve sayımını ortaya koymak, kendimiz lehine en büyük iyiliktir.
Cüz'î küllî kayıt altına alınan her amelinden muhasebe ve sorguya çekilecek. (5)
Bir Allah dostu kendi nefsiyle mücadeleye girer ve der ki:Nefsim bir kere cennette imiş gibi gösterildi. Meyvelerinden yiyor, nehirlerinden içiyor ve hurilerle kucaklaşıyordum. Diğer bir keresinde de Cehennemde imişim gibi gösterildi. Zakkumdan yiyor, irininden içiyor, zincir ve bukağılarını taşıyordum. Ona dedim ki:Ey nefsim, ne istersin? Dedi ki: Tekrar dünyaya dönüp iyi amel işlemek istiyorum. Ona cevaben dedim:O halde şimdi emniyettesin, fırsat elinde iken güzel amel işle.
Fırsat elde iken değerlendirmek
Yoksa, (Ve o günde ) Kitabını oku! Bugün sana hesap görücü olarak nefsin yeter." (6) denilecek.
İmanda, fedakârlıkta kemal sahibi, Ashab-ı Kiramın en önde gelen büyüklerinden Hz. Ömer (r.a.), bir gün, Peygamber Efendimiz (a.s.m)in sırdaşı Hz. Huzeyfe (r.a.)nın yanına gelir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile Huzeyfe (r.a.), geceleri sohbet ederlerdi. Efendimiz (s.a.v) münafıkların listesini Hz. Huzeyfe (r.a.)ye vermişti. Hz. Ömer b. Hattab (r.a.): "Ey Huzeyfe! Acaba bu münafıklar listesinde benim de adım var mı?" diye sorar. O anda Huzeyfe Hazretleri (r.a.), Efendimiz (S.A.V)in, "Benden sonra bir Nebî gelse, Ömer gelirdi. Ömer, Cennet ehlinin kandilidir" övgüsüne mazhar olan bu kutlu insanın rikkatinden dolayı ağlamaya başlar. Hz. Ömer (r.a.) de kendi iç muhasebesinin verdiği kaygıyla, "Acaba benim o listede ismim var mı?" diye göz yaşı döker.
Kendimiz değişmediğimiz müddetçe Allah bizi değiştirmez.
Nefsimizi temize çıkarmamak, pişmanlık duygusunu geliştirmek
Yüce Rabbimiz,«Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim»(7) mealindeki âyet-i kerime ile dikkatimizi çekmekte
Yine nefis muhasebesi konusunda, nefsimiz yed-i kudretinde olan Cenâb-ı Hak şu ferman-ı İlâhîsiyle hitap etmektedir:Ey iman edenler!Allahtan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın.Allahtan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.(8)
Korku ile ümit arasında yaşamak, muhasebe ve sorgulamayı unutmamak temennisiyle
Dipnotlar:
1-Zübeyir Gündüzalp, "Nefis Muhasebesi", Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1996.
2-A.g.e
3-Mesnevi-i Nuriye, Zühre
4-A.g.e,Zühre
5-Bediüzzaman Said Nursî, T.Hayat, Denizli hayatı
6-İsra: 17/14
7-Kıyâmet,75/2
8-Haşr, 59/18