“Sureten ayrıldığımıza o kadar müteessir değilim” der Hulusi Ağabey. Hâlbuki Bediüzzaman’la görüşmek için nice kimseler gelir menziline. Her gelenle görüşmez, seçer; bu bir çelişki değil mi?
Sureti önceleyen için çelişki, sirete önceleyen için değil. Kur’an’ın dellalı makamı ile görüşmek isteyenlere kapılarını açması onun neye önem verdiğini, neyi öne çıkarmak istediğini gösteriyor; bunu iyi anlayanlardan biri de Hulusi Ağabey, bu sözü bunun için söylüyor olmalı.
Said Nursi’nin yanında uzun yıllar bulunmadığı halde onu iyi anlayan, yaşantısıyla ona yaklaşan biri söyleyebilir böyle bir sözü. Siret derinliğinde, gönül aynasında seyretmişler birbirlerini…
“Birimiz şarkta birimiz garpta, birimiz dünyada birimiz ahirette olsak da beraberiz.” Böylesi birlikteliği yaşayanların söyleyebileceği bir söz. Zaman, zemin olmadan görüşmenin mümkün olabileceğini gösteriyor bu hal!
O hal eksikliği dışta da içte de çatışmaya sebebiyet verir; muhabbet gider, uhuvvet dağılır, hal-i âlem perişan olur! Muhabbet cereyanı yeterince yoksa iletişim nasıl olur, rabıta nasıl yapılır, gönül akışı nasıl gerçekleşir?
Suretler çarpışmasında hakikat örselenir, sanal paylaşımla cihad yaptık rahatlığına erişilir, avuç içi dokunuşlarla dünyaya yön verilir!
Rehavet tıklamak kalpte bir cereyan oluşturuyor mu? Görüntülü görüşmeler ne kadar yakınlık sağlıyor, müfritane irtibat nasıl bir şey?
Hayal atına binip gezmek sahici olur mu? Safi kalbin emrinde ise o at, az zamanda zeminde çok tur atar, hem de boş değil!
“Her sabah dualarımda yanımdasınız” der Bediüzzaman; belki kimi ile görüntülü kimi ile hayalen! Görüntülü olanlar sureten ayrılığa pek üzülmeyenler olsa gerek, firak acısını çok çekmeyenler de!
Ayna kirli ise akış nasıl olacak, görüntülü görüşme nasıl gerçekleşecek? Görüş mesafesi kısalığı-uzunluğu, aydınlık ve gözle alakalı bir durum bu!
“Barla” Bediüzzaman’ın suretten iyice uzaklaşıp siret derinliğine daldığı yer; o derinlikten inci mercanlarla dönüyor, Risaleleri yazıyor. Barla Lahikası’nın baş tarafında talebelerin mektupları o inci mercan hakikatlerin kendi üzerlerindeki tesirlerden bahsediyor, o aynalardan kendi aynamıza bir şeyler devşiriyorsak yeni Lahikalar yazabiliriz; Bursa Lahikası, Ankara Lahikası, Urfa Lahikası, Erzurum Lahikası!
Hiç olmadı kendine yazar Lahikayı!