Her eylemimizde kendimiz olmak ihlâs dediğimiz olgunun bir başka deyimidir.
Dostumla güneşli bir havada, şehirden uzak bir yerde, ama oradan denizin uzaktan bile olsa görüldüğü ve oldukça yüksek bir tepede kendimizi sorguluyorduk. Çektiklerimiz, çektiklerimizden kurtulmak için yaptıklarımız ve bugüne kadar bir mesafe alıp almadığımız üzerinde bir o ve bir ben birlikte konuşuyorduk.
Dostum, aniden “biliyor musun?” dedi, “benim belki de hiç başaramadığım ama onun cenderesinden bir türlü kurtulamadığım bir şey var!” “Nedir?” dedim. Tek kelime ile “Gurur!” dedi.
İkimiz de bu kelimenin üzerinde düşündük. Bir zaman sessiz kaldık. Gururun yani kibrin, yani büyüklenmenin, yani kendimizde bir şey görmenin, yani bir kritiğe asla tahammül edememenin, yani bir başkasını herhangi bir konuda kendimize tercih etmede zorlanmanın, tevazuun, kendimizi büyük sanmanın, acizliğimizin farkına varamamanın, ne olduğumuzun ve ne olacağımızın, bize biri “kötüsün!” demesi karşısında ne hale gireceğimizin ve bir dizi büyüklenme ile ilgili düşüncelerin üzerinde şimşek hızında durduk. Sadece o değil ben de aynı dertten muzdarip olduğumu daha derinden ve içimi sızlatacak şekilde anladım.
Dostumu kendi zengin ve sorgulu düşünceleriyle baş başa bırakayım. Ben “bu konuda ne yaptım ya da ne yapmam gerekir” diye kendime sormakla bu andan itibaren hayatımda ne gibi değişiklerin olacağını gözlemeye başladım bile. “Zararın neresinden dönersek kârdır” kuralına göre, kendimizi sorgulamaya başlamak bir büyük farkındalıktır.
Farkındalık, olması gereken gerçekleşemese bile tövbe eşiğine getirir bizi. Hatanın bilinmesi büyük erdemdir. Yıkıcı yanımızın yaptıklarının farkına varmak elbette bir teşhistir, hastalığın teşhisidir. Teşhis edilmeyen bir hastalık nasıl tedavi edilebilir? Kusurlar bilinirse, hastalıklar belirlenirse ve evhamların köküne inilirse atlatılmaları kolay. Bilgi her şeyin başı, olgunlaşmanın, “Büyük Güç”ün karşısında silikleşmenin ve iç huzuruna kavuşmanın da ilk adımı.
Dostum gibi bu yıkıcı yanımın etkisinden kurtulmak için etkili adımı atma kararındayım. Ne eylemime bakarsam bu yanımın sırıttığını ve alttan alta bana bir şeyleri dayattığını hissediyorum.
Tevazuun tam zıddı olan gurur, aslında büyüklük belirtisi değil, tam aksine küçüklük ve cüceliğin ta kendisidir. Kendini büyük gören, bir zavallıdır. Cahilliğinin zebunudur. Büyüklenen, kendi gücüne mi, zenginliğine mi, makamına mı, insanlar arasındaki saygınlığına mı, deneyimine mi, bilgisine mi, doluluğuna mı, görgüsüne mi, sevecenliğine mi güveniyor? Bir saniye sonrasına garanti vermekten uzak insan bunların hangisinin arkasına sığınabilir ki! “Benimdir” diyebildiği herhangi bir şeyi var mıdır? Her şeyin dizgini elinde olana dayanmadıktan sonra yalancı ve asılsız gururuyla bir hiçtir aslında.
Gururla övünen, bir kısır döngü içindedir. Son derece zayıftır, buna karşılık çok şeylere birden muhtaçtır. Onun gücü ihtiyaç duyduğu şeyleri sağlamaya yetmez. “Zaaf, gururun madenidir” ya, gururlu insan, büyüklenmesinin gerisinde zayıflığının olduğunu bir bilse, yalancı kabadayılığa asla soyunamaz, “bana mı” diye caka satamaz.
“Büyük adam büyük olduğunu; fakat büyüklüğün küçüklük olduğunu bilir” der Andre Murois ve güzel de söyler. Bunu bilmeyen büyüklenir ve ancak bilirse büyüklük taslayamaz. Demek ki gururun gerisinde büyük bir bilgisizlik yatar. Kendini büyük gördüğü kadar küçüktür gururlu.
Gururumuz çok yönlü bir davranış. Çoklarımız farkında bile değil. Bazen de alçakgönüllü davranacağım diyerek gururlarını sergileyenler o kadar çok ki!
Bir candan yakınıma üzerinde gözlemlediğim bazı davranışlarından ötürü, biraz da samimiyetimden olacak, “sen biraz gururlusun!” dedim. “Bende gurur ne arar?” diye feveran ederek itirazda bulundu. Benim görüşüme göre “biraz” değil tam bir gurur sergiliyordu aslında.
Gururlu insan, ne diye gururlu olmadığını söyler ve kendini savunmaya kalkışır? Besbelli ki, onun yıkıcı yanları, nefsi ve şeytanı, aslında son derece mantıksız olan bu davranışını yine son derece aklileştirerek onun normal bir davranışının olduğuna inandırır.
İşte başta benim için ve benim gibi bu hallerinden şikâyetçi olan okuyucular için girift bir davranış olan gururun üzerinde durmak istiyorum. Belki birkaç yazıda bunu yapabilirim.
Ama ne olursa olsun, gururumuzu içimizden yok etmedikçe erdeme ve kemale ulaşmamız mümkün değil.