Hz. Hüseyin (ra), Kufe’ye çağrılır, o da yola çıkar ama bu bir kötü kurgunun başlangıcıdır. Oraya giderken Kerbela sahrasında Yezid’in denetimindeki bir ordu tarafından bütün bir aile katledilir. İyi niyet ve samimiyetin karşısında ihanet yapacağını yapar. Peygamber (asm) ailesine karşı yapılan bu ciğersuz olay bugüne kadar tesirini korumaktadır, doğru yanlış birçok da yanılmalara ve sapmalara neden olmuştur. Burada ölen şahısların hakkında elde ettiğimiz bilgileri yayınlıyoruz, eserin asıl basımı yapılmamış bir çalışmadır. Muallim Naci Efendi’nin sekizyüz elli tarihi, dini ve edebi şahsı anlattığı eleştirel biyografidir. Kitap zamanında çok okunmuş değerli bir biyografidir. Kitabın yazarı eserini “İslam Çocukları Namına Esami” diye isimlendirmiştir.
Abbas Bin Ali, İmam-ı Ali Efendimizin (ra) oğlu ve kerbela şehitlerindendir. Gayet merdane bir surette meydana girerek şehit oluncaya kadar cenk etmiştir.
Abeş Bin Şeyb, Kerbela şehitlerindendir. İmam Hüseyin Efendimizin huzuruna gelerek “Ya Eba Abdullah, Allah hakkı için yeryüzünde, bana senden sevgili bir şey yoktur. Canımdan aziz malım olsaydı onu da mukaddes zatına siper ederdim. Şehadet ederim ki Sen pederin gibi doğru yoldasın” dedikten sonra meydana girip şehit oluncaya kadar cenk etmiştir. Çok şecaatli idi, iki yüz kadar düşmanı önüne katarak kovaladığı görülmüştür.
Abdullah bin Hasan, İmam Hasan Efendimizin oğlu ve Kerbela şehitlerindendir. Çok güzel ve civan bir delikanlı idi. Meydana girip şehid oluncaya kadar cenk etmiştir. İmam Hüseyin Efendimiz onun şehit olmasından çok müteessir olarak ehli beyte yüzünü çevirip buyurdu ki “Ey benim Aziz oğullarım ve ehlibeytim. Başımıza gelen bu beladan gönülleriniz kederlenmesin. Bu sıkıntıdan sonra rahat bu zilletten sonra izzet bulacaksınız.”
Abdullah bin Müslim, İmam Ali Efendimizin kardeşi olan Akil bin Ebu Talib’in oğlu Müslim‘in oğludur ki Kerbela şehitlerindendir. Şehit oluncaya kadar cenk etmiştir. Rivayete göre Kerbela’da Ehl-i Beytten birinci olarak bu zat şehit olmuştur.
Ali Ekber, Hazreti Hüseyin Efendimizin (ra) oğlu ve Kerbela şehitlerindendir. Hadise sırasında on sekiz yaşında idi. Hazreti Hüseyin Ali Ekber’in meydana girmeye hazırlandığını görünce ağlamaya başlamış ve kıbleye dönerek demiş ki “İlahi şahid ol, yaratılış ve nutukça ceddime en çok benzer olan bu masum, şu sapkın güruha karşı koymak ister. Ceddimi arzu ettikçe onun yüzüne bakarak iştiyakımı giderirdim. İlahi bu melunları parçala, bunları galip edip mesud etme.”
Daha sonra düşman kumandanı olan Ömer Bin Sad’a hitap ederek buyurdu ki “Ya İbn-i Sad keallahu rahimeke velaberekallahu fi emrike ve sellet aleyke men yezhebüke alel firaşike (Ey Sad Allah seni rahmetinden mahrum etsin, işini mübarek kılmasın ve seni yatağında kesecek birini sana musallat eylesin.) Ondan sonra şu ayet-i kerimeyi okudu ”innellahe estefa ademe ve nuhave ala ibrahime ve alaimrane alel alemin” (Allah, Adem’i, Nuh’u ve İbrahim ve İmran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah işitendir, bilendir.)
Ali Ekber, pek çok düşman öldürdükten sonra, aziz pederinin yanına gelerek su istedi. Hazreti İmam “Oğulcuğum dilini benim ağzıma koy” dedi. Ali Emre uydu, dilini emdikten sonra yüzüğünü Ali’ye vererek “Bunu ağzına koyda düşmana saldır” dedi. Sonra şöyle buyurdu. “Ümid ederim ki ceddin sana yakında bir kase dolusu su verecektir.” Ali tekrar düşman üzerine yürüdü. Vücudunu çarpışmada parça parça ettiler. İşte Hazreti imam o vakit ilk ve son defa, yüksek sesle ağlamıştır.
Kasım Bin Hasan, İman Hasan Efendimiz’in mükerrem oğlu ve Kerbela şehitlerindendir. Meydana girip şehid oluncaya kadar çarpışmıştır. Meydana girmeğe hazırlandığı sırada İmam Hüseyin Efendimiz o genç kahramanın nurlu yüzüne bakıp ağladı. Birbirlerine sarılıp öpüştüler. Meydana girmek için izin istedi. Hz. imam izin vermedi. Kasım, kerim amcasının elini ayağını öperek müsaade istedi, mukaddes yanağına göz yaşları düşmekte olduğu halde meydana girdi. Otuzdan çok düşman öldürdükten sonra şehid oldu.
Kasım Bin Hüseyin. İmam Hüseyin Efendimizin oğludur. Kerbela hadisesinde hasta bulunduğundan kendisini çadırdan dışarı çıkarmamışlardı. Amcalarının tamamının şehid olduğunu görünce yalın kılıç çadırdan çıktı. Hazreti imam “Sen küçüksün geri dön” diye buyurdu. “Benim gönlümde ceddimin atamın sevgisi galip geldi. Ceddim hakkı için onlarla karşılaşmama engel olmayınız“ dedi ileri atıldı. Bu sırada düşman tarafından bir atlı gelerek Kasım’ın omuzuna bir kılıç vurup onu yere düşürdü. O da bu şekilde şehid oldu. Hazreti imam atından inerek Ali Ekber’in yanına götürdü. Şehitlerin şahının atı bu arada ok ile vurulmuştur.
Zeynel Abidin. İmam Ebu Muhammed Ali. İmam Hüseyin Efendimizin muhterem oğlu ve on iki imamın dördüncüsüdür. Kerbela vakasında bulunmuştur. Bu hadisede Hüseynilerin erkek kısmından hayatta kalan yalnız odur. Cenabı Hak Resulullahın (asm) büyük soyunu onunla muhafaza buyurdu. Mizacı zıt olduğu halde ailesinin kadınlarıyla Şam’a giderek Yezid’in yanına girdiğinde Yezid’i taraftarlarından biri “Keyfe eshabtüm ya Ali ve ya Ehli beytürrahme. Esbahna min kavmina bi menzilet-i kavmimusa bin ehli firavun yüsebbuhune ebnaehüm ve yestehyüne nisaeküm felanedri aiesabahana bin messina ve haza min hakikat-ı beisina“ buyurmuştur. İnsani faziletleri kendisinde toplayan mukaddes bir vücud sahibiydi. Gayet ulvi güzel söylenmiş şiirleri vardır.
Zübeyr bin Elkayn. Kerbela şehitlerindendir. İmam Hüseyin Efendimizin omuzundan tutarak, “Akdim hüseynin badiyen mehdiya Ki yevme telka ceddeke iltakiya (Ey Hüseyin sen ileri fırla sen hidayete eren ve erdirensin, bugün ceddine kavuşuyorsun, ikiniz karşılaştınız) recezini okuduktan sonra meydana girip ölünceye kadar cenk etmiştir.
Avn bin Abdullah, Hz. Ali Efendimizin kardeşi Cafer Tayyar’ın oğlu olan Abdullah’ın oğludur ki Kerbela şehitlerindendir. Şehit oluncaya kadar cenk etmiştir.
Cafer Bin Akil. İmamı Ali Efendimiz’in (ra) kardeşi olan Akil bin Ebu Talib’in oğludur. Kerbela hadisesinde bulunarak savaşmış ve şehid olmuştur.
Habib Bin Muzahir. Kerbela şehitlerindendir. Yaşlı ve muttaki bir zattı. Meydana girmek istediğinde imam Hüseyin Efendimiz, ”Siz Resulullahtan (asm) bize hatırasınız, vücutça zaifliğiniz de var” diyerek kendisini alıkoymak arzusunda bulunmuş ise de Habib “Şehadet devletini almak için böyle güzel bir fırsat bir daha ne vakit ele geçer? Ya imam bana müsaade buyur“ diye izin aldıktan sonra meydana girerek şehit oluncaya kadar savaşmıştır.
Hurre Bin Yezid. Bu zat Kerbela’da farklı bir durumdadır. Kufe valisi olan Abdullah bin Ziyad’ın emriyle İmam Hüseyin Efendimiz’i ele geçirmek üzere önce Kufe’den çıkan bin süvari neferinin kumandanıdır ki yol üzerinde Hazreti imama rastlayarak askeriyle beraber arkasında namaz kılmıştır. Kerbele sahrasında muhalif tarafından ayrılarak Hz. İmam‘ın huzuruna gelerek “Yu ibni Resulullah (asm) ben tevbe ettim, işte saadetli huzuruna geldim, ne buyurursun tevbem kabule yaklaşır mı?” dediğinde “Senin bağlılığın makbuldür, dünyada ve ahirette hürsün“ müjdesini alınca karşı tarafa giderek bir takım cesurca sözler söylemekle üzerine ok yağdırmışlardır. Biraz cenk ettikten sonra, tekrar imamın huzuruna dönerek “Ey Ali’nin göz nuru, senin üzerine ilk hücum eden bendim, senin yolunda ilk can veren de ben olacağım“ diyerek dönüp meydana girmiş ve onlardan kırk asker yere serdikten sonra birinci olarak şehadet rütbesine etmiştir.
Hüseyin-i Kerbela. İmam Ebu Abdullah. Hazreti İmamı Ali ile, Cenab-ı Fatimetuzzehra’dan 635 şabanının beşinci Salı günü Medine‘de vücuda gelmiş olan peygamberimizin büyük torunudur. Ümmetin göz nurudur. İmam Hasan Efendimizin küçük kardeşi ve on iki imamın üçüncüsüdür. İmam Hasan ile kendisi Resulullah’ın iki torunu, cennet ehlinin gençlerinin efendisi ünvanlarıyla hatırlanır.
Hz. Muaviye’nin saltanatının sonlarında oğlu Yezid için ahaliden kabul aldığı sırada İmam Hüseyin Efendimiz ile, Abdurrahman ibni Ebubekir, Abdullah ibni Ömer, Abdullah ibni Zübeyr hazretleri kabul buyurmamışlardı. Hz. Muaviye’nin vefatı ile Yezid yerine geçince ilk emirde kendini kabul etmemiş olan Zatların en büyüğü olan İmam Hüseyin’i nazara aldı. Hazreti imam Medine valisi olan Velid Bin akabe tarafından ezid’in emriyle kendisine teklif olunan biatı reddettikten sonra, kalkıp Mekke’ye gitti. Tam bir hürmetle karşılandı ve kabul edildi. Hicaz eşrafı hizmetinde bulunur, her namazda kendisine uyarlardı. O esnalarda Kufeliler hazreti İmam’ın ayağının toprağına birçok yalvarışlı mektuplar sunmakla Kufe’ye gelmesini istediler. İlk emirde amcazadesi olan Müsellem bin Akil’i Kufe’ye gönderdi. Müsellem az vakit içinde, yirmi bin adamın kendisinden biat alarak hak yolunda cenk etmeğe hazır olduklarını Kufe’den Hz. İmam’a bildirdi.
O aralık Kufe Valisi olan Numan Bin Beşiri, Yezid vazifesinden alarak yerine Basra valisi olan Abdullah bin Ziyad’ı gönderdi. Birçok mücadele ve muharebeden sonra Müsellem şehid edildi. Ve İmam’ın Mekke’den çıkışı Müsellem’in Mekke’den çıkış gününe rastladı. Yolda bu haber duyulmuş ve Kufe’lilerin vefasızlık edecekleri anlaşılmış ise de geri dönülmeyerek kona göçe Kerbela sahrasına kadar gidilmiştir. 680 Muharrem’inde orada olan oldu…
Hazreti İmam’ın Yezid’e karşı olan şahane hareketini hikmet nazarıyla araştıranlar Efendimizin ne kadar büyük bir Zat olduğunu görürler. O kadar büyük bir Zat olmak ancak Muhammed Mustafa’nın torunu, Aliyyülmurtaza ile Fatımatüzzehra’nın oğlu bulunmakla olabilir.