“Mesail-i imaniyenin münakaşa sûretinde bahsi caiz değildir.”
Bediüzzaman Said Nursi
En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. “Kertenkele öldürmek sevaptır; kâfir öldürmek gibidir” sözünü, sırf hadis kitapları içinde var diye ulu orta okumak ‘sahih’ bir tavır değildir. Peygamberimiz “kertenkele öldürün!” dese bile, “kertenkele öldürün dediğimi ölçüsüz ve dayanaksız, çerçevesiz ve özensiz söyleyin” dememiştir. Belli ki bu söz yanlış anlaşılacak. Belli ki Hazreti Peygamber’in bu sözden-eğer söylemişse-muradı hemen anlaşılmayacak. En azından anlaşılması gerektiği gibi anlaşılmayacak.
Belli derdimiz kavga. ‘Hadis inkârcısı’ diye etiketlenen birilerine ‘taş’ diye atılıyor hadis diye bilinen metin ‘Hadis inkârcısı’ denenlerin öfkesine kalkan yapılıyor hürmeti hak eden söz.
‘Hadis inkârcısı’ diye etiketlenenlerin tavrı da onları ‘hadis inkârcısı’ diye reddedenlerin tavrı da aynı tarafa düşüyor. Politik olarak karşı cephelerde görünüyorlar ama aynı yerde duruyorlar. “Hazreti Peygamber’in bu sözden-eğer söylemişse-muradı ne olabilir?” diye sormuyorlar. Biri sormadan kabul ediyor, diğeri sormadan reddediyor. Aynı şey! İki taraf da metni aklına yedirmeye değer görmüyor.
Şimdi sakince düşünelim: “Yaratıcı’nın var etmeyi tercih ettiği her şey hayırdır, dokunulmazdır. Allah Resulü var edilerek, hayat verilerek ‘hayır’ olduğu açık olan kertenkeleyi niye öldürtsün ki?” diye sorabiliriz. “Âlemlere rahmet Peygamberin bir canlıyı kâfir ilan etmesi olacak şey değildir” diye çelişkiyi dillendirebiliriz.
Çelişkiler bereketlidir! Bize nakli anlayacak bir akıl inşa etme fırsatı verir. İzin verelim sorsun aklımız: “Peygamber’in ‘rahmet’e odaklı şahsiyeti ortadayken, yaratılan her şey-kertenkele de dahil-hürmete lâyıkken, Peygamber’in ağzından niye böyle bir söz çıksın? Çıkmışsa, buradaki çelişkiyi nasıl çözeriz?”
Kavganın tarafları hem çözmüyorlar hem bu çelişkinin yükünü, hadisin nezaketini kuru gürültünün insafına bırakırcasına, peygamberin itibarını polemikçilerin kabalığına malzeme edercesine ulu orta sokağa atıyorlar.
Ben çok hadis metni bilmiyorum ama Hazreti Peygamber’in susuşlarını iyi biliyorum. Sözü fayda etmeyecekse Peygamberimizin susmasını da sahih hadis diye biliyorum. Soru aynı da olsa, muhatabının anlayışını gözeterek farklı cevaplar verişini de hadis diye okuyorum.
Evet, muhatabının anlayışını gözeterek sözü seçmek ya da susmak, ince bir sünnettir, sahih bir hadistir. Sahih de olsa hadisi, sahih olmayan bir niyetle, sahihliğini takdir edemeyeceklere söylemek sahih değildir.
Üstad Said Nursi, bizi yataydaki tüm bu parçalanmışlıklardan sıyırarak dikeyde bütünlüğü sağlayan bir derse çağırır. Yirmi dördüncü Söz’ün Üçüncü Dalı’ndaki bir düzine usulle… (Bu bahsi ayrıca konuşmalıyız!)
Sonuç olarak bu bahisten aldığım şaşırtıcı ders şu:
Kertenkeleli hadisi, zahir anlamıyla söyleyenler ile hadisin iç anlamı olabileceği ihtimalini yok sayarak inkâr edenlerin düellosu tam da ‘kertenkele davranışı’nı andırıyor. Kızgın çölde kum rengine bürünerek hareket eden ‘keler’ ya da ‘çöl kertenkelesi’ne benzeyen bu polemikçi tavır, kimseye bir şey öğretmiyor, bir yeri onarmıyor; saf zihinleri bulandırıyor, öfkeyi ve nefreti körükleyerek düşünmenin yolunu kapatıyor. Vicdanı yaşama alanını haşereler gibi ifsad ediyor, Zahire göre hükmeden softaların ve aklına çok güvenen akılcıların kavgayla büyüyen ekmeğine yağ sürüyor. Zahir ve batını barıştıracak kıvamdan fikri mahrum ediyor. Sözü insafla değil inatla söyleyen kavga üslubu, çölde yoluna devam eden yolcuya yapılan yersiz ve haksız saldırı gibidir, sinsi bir çelmedir:
Bu üslup, gerçeği ortaya çıkarayım diye görünür, çığırtkandır ama aksine gerçeği susturur, hakikati sığ münakaşa diliyle değersizleştirir. Sahiden haddini bilmeyen, mütecaviz bir kâfir gibidir; hakikatin güzelliğini diyenden de duyandan da esirger. Batılı hakkın içinde, ifsadı ıslah edici amelin içinde, kızgın kumun altındaki soğukkanlı kertenkele gibi saklar. Arkadan saldıran bir düşmandır. Hakikati öfke mızraklarının ucuna takarak var olan, sivrildikçe ‘haklılaşan’, can yaktıkça iz bırakan bu üslup, çöl kumunda hareketliyken bile fark edilmeyen kertenkelenin ta kendisidir.
Sahiden, öldürmek sevaptır. Mümkünse bir vuruşta…