Silik ve sahte sözlerin çoğalması ve revacı ürkütüyor. Korkutan çoğalma sanallıkla çabuk sirayet ediyor; akılları etkiliyor, kalplere vesvese veriyor. Fitne dalgaları birbiri ardınca ehli imana hücum ediyor.
Yakıcı rüzgârlardan korunmak, boğucu dalgalardan kaçınmak gündemi uzun zaman belki de hiçbir zaman düşmeyecek bir gündem. Gel gör ki o acıyı hisseden, çare için çırpınan ne kadar ki; bitmeyen ihtiyaçlar, eksilmeyen istekler, sonu gelmez ham hayaller, sinsi ayartılardan kurtulacak da manayı hakikisi ile mücadele edecek!
Söylediğinin yanlış olduğunu çok iyi bildiği halde yine de söylemesi ve bu kimsenin kabul gören bir düşünce adamı olması; düşündürüyor neden böyle konuştu?
Çok okumak, çok bilmek, çok düşünmek; hakikat bağına girmeye ve orada durmaya yetmiyor olmalı dedirtiyor.
Şahsına kızmalı, hakaretler mi yağdırmalı? Ardı arkası kesilmeyen cümlelerle küçük düşürmeli mi ona ve onun gibilere? Mahalleden kovalım gitsin mi? Belki kolay olan bu.
Gerçekten bunu nasıl söyledi diye üzülüyor muyuz, bir sızı oluyor mu içimizde ve de bende söyleyebilirdim korkusu kaplıyor mu sinemize? Sonrasında dua ediyor muyuz onun için, kendimiz için, bütün ehli iman için?
Nefsine kandı, şeytana uydu, hannaslara kapıldı diye hüzün duyabiliyorsak; sevdiğini Allah için seven, buğzettiğini Allah için buğz eden iman mertebesinde ilerliyoruz demektir.
Küresel kâfirler her yönden hücum ederken dâhilde böyle tefrika ve şüphe verici konuşmalar iç derinlikte zayıflığımız ve zaafımızı ortaya koyuyor. İman köklerini sağlamlaştırmak hakikati; her günde düşmeyen ve değişmeyen gündem olduğunu hatırlatıyor.
Öfke damarı hakikati örter, kibir hikmet pencereyi kapatır. Selim bir kalp, selim bir akılla verilen cevap, hedefi bulur ve vurur; Şer odağı, şer hal imha edilmiştir.
Kuru laf değil, iman derinliğinden süzülen bir söz meydan muharebesinde galip kılar. Vesvesecilerin, söz sihirbazlarının; hakikat asası karşısında secdeden başka yapacak bir şeyi yoktur.
İtminan sahibi temkinli olur, sözü temkinle söyler. Haddini bilen susar, itminan sahibi ehli ilmin cevap vermesini bekler.
Zor olan haddini bilmek, hududu tanımak, edebe bürünmek; nerede susacağını, nerede konuşacağını bilmek.
Bütün densizlikler kendini bilmemekten doğmuyor mu? Kendini bilen hakikati bulmuştur, hakikati bulan kendini bulmuştur; imandan sonra en büyük hakikat namazdır.