Cem’iyyette şahısda, yüzeyde ve derinde:
Evde, sokakda, işde, devletin her yerinde!
İsrâf başını almış gidiyor son sür’atle;
Halbuki, hiç yeri yok ne hikmetde ne dînde!
Nefisler, bedenler tek dünyâda etsin râhat;
Beşerin aklı meflûç: moda, taklîd, sefâhat…
Rûhlar hep sersem olmuş, hissiyât zâten sarhoş!
Vicdân şaşırmış kalmış: acep kimde kabâhat?
Ekmek, su, temiz hava sayılmıyor ni’metden!
Harca, savur; bî-haber tasarrufdan, hikmetden…
Eline fırsat geçen dünyâyı çöpe atar:
Şahısların farkı yok; hükûmetden, devletden!
Enerji, akaryakıt, elektrik, doğalgaz..
Çoğu dışardan gelir, içeride kaynak az…
Nutuklar, konferanslar, paneller, makàleler..
Tatbîkatda bir şey yok: boşa laf, boşa vaaz!
Sokaklar aydınlanır güpe-gündüz ışıkla!
Çöpler dolup taşmada ekmekle ve artıkla…
Boşa akan suların hesâbını kim sorar?
Kimse uğraşmaz şimdi yama, sökük, yırtıkla…
Tüketim çılgınlığı esîr aldı milleti;
Bulaşdı bizlere de bu pis frenk illeti!
Kullanılır eşyâyı demode der, atarız;
Borç içinde yüzerek biz çekeriz zilleti!
Her seçim mevsiminde isrâf göklere çıkar;
İnsan âciz kalarak nefretle kulak tıkar:
Direk, duvar, yollarda afiş, reklâm, gürültü,
Çevre kirliliğinden, rûhlar tiksinir bıkar…
İsrâf Âlemi hâlâ iflâs zili çalmadı;
İnsan, musîbetlerden müsbet bir ders almadı!
İslâm Âlemi’nin bu çâresiz hâli niçin?
Yâ İlâhî! Beşerden hiç ümîdim kalmadı…