Kim güzel bir şefâatle şefâatte bulunursa...

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 83-86. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

83-Hem onlara emniyet veya korkuya dâir bir haber geldiğinde onu yayıverirler. Ama onu, peygambere ve içlerinden ülü’l-emre (emir sâhibi idârecilerine) arz etselerdi, onlardan bunu (o işin gerçek mâhiyetini, dirâyetleriyle ortaya) çıkarabilecek olanlar, elbette onu(n tedbîrini) bilirlerdi. İşte üzerinizde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, elbette pek azınız müstesnâ, şeytana uyardınız!

84-Artık Allah yolunda savaş! (Sen) ancak kendinden mes’ûlsün; mü’minleri de (cihâda) teşvîk et! Umulur ki Allah, o inkâr edenlerin kuvvetini kırar. Çünki Allah, (onlardan) kuvvetce daha çetin ve azab vermek cihetiyle daha şiddetlidir.

85-Kim güzel bir şefâatle şefâatte bulunursa (faydalı bir işe aracı olursa), ona bundan bir nasib vardır. Kim de kötü bir himâye ile şefâatte bulunursa, ona da bundan bir hisse vardır. Zîrâ Allah, herşeye gücü yeten (ve herşeyi gören)dir.

86-Hem bir selâm ile selâmlandığınız zaman, artık (siz) ondan daha güzeli ile selâm verin veya ona (aynı ile) mukabele edin!(2) Şübhesiz ki Allah, herşeyin hesâbını hakkıyla görendir.

---
(1)“(Kur’ân,) belâğatların (söz söyleme san‘atının) bütün envâını (çeşitlerini), fezâil-i kelâmiyenin (kelâmın fazîletlerinin) bütün aksâmını (kısımlarını), ulvî (yüksek) üslûbların bütün esnâfını (sınıflarını), mehâsin-i ahlâkıyenin (güzel ahlâkın) bütün efrâdını (herbirini), ulûm-ı kevniyenin (fennî ilimlerin) bütün fezlekelerini (hulâsalarını), maârif-i İlâhiyenin (İlâhî ma‘rifetlerin) bütün fihristelerini, hayât-ı şahsiye ve ictimâiye-i beşeriyenin (insanların şahsî ve cem‘iyet hayâtının) bütün nâfi‘ (faydalı) düsturlarını ve hikmet-i âliye-i kâinâtın (kâinâtın yüksek hikmetlerinin) bütün nûrânî kānunlarını cem‘ etmekle (toplamakla) berâber, hiçbir müşevveşiyet (karışıklık) eseri görünmüyor.
Elhak (hakīkaten), o kadar ecnâs-ı muhtelifeyi (karışık cinsleri) bir yerde toplayıp bir münâkaşa, bir karışık çıkmamak, Kahhâr bir nizâm-ı i‘câzînin (son derece hâkim olan mu‘cizeli bir tertîbin) işi olabilir.” (Zülfikār, 25. Söz, 33-34)

(2)Selâm vermek sünnet, selâm almak ise farz-ı kifâyedir. Kur’ân-ı Kerîm okuyan, hadîs-i şerîf rivâyet eden, ilmî müzâkerede bulunan, ezan okuyan ve kāmet getiren kimse, verilen selâma cevab vermekle mükellef değildir. (Nesefî, c. 1, 351)

İslam Haberleri