İnsan değişiyor, üretim biçimi değişiyor, çağ değişiyor ve yeni kavrayışlara elve-riyor ama bir “zihniyet”var ki, o hiç değişmiyor.
28 Şubat soruşturmasının tutuklu sanığı Çevik Bir’den söz ediyorum.
Çevik Bir Paşa, kendilerini 28 Şubat müdahalesine icbar eden anlayıştan kurtulamamış.
Hâlâ müddei...
Hâlâ haklı...
Hâlâ yaptıkları müdahalenin “doğru” ve “yerinde” olduğunu düşünüyor.
Demek ki, o arkaik zihin yapısından kurtulmak istemiyor.
Elimizde, savcılık sorgusunda Çevik Paşa’ya sorulan sorular ve alınan cevaplar var.
Şimdi, küfürbaz Mustafa’nın biri çıkıp, “Nerden biliyor hangi soruların sorulduğunu? Bu yapılan soruşturmanın gizliliğini ihlali değil mi? Savcılar niçin Ahmet Kekeç hakkında dava açmıyor?” der mi, der.
Nerden mi biliyordum?
Kaç gündür gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanıyor...
İnternet siteleri evirip çevirip tekrarlıyor...
Ordan biliyorum...
Sen gazeteci ol, Gölcük’te çıkan belgelere alıcı gözüyle bak, “plan semineri”adı altında ne tür dolapların çevrildiğini merak et, ondan sonra çık meslektaşlarını savcılara gammazla...
Çevik Bir’e, “ordudan atılan personel” ve “fişlemeler”le ilgili sorular sorulmuş.
Fişlemeleri alt kademeye, yani “astlarına” fatura etmiş.
Fişleme konusunda bir çalışma yapılmışsa, bunun “personelin eseri”olabileceğini” söylemiş.
Hangi personel, üstlerinin (komutanlarının) haberi olmadan “kafasına göre” fişleme yapar? Bunun “hukuki ve cezai yaptırımı” olabileceğini düşünmez mi?
Düşünür elbette...
Bu cümleden olarak, Çevik Bir’in, “Haberim yok. Personel çalışması olabilir” sözleri bir değer ifade etmiyor.
Çatır çatır adam fişlemişler...
Çatır çatır andıçlar, lahikalar hazırlamışlar.
Çatır çatır darbe yapmışlar...
Bir de, “ordudan atılan personel” meselesi var ki, “çağ değişse de zihniyetler değişmiyor” dediğim bu.
Savcı soruyor: “İrticai görüş ve eğilime sahip olmak ne demektir? Bir kişinin irticai görüş ve eğilime sahip olduğunu nasıl tespit ettiniz? Bu personelin temizlenmesinden kastedilen nedir? Bu husus plan- lanan bir askeri müdahaleye engel olacağına inanılan personelin tasfiyesi için öngörülen bir yol mudur?”
Cevap şu: “İrticai görüş ve eğilime sahip olmak, aşırı dinci anlamında kullanılmaktadır. Bu tür personel askeri şura kararı ile atılır. Temizlenir...”
Demek ki, orduyla ilişkisi kesilen binlerce personel, “temizlik”zaruretinin kurbanı oldular.
İyi de, bir din yorumunun (pratiğinin) “aşırı” ya da “ılımlı” olduğunu belirleme yetkisi ve hakkını Çevik Bir’e (dolayısıyla Yüksek Askeri Şura’ya) kim verdi?
Namaz kılmak, oruç tutmak, içki içmemek, karısı başörtülü olmak hangi kıstaslara ve hukuka göre “aşırı din yorumu” sayılıyor? Din yorumunun ılımlısı ve kabule şayan olanı nedir? Yasalarımızda (henüz “tanımlanmamış”) bir “irtica suçu” mu var ki, bunun aşırısını sergilemek “ordudan atılmayı”gerektiriyor?
Hem, ne demek temizlik?
Çevik Bir Paşa, kimin ordusunu kimden temizliyor?
Bir “temizlik” varsa, milletin vergileriyle alınmış silahları millete doğrultanlara karşı yapılıyor ki, biz buna kısaca “darbe soruşturması” diyoruz...
Star