Osman Yakut'un haberi:
Müslüman coğrafyasında yüzyıllarca Arapça aslına uygun olarak okunan ezan, 1932'de Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayınlanan bir genelgeyle Türkçe okunmaya başlandı. Tam 18 yıl süren karanlık günlerden sonra 'Tanrı uludur' sesleri, 16 Haziran 1950'de yerini ezanın aslı olan 'Allah-u Ekber' nidalarına bıraktı.
Ezanın aslına uygun olarak okunmaya başlanmasının 62. yıldönümünde Bediüzzaman Said Nursi'nin talebesi Mehmet Kırkıncı Hoca, o günleri anlattı. Tek parti döneminin İslam'a ve Müslümanlara karşı baskısına yakından şahitlik eden Kırkıncı Hoca, 16 Haziran 1950'de ikindi vakti ezanın aslından okunmasıyla birlikte toplumda oluşan havanın bayram gününü aratmadığını ifade ediyor. Kırkıncı Hoca, o günü, "Tam 18 yıl devam eden bir zulüm bitmiş ve o büyük hasret sona ermişti." ifadeleriyle özetliyor.
Tek parti döneminde medreselerin ve camilerin kapatıldığını aktaran Kırkıncı Hoca, Erzurum'da sadece Gürcükapı, İhmal, Lala Paşa ve Murat Paşa camilerinin açık olduğunu hatırlatıyor. "O dönemde şehirde 50'ye yakın cami vardı. Ancak Selçuklulardan bu yana İslam'a hizmet eden Ulucami depo, Erzurum'un âlimlerinin yetiştiği Kurşunlu Camii de hapishane yapıldı." diyor. Erzurum'un soğuk ve uzun kışlarında, sabahın erken saatlerinde karlara bata çıka fayton izlerinden, eğitim aldığı Hacı Mustafa Efendi'nin evine gittiğini kaydeden Hoca, "Erken saatte gitmemizin sebebi ise polislerin bizi görmemesi idi. Zira o zamanlar Kur'an'ı ve dinî ilimleri okumak yasaktı. Erkenden hocamızın evine gider, saat sekize kadar ders okur, evimize dönerdik." diyor. İlim gördükleri evlerin defalarca baskına uğradığını kaydediyor.
Herkes sevinçten ağlıyordu
Kırkıncı Hoca, minarelerden Allah'ın büyüklüğünü ifade eden, insanın kalbine ve ruhuna inşirah veren 'Allah-u Ekber, Allah-u Ekber' nidaları yerine, 'Tanrı uludur, Tanrı uludur' seslerinin duyulmasıyla toplumun karamsar ve hüzünlü bir havaya büründüğünü ifade ediyor. Demokrat Parti'nin (DP) tek parti dönemine son verip iktidara gelmesiyle yıllardan beri halka, özellikle de ehl-i ilme yapılan şiddet ve sıkıntıların bir derece de olsa azaldığını vurguluyor. DP'nin ilk icraatı olarak ezanın tekrar Arapça okunacağını açıklamasının ardından yaşananları şöyle anlatıyor: "İkindi vaktinden itibaren ezanın aslıyla okunacağını haber alan Erzurum halkı, sokaklara döküldü. Caddelerde ve sokaklarda adeta bir bayram havası yaşanıyordu. Kadınlar ehram ve çarşaflarıyla toprak evlerin üstüne çıkmış, ezanın okunmasını bekliyorlardı. Kurban Bayramı'nda her köşede bir hayvan kesildiği gibi, o gün de insanların ekserisi Tebrizkapı mevkiinden Lala Paşa Camii'ne kadar dizilmiş, kurban edeceği hayvanları dışarı çıkarmış, büyük bir hasretle ezanın okunmasını bekliyordu. Minarelerden Ezan-ı Muhammedî okunmaya başlayınca tekbirlerle kurbanlar kesildi. Birçok insan sevinç ve şükür gözyaşı döküyordu. Biz de huzur ve mutluluk içinde arkadaşlarla beraber müftülüğe gittik. Müftü Solakzade Sadık Efendi'yi sevincinden ağlar bir vaziyette bulduk. 'Ya Rabbi! Ölmeden önce bu günleri bizlere gösterdin ya Sana sonsuz şükürler olsun.' diyerek hem Allah'a şükrediyor hem de ağlıyordu. Zaten o gün, sevincinden ağlamayan kimse kalmamıştı."
'Allah, Menderes'ten razı olsun'
DP'nin iktidara gelmesiyle maddi ve manevi büyük sıkıntılar çeken ve huzursuzluk yaşayan insanların yeniden umutlandığını anlatan Kırkıncı Hoca, "Tek parti, bütün maneviyat ve feyiz kaynaklarını kurutmuştu. Ancak DP gelince, manen ve maddeten büyük bir ferah ve sürur devri başladı. İnsanlar adeta kıştan bahara, zulmetten nura çıkmış gibi idiler." şeklinde konuşuyor. Başbakan Adnan Menderes'in İslam'a çok büyük hizmette bulunduğunu vurgulayan Kırkıncı Hoca, "Cenab-ı Hak, Adnan Menderes'ten ebediyen razı olsun, makamını âli eylesin! Onun bu büyük hizmeti inşallah günahlarına kefaret olur." şeklinde dua ediyor.
Zaman