Kırkıncı Hocayı Sokrat'a benzetmem abartı değil

Latif Erdoğan, Mehmet Kırkıncı Hocaefendiyi yazdı

Risale Haber-Haber Merkezi

Latif Erdoğan, Mehmet Kırkıncı Hocaefendinin "düşünce dünyamızın Sokrat’ı" olduğunu söyledi.

Yeni Akit'teki yazısında Kırkıncı Hocaefendinin vefatının "bir alemin göçmesi gibi oldu"ğunu belirten Erdoğan, "Ümmet-i Muhammet büyük bir alimini kendi düşünce dünyamız ise Sokrat’ını kaybetti. Bu benzetiş bazılarına abartılı gelebilir. Fakat onun makale, yazı ve kitaplarını okuyanlar, Kırkıncı Hocamızın   anlatı ve üslubunda nasıl bir tefekkür ve muhakeme gücüne sahip olduğunu, anlattıklarını nasıl hiçbir mantık boşluğuna düşmeden örüp inşa ettiğini  görür ve bana hak verirler" dedi.

Erdoğan, yazısını şöyle sürdürdü:

"O, İslami meseleleri özellikle de anlaşılması zor, müşkül, muğlak meseleleri kolaylıkla makul, anlaşılabilir hale getirebilen felsefi zekaya sahip ender kişilerden biriydi. Aynı zamanda, nasıl inandı ise öyle yaşayan; dini prensiplerden asla ödün vermeyen mazbut ahlaklı bir şahsiyet abidesiydi.

Risale-i Nur’un, acz, fakr, şefkat ve tefekkür yollarının dördünü birden bir cadde-i kübra keyfiyetiyle yürümüş; sonunda bu yoldan suluk edip gidenler için vaat olunan bütün hatveleri geçerek  ulaşılması mukadder Esma’ya sonra da  Müsemmaya vasıl olmuştu. Yakinimiz var ki, ölüm onun için bu vuslatın ebediyet mührüdür. İnanıyoruz ki, o, irtifa seyrini berzahta da sürdürecektir.

Kırkıncı Hocamız, sosyal olaylarla ilgili gelişmeleri hep İslami kriterlerle değerlendiren bir insandı. Onun için önemli olan ümmetin tefrikadan arınarak istenen vahdet ve ittifaka ulaşmasıydı. Bu manaya hizmet eden olaylar silsilesi her zaman onun makbulü, aksi durumda olanlar ise merdudu oldu.  Kişilerle değil düşüncelerle uğraştı; kabul veya retlerini hep düşünceye ilmikledi.

Fethullah Gülen’i elinden tutup Nur derslerine götüren ve Nurlarla tanışmasına vesile olan kişiydi. Fakat hiçbir zaman bu vesileliğini tahakküm aracı olarak kullanmadı. Sadece belirli ölçülere uymadığı anlarda Gülen’i ikaz etti, uyardı. Özellikle onun tek adamlığa doğru savruluşunu hiçbir zaman tasvip etmedi.

Paralel Yapı ve Hükümet arasında meydana gelen son olumsuz olaylarda itidal ve istikameti kaybetmeden örnek bir tavır sergiledi. Hakkın hatırını ali tuttu. Gülen’i bu son atraksiyonlarında asla haklı bulmadı; ona Bediüzzaman’ın müspet hareket etme çağrısını, muhabbet fedaisi olma prensibini hatırlattı. Bunca işkence, bunca eza ve cefa çekmesine rağmen Bediüzzaman’ın anti devlet tavır ve söylemlere asla meyletmediğini örnekleriyle anlattı. Özellikle 7 Haziran ve sonrasında Hükümeti bütün gücüyle desteklediğini kamuoyuna deklare etti.

Geriye onlarca eser, binlerce talebe bıraktı. İnşallah onun rahle-i tedrisinden nasiplenen bahtiyarlar aynı yoldan iz sürüp gidecekler ve başlatılmış bütün bereketli çalışmaları sekteye uğratmadan devam ettireceklerdir.

Yüz binlerce insanın, hüsnü şehadet ile ahirete teşyi ettikleri Allah Dostu Hocamıza bu vesile ile sonsuz rahmet diliyor, yakınlarına, Nur Camiasına ve bütün ümmete sabırlar niyaz ediyorum.

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Nur Talebeleri Haberleri