Kısa Sûrelerin Sınırsız Dünyaları’nı okurken, insan, Kur’an’ın bir kerede nazil olup bittiğini düşünmüyor. Galiba, o harika şey, zaman devam ettikçe her kere nazil oluyor açlık çeken yüreklere. Hiç bitmeyen bir yağmur bu. Hiç kesilmeyen bir sekine. Evet, zahiren hepsi nazil olmuş, inmiş, okunmuş ümmete o ayetlerin. Fakat biraz perdesini kaldırdığınızda, lafza bürünüp gelenin, aslında gelmeye hep devam ettiğini, lafzın sadece ona zarf olduğunu görüyorsunuz. Demek lafızca biten nüzul, manaca hep devam ediyor kalplere inmeye.
Allah’ın kelimeleri yazmakla bitmez. Böyle tarif ediyor kelamını Allah bize. Kur’an’ı, iki kapak arasına koyunca bittiğini mi sandık biz? İşte, Kısa Sûrelerin Sınırsız Dünyaları, Kur’an’ın nüzulunun hiç bitmediğini, bitmeyeceğini; mümin kalpler bir alıcı gibi hazır olduğu sürece, mümin akıllar o alıcıyı tefekkürle tahrik ettiği sürece, o rahmetin hep akmaya devam edeceğini ders veriyor bizlere. Belki, kıyamete kadar. Belki, kıyametten de öteye...
Metin Karabaşoğlu kitapları için, içimden gelerek söylediğim birşey vardır: Bilgi öğretmez yalnız onlar, bakış açısı öğretir. Kendi dünyamda, ben, hikmeti de, elinize bir kere alınca onunla her taşın altından su çıkarabileceğiniz bir asâ-yı Musâ olarak tarif ettiğim için, bu bakış açısı eğitimini de ‘hikmet’ olarak görüyorum. O metinleri okurken yalnız bir kitap okumuyorsunuz çünkü. Ondan sonra, o kitap siz oluyorsunuz. Öyle bakmaya başlıyorsunuz ayetlere. Öyle bakmaya başlıyorsunuz olaylara. Balık tutmasını öğretiyor Kısa Sûrelerin Sınırsız Dünyaları size. “Al sana balık” deyip terk etmiyorlar. Okuyup bitirmekle bizi terk etmeyen kitaplar ne güzel!
Not: 4 ay gibi kısa bir sürede ikinci baskısını yapan Kısa Sûrelerin Sınırsız Dünyaları'na bir maşaallah olması niyetiyle. Daha nice baskılara...