İstanbul’da güzel bir adet vardır. Pazar günleri Nur Medreseleri’nde çevredeki müsait kardaşlar toplanırlar, güzel bir program yapılır. Namaz, tesbihat, ders, sohbet muhabbet ve güzel bir kahvaltıyla bu muhabbet beraberliği taçlandırılır.
Muazzez Üstad’ın akrabalarından Sabri Okur böyle bir programa bizi de davet etmişti. Aziz dostum Abdurrahman Iraz Bey ile Pazar günü iştirak ettik. İstanbulumuzun kalabalık ama nezih semtlerinden Ümraniye’ye gittik. Nurs Apartmanı’nda nur yüzlü, mutebessim bir kardaş karşıladı.
Sabri Okur hayatını iman, Kur’an hizmetine vakfetmiş genç, cevval, mütebessim, Nurs’un ağırlığını, şarkın asaletiyle mezcetmiş bir kahraman. Nura pervane olmuş bütün guruplara dua eden, cemaat taassubu nedir bilmeyen, herkese kapısı, kalbi, gönlü açık olan Sungur Abi ekolünden bir beyefendi.
Kahvaltıdan sonra kardaşlardan birisi dedi ki; “Misafirin duası makbuldur, misafirlerimizden birisi yemek duası yapsın.” Ben de bu kardaşımıza dedim ki; “Kim misafir kardaş? Biz kırmızı kitapların olduğu her yerde ev sahibiyiz.” Bunun üzerine duayı bir başka kardaşımız yaptı. Daha sonra Abdurrahman Bey’le bu meseleyi kendi aramızda değerlendirdik. Kitabı merkeze koyabilmek işte bütün mesele budur.
Şahsı veya şahısları değil, mekanı veya mekanları değil, sadece ve sadece kitabı merkeze koyabilirsek şahıslar da rahat eder lüzumsuz kasıntılardan kurtulurlar. Mekanlar da rahat eder. Allah’ın arazisi, mülkü geniştir, her yer mescittir, her yer medresedir. Bu yazıyı yazmaya başladığımda Filipinler’in hizmet kahramanlarından Cevdet Bey kardeşimizin şehit olduğu haberi geldi.
Kitabı merkeze koyabilmiş genç bir hizmet eriydi. Geçen sene Temmuz ayında Filipinler’de ve Malezya’da bir hafta beraber olmuştuk. İman, Kur’an davasında çok büyük ümitleri, hayalleri, hedefleri vardı. Allah gani gani rahmet etsin. Bütün kardaşların ve yakınlarının başı sağ olsun. Vasiyeti üzerine çok sevdiği Dato Ağabey’in aşiretinin meskun olduğu Dato dağının Sultan Ahmet camisinin bahçesine defnedilecek.
Cenab-ı Hak mekanını cennet eylesin.