Çevremizde olup bitenler, yeri geliyor bize çok güzel dersler ve nasihatler veriyor.
Yakînen tanıdığım biri, yıllarca helal dairesinde sevdiği bir hanım kız ile evlenmek için çaba sarf etti, dua etti, hayal kurdu…
Üç yıldan fazla bir süre bu minvalde ciddi gayreti ve duası oldu.
Hayal kurmayı seven bir arkadaş olduğu için de bu isteği ile ilgili birçok şeye ait çok güzel hayaller kuruyor, hayallerinde tasarladıklarını yapmak üzere hazırlıklarda bile bulunuyordu.
Bana Hz. Osman (r.a)’a ait olduğunu söylediği “Allah, nasip etmeyeceği şeyin hayalini kurdurmaz” sözünü söyleyip, “dua ediyorsam ve duamda bu isteğim ile ilgili en ince ânına kadar hayal kurabiliyorsam, bu kişi benim nasibim olacak,” şeklinde yorumluyordu…
Dediğine göre, üç yıldan fazla bir süre de her gün ve günde birkaç kez bu isteği için ısrarla, istek ve arzuyla dua etmiş.
Ama gelin görün ki büyük bir istekle evlenmeyi istediği bu hanım kız bir başkasıyla evlenip yuva kurmuş.
Allah mesut bahtiyar etsin.
Her ikisi için de en hayırlısı bu imiş demek ki…
Bu arkadaşın böyle düşünmesine ve inanmasına sebep ve o âna kadar (hata ederek) doğruluğunu araştırmayı düşünmediğim, Hz. Osman (r.a)’a ait olduğu iddia edilen ve sosyal medyada çokça dolaşan bu sözün doğruluğunu araştırdığımda Sorularla İslamiyet sitesinde: “Bu sözün Hz. Osman (r.a)’a ait olduğuna dair bir bilgi olmadığı; insanın hayalinden her türlü düşünce geçtiği gerçeğinden hareketle, bu sözün doğruluğunun şüpheli olduğu; hayalimizden geçen o kadar çok şey var ki, bunların birçoğuna ulaşmadığımız gibi, zaten buna ömür de yetmeyeceği[1]” bilgisine ulaştım.
Bu arkadaşın, doğru görünen ve kulağa hoş gelen bu söze umudunu, geleceğini ve hayallerini bağlamış olması ve netice itibariyle ciddi bir hayal kırıklığına uğramasıyla yaşadığı bu acı tecrübeden, bana, internette ve sosyal medyada dolaşan sözlere karşı çok dikkatli olmamız, mesafeli durmamız, müdakkik ve müteyakkız olmamız gerektiği dersini ve kanaatini verdi.
Kişiler, çok kolay, nefislerine uyan, kendi ideolojilerini destekleyen sözleri, doğruluğu ve gerçekliği hakkında en ufak bir araştırma yapmadan doğru kabul edip, sosyal medya vasıtasıyla paylaşımda bulunup böyle yanlış bilgileri yayarak bilgi kirliliğine sebep oluyorlar.
Sâfi kalple böyle sözlere inanarak kalp bağlayıp, neticesinde de inkisarıhayale maruz kalıyorlar yada maruz kalınmasına sebep oluyorlar.
Üstad Bediüzzaman dahi Risale-i Nur’da “Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.[2]” diyor.
Sonuç olarak: internette ve sosyal medyada dolaşan İslami sözlerin bir kaynaktan nakledilip edilmediğine, paylaşımı yapan kişinin güvenilir olup olmadığına ve ehlisünnet kaynaklarından nakledilip edilmediğine çok dikkat edin, paylaşacaksanız ondan sonra paylaşın, kalpte saklayacaksanız ondan soran kalpte saklayın derim.
Selâm ve dua ile.