Ünlü sinema yapımcısı Atıf Yılmaz’ın bir cümlesini hatırlıyorum: “Bir filmi tam olarak anlamak için üç kez izlemek gerekir” demişti.
Önceleri anlayamamıştım ancak yıllar sonra gerçekten de bir filmin edindiği konunun temel argümanlarını, düşünsel ve felsefi boyutunu sonra da aynı anda düşünemediğiniz diğer etkenleri hesap ettiğimizde Atıf Yılmaz’a hak vermemek mümkün mü?
Buradan; başta kutsal kitabımız olmak üzere, onu anlatan tefsir kitaplarından, araştırma, hikaye veya güncel romanlara varıncaya kadar, geniş yelpazede ilgi alanımızdaki kitapları defalarca okumanın ne kadar gerekli olduğunu anladım.
Onun için böyle kaynaklara “Başucu Kitaplar” deniliyor.
Neden Tekrar Okumalı?
Tekrarlamak bir ihtiyacın dışavurumudur. Her gün her gün ekmek yiyor, su içiyoruz; “Yeter artık! Bıktım yemekten” diye bir şikayet duymadım.
Siz duydunuz mu?
Demek ki, “tekrarlar” duyduğumuz ihtiyacı cevaplama potansiyeline sahip olduğu için refleks derecesine de gelse bizi mutu kılıyor.
Güzel şeylerin tekrarı da güzeldir ve hatta faydalıdır.
Bu konuda yapılan yeni araştırmalar, insanların neden kitapları tekrar okumayı, filmleri tekrar izlemeyi ve genellikle aynı deneyimleri tekrar tekrar yaşamayı sevdiğini ortaya koyuyor.
Bu bir bağımlılık değildir. Bu, aslında metnin veya kitabın derinliğine, anlam zenginliğine ve verdiği yeni sırlarla gizli kalmış ihtiyaçlarımızı karşılamaya aday olduğunu gösteriyor.
Yoksa bu ritüelistik bir davranış değildir.
Tekrar Okumak Aktif Arayıştır
Tekrar Okumak, yeniden ziyaret edilen okuma materyalinde daha derin anlam katmanlarını araştırmak için bilinçli bir çabadır. Yeniden okumak, derinliklere inmek, zaman ve mekandan bağımsız, yeni defineler peşinde koşmaktır. Cümlelerde, satır arkasında, kelimeler coşkusunda seyyah olabilmektir.
Bu koşunun sonu kendini gerçekleştirmeye kadar gider.
Bir Amerikan üniversitesi’nde tüketici davranışı araştırmacısı olan Cristel Russell ve meslektaşları, “yeniden okuma” olarak adlandırdıkları şeyin altında yatan nedenleri araştırmak için 23 kişiyle görüştüler.
Journal of Consumer Research‘te yayınlanan makalede ayrıntılı olarak açıklandığı gibi, araştırmacılar yeniden tüketimin yalnızca geçmişi geri getirmek için nostaljik bir girişim olmadığını, daha çok yeni anlamlar için aktif bir arayış olduğunu ve bunun da büyük duygusal değere sahip olduğunu buldular.
Russell bir e-postada, “Yeniden aynı metni okumaya, kendine aynı mercekten ama farklı gözlerle bakmanın bir yolunu sunduğundan, birçok terapötik (tedavisel) fayda sağlıyor.” diye yazdı.
“Kişi yeniden deneyimin aktif olarak bilincinde olduğu sürece ve bu pasif, kontrol edilemez bir bağımlılık değil, birçok öz-düşünsel fırsat sunabilir.” diyor.
Örneğin, deneye katılanlardan biri İncil’i düzenli olarak yeniden okuyan bir kilise vaiziydi.
Bilinen pasajları, yeni okuyuşlarından elde ettiği yeni fikirler nedeniyle, bazen farklı yorumladığını ve bu nedenle toplum ifade etmiş olabileceği görüşleri değiştirmesi gerektiğini söyledi.
Heidegger Haklı Çıktı
Yazarlar, bulgularının 1953’te tekrarın kişinin kişisel geçmişini anlamasını sağladığını savunan Alman filozof Martin Heidegger’in bir iddiasını doğruladığını söyledi.
Daha da önemlisi, yeniden okumak, geçmiş ve şimdiki benliğimiz arasındaki karşıtlıkların ortaya çıkmasına neden olur.
Geçmişte kelimeleri veya görüntüleri nasıl yorumladığımızı hatırlıyor ve mevcut yorumumuzla farklılıkları yansıtıyoruz.
Yeniden okuma ayrıca derin bir terapötik (tedavi) olabilir.
Çalışma yazarları, “Psikoterapistler, bir deneyimin tekrarını, bu deneyimi duygusal aşırılıklarından arındırmak için yararlı olarak görüyorlar.
“Yeniden deneyim, kişinin bastırılmış travmatik olayların bilincine varmasına izin verir. Hastaların deneyimi kontrollü bir ortamda yeniden canlandırmasına yardımcı olunan, örneğin, travma sonrası stresi çözmek için “abreaksiyon terapisine” giden yolu açtı.”
“Bu travmatik bir olayın sürekli olarak yeniden yaşanmasıyla karakterize edilen bir bozukluktu.”
Abreaksiyon (abreaction) terapisi, Psikiyatride, geçmişteki olumsuz bir anın açığa vurularak rahatlanması, duygusal ve psişik rahatlama olarak tanımlanıyor.
Kısacası, araştırmacılar, bir kitabın tekrar tekrar okunmasının, kişiyi aşırı üzüntüden arınmasını sağladığını da ortaya koydu.
Onun için, “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!” sözü bir yalandır. Çünkü her tekrar farklı bir boşluğu doldurmakta ve farklı bir ihtiyacımızı karşılamaktadır.
Tekrar tekrar okumayı yeren anlayışları temsilen söylenen bu sözün hakikatsizliği de anlaşılıyor.
Demek kitap düşmanı birileri, aydınlanmış bir toplum istemiyor; oysa aydınlanma kitapla başlar.
Bestami Çiftçi-Yeni Eğitim Dergisi