Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), A'râf Suresi 187-188. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
187 . (Ey Habîbim!) Sana, “Onun gelip dayanması ne zaman?” diye kıyâmetten soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onu vakti (geldiği)nde ortaya çıkaracak ancak O’dur!” (O kıyâmet) göklerde ve yerde (olan bütün mahlûkāta) ağır gelmiştir! Size ancak ansızın gelecektir! Sanki sen ondan haberdarmışsın gibi, sana soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır; fakat insanların çoğu (bu ilmin Allah’a âid olduğunu) bilmezler!”
188 . De ki: “Benim kendim için, Allah’ın dilemesi dışında, ne bir faydaya, ne de bir zarara mâlik değilim! (1) Çünki gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde ederdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı! Ben ancak, îmân edecek bir kavim için bir korkutucu ve bir müjdeleyiciyim.”
1- “Ey insan! Senin vücûdun sâhasında yapılan fiillerden ve işlerden senin yed-i ihtiyârında (irâdenin elinde) bulunanları, ancak binde bir nisbetindedir. Bâkî kalan (diğerleri) Mâlikü’l-mülk’e (mülkün gerçek sâhibine) âiddir. Binâenaleyh kendi kuvvetine göre yük al. Yoksa altında ezilirsin. Kıl kadar bir şuûr ile büyük taşları kaldırmak teşebbüsünde bulunma! Mâlik’in (mülk sâhibinin) izni olmaksızın O’nun mülküne el uzatma! Şâyet gafletle kendi hesâbına bir iş yaptığın zaman haddini tecâvüz etme! Eğer Mâlik’in hesâbına olursa, istediğin şeyi al yap. Fakat izin ve meşîet (dileme) ve emri dâiresinde olmak şartıyla. İzin ve meşîetini de şeriattan öğrenirsin.” (Mesnevî-i Nûriye, Katre, 69)