Hani ne oldu yahu Fransız mallarını boykot etmeler, savaş tamtamları falan?
Hani ne oldu, parasını tıkır tıkır sayıp almış olduğun Fransız yapımı arabanı balyozla kırıp parçalamak gibi enayilikler?
Unutuldu. Soykırımı red kanunu senatoya gidince yeniden hatırlanır.
Nisan ayında da Amerikan arabasının tekerini patlatmak gibi eylemler gündeme gelir...
Paris büyükelçimiz Tahsin Burcuoğlu Paris'e dönmüş. (Ben tanımıyorum, Galatasaraylı mı bu çocuk? Yok yok, Saint Joseph'liymiş.)
"Ankara'daki istişarelerini tamamlamış" da onun için dönmüş. (Telefonla ya da şifreyle istişare yapılamıyor iki şehir arasında.)
Vallahi bir zamanlar Kenan Evren de "incelemelerde bulunmak üzere" askeri tatil kampına giderdi. "Paşa dinleniyor, denize giriyor" yazamazdı Türk basını korkusundan.
Biz büyükelçinin "geri çekildiğini" sanıyorduk. Şimdi de ileri itilmiş.
Burcuoğlu Ankara'ya döndü, Fransa'da kimsenin bundan haberi olmadı. Hiçbir Fransız "Türkler elçilerini geri çekmişler, şimdi biz ne halt edeceğiz?" diye dövünmedi. Şimdi Paris'e gittiğinden de kimsenin haberi olmayacak.
Diplomasi komiktir komik...
Sen "yağmur yağıyor" dersin, diplomat "yağmurun yağmamakta olduğu yönündeki düşüncenize katılmamın mümkün olamayacağı konusunda kesin kanaatimin mevcut bulunduğuna dikkat çekerim" der...
Şimdi Sayın Burcuoğlu, kanunun senatodan geçmemesi için çalışmalarına devam edecekmiş. "Kulis yapacak" yani.
Fransa'nın Ankara büyükelçisi TBMM'ye gitsin de bir kanunu engellemeye çalışsın, bakalım burada ne tür bir tepki oluşuyor?
Diplomasi dışarıdan bakılınca "cazip" görünür.
Oysa içi diplomatı yakar, dışı kamuoyunu.
Çoluğun çocuğun perişan olur. Hiçbir hariciyeci çocuğu bir okulu baştan sona okuyup bitiremez. Üç sene şurada, dört sene burada...
Bize de gelirlerdi... Daha biz kendileriyle arkadaş bile olamadan bir sene okuyup giderlerdi... Fransızca'ları bizden iyiydi ama hiçbiri doğru dürüst Türkçe konuşamazdı bu çocukların...
Sonuçta sen de memur maaşına talim edersin. Aileden zengin değilsen işin zordur.
Mason değilsen de nah tayin olursun önemli bir yere!
Davutoğlu bu menfaat şebekesini herhalde kırmıştır. Gene de, bakana uyuzluk edersen, Paris beklerken Ouagadougou çıkıverir karşına.
Bir işhanının sekizinci katına yerleşirsin, sefir konutu. Yedinci katın sağ tarafı elçilik, sol tarafı konsolosluk.
Emekli olunca da bol bol briç oynarsın Anadolu Kulübü'nde.
Ben Paris büyükelçisi olsam... Ankara da beni geri çağırsa... "Pışşıık" derim, "ne diye dönecekmişim?...
Paris sinemalarında Martin Scorsese'nin yeni filmi oynuyor, sinemanın ilk yıllarını anlatmış... Daha vakit bulup da göremedim... Önümüzdeki hafta da Clint Eastwood'un yeni filmi başlıyor, FBI tarihini anlatmış, J. Edgar Hoover'i de Leonardo Di Caprio oynuyormuş... Seyretmeden vallahi şuradan şuraya gitmem!"
İşte onun için efendim, bendenizden değil büyükelçi, kavas bile olmaz.
Sabah