Kompleksli Dindarlık

Fatih DURGUN

"İnsanlar helâk oldu, ancak alimler kurtuldu. Alimler de helâk oldu ancak, ilmiyle amel edenler kurtuldu. İlmiyle amel edenler de helâk oldu, ancak ihlâs sahibi olanlar kurtuldu. İhlâs sahibi olanlar da büyük bir tehlike içindedirler." (Sağânî, Mevzûât, 39; Aclûnû, Keşfü’l-Hafâ, II, 433 Hadis No: 2796 ; 2/280 no: 2795)

Ahir zamanın içerisinde dindar bir ailede, dindar okulda, dindar hocalardan da ders almış hali hazırda şu anda da dindar topluluklarda bulunmaya çalışan bir insan olarak dindarlık bağlamında yaptığım gözlemlerden birisi olan ve bizi kurtuluş yolu olan dinin içerisinde rahat bırakmayan ve zarar veren bir fenomenden; “Dindarlık Kompleks’inden bahsetmek istiyorum.

Kompleks kelime anlamı itibariyle karmaşıklık, bilinçaltında var olan ve davranışlarımıza etkide bulunan dengesizlik hali olarak ifade edilmiştir.

İlk olarak Jung tarafından kullanılmış olan Kompleks kelimesini din psikolojisi üzerinden anlamaya ve açıklamaya çalışacağız.

  1. Olgunlaşmış, Olgunlaşmamış Dindarlık

Din ve maneviyat insan hayatının en önemli ve hayati ihtiyaçlarından birisi olduğu insanlık tarihinin de şehadetiyle anlaşılmıştır.

Dinin dışlanmaya çalışıldığı toplumlarda istisnasız dinin ve maneviyatın yerini dinin taklit edilmesi sonucunda beşeri dinler getirilmiştir.

Bu durum dinin insan hayatındaki yerini anlamamızı sağlamaktadır ancak dindarlık ne kadar önemli olsa da insanların hayatlarında aynı etkiye sahip değildir.

Din insanların hayatında iki şekilde kendisini göstermektedir bunlardan ilki olgunlaşmış dindarlık ikincisi olgunlaşmamış dindarlıktır.

Olgunlaşmış dindarlığa sahip insanlar manevi ve ruhi yönü güçlü aynı zamanda dini bir kurtuluş olarak gören samimi duygulara sahip olarak inancıyla yaşamı tutarlı insanların dindarlığı iken, olgunlaşmamış dindarlığa sahip olan insanlar için din yalnızca dış dünyada karşılığı olan ve samimiyet eksikliğinin bulunduğu doğal olarak tutarsızlık barındıran bir dindarlık biçimidir.

  1. Dindarlık Kompleksi

Dindarlığını olgunluğa taşımış ihlaslı, samimi bireyler dindarlıklarını bir güç ve otorite aracına dönüştürmezler.

Her insan bir kişiliğe ve karaktere sahiptir olgunluğa ulaşmış ve Rabbini hakiki manada tanımış dindarlığa sahip olan kişiler var oluşlarını karakter ve kişiliklerini dinin potasında eritebilmiş iken bunu başaramamış kimseler dini kendi komplekslerine, karakterlerine ve kişiliklerine büründürmeye çalışırlar.

Örnek vermek gerekirse aşağılık ve değersizlik kompleksine sahip olan insanlar için varlığın temelinde sürekli, her şey ve her varlıkla kurdukları irtibat onlara yaralarını ve acılarını hatırlatmaktadır.

Hal böyle iken bu kimseler dindarlıklarını bilgi ve samimiyet ile olgunluğa taşıyamadıkları için her değeri kendi değer ve üstünlüklerini yükseltecek durumuna getirmeye uğraşırlar.

Elbette bir kurtuluş ve üstünlük kapısı olan dinde bundan nasibini alır kendine bir değer ve makam bulmuş olan “Kompleksli Dindarlar” dinin hakiki doğası olan ahlaka ve kurtuluşa sahip olmak yerine insanlara üstünlük ve otorite kurmaya çalışırlar.

Bu kimselerin arzularını tatmin etmek için dinden daha güzel alan bulunamaz çünkü dini grup ve ortamlarda dinin hakiki özü olan ahlak, edep, samimiyet ile kurtuluşu arayan insanlar mütevazilik peşinde koşarlarken; kompleksli dindarlar dinin hakikatlerini seslendirerek onaylanır ve dine verilen değeri kendi üzerlerine alma fırsatını yakalarlar.

Bunun sonucunda o çok istedikleri değere ve üstünlüğe sahip olurlar. Bir de bilinçsiz insanlar tarafından fazlaca pohpohlanmaları sonucunda artık dinin verdiği üstünlük ve değer yerini kişinin kendi değerine dönüştürmeye başlar.

  1. Kurumsallaşmış Dindarlık İmtihanı

“Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.” 21. Lema

İlk başlarda samimi duygularla başlamış olan dindarlık yeterli olgunluk ve samimiyete dönüşmeyince zamanla yerini bir güç, tahakküm ve otorite kurma durumuna dönüştürmeye başlar.

Çevresi tarafından sevilmemiş, değer görmemiş ve onaylanmamış olan bu kimseler kendilerine verilen bu değeri bir zaman sonra makama dönüştürmeye başlarlar.

Dinin kendilerine verdiği makam sonucunda bizzat değerli olan dinin verdiği değer dünyevi bir değer sağlayan araca dönüşmeye başlar.

Nefis bu sayede sahip olmak istediği makama sahip olur ve bir zaman sonra tüm samimi davranışlar ve eylemler bürokratik davranışlara dönüşerek kurumsal bir yapı şeklini alır.

Bu durumda herkes yapması gerekenleri bilir ve sistemi buna dönüştürmeye başlarlar.

Kur’an-ı Kerimde bu durum Yahudiler üzerinden eleştiriye tabi tutulmuştur. Çünkü kurtuluş kapısı olarak dine adım atmış olan Yahudi hahamlar, bir zaman sonra kurumsallığın ve bürokrasinin etkisiyle başlardaki samimiyetlerini kaybetmiş dini insanlara tahakküm ve baskı yoluna dönüştürmüş ve güç, iktidar kapısına dönüştürerek insanların kurtuluşunu engelleyecek pozisyona dönüştürmüşlerdi.

Hz. İsa (a.s) geldiği sırada bu zihniyet ile mücadele etmiş ve Yahudi hahamlar tarafından düzenin ve dine zarar verme ithamıyla karşılaşmıştır.

Halbuki tüm peygamberler gibi Hz. İsa (a.s) da dini asıl yapısına yani kurtuluş ve ahlak kapısına döndürmeye uğraşmıştır ancak Yahudi din adamları güçlerinin ellerinden gitme korkusunu dinin elden gitme şeklinde düşünmüşlerdir.

  1. Kompleksli Dindar ile Kompleksiz Dindarın Farkı

Bunu iki hayali karakter üzerinden açıklamaya çalışacağım:

Semih her ne kadar günah işlemiş olsa da günahlarından dolayı pişmanlık ve saygılı davranışlara sahip olan ve ben biliyorum tarzı düşüncelerden uzak durarak kalbi ve ruhi olarak kurtuluşu arayan samimi bir insandır.

Yaşamış olduğu yaşa kadar dinin ve maneviyatın faydasını fark etmiş ve ahlakın önemini kavrayarak insanlara iyi davranan ve üstünlük ve hırs duygularından uzak duran ve insanları kurtarmaktan önce kendisini kurtarmayı hedefleyen bir dindarlığa sahip insandır.

Semih ile oturduğum zaman dünyevi olarak derecesi yüksek olsa da kimseye bu şekilde üstünlük taslamayan, gösterişten uzak bir profile sahip olduğunu görebiliyorum.

Aynı zamanda sevgi dolu ve saygılı bir ailede yetişmiş olduğunu konuşmalarından ve üslubundan görebiliyorum.

Çevresinde dinden uzak insanları kınamıyor, hep daha ileriye gitmeyi hedefliyor ve insanlarla bu kurtuluşunu paylaşmaya uğraşıyor ama kimseyi arkasına alarak alfalık taslamıyor.

İkinci karakterimiz Metin’le sohbet ediyorum içimi anında bir kasvet ve sıkıntı basıyor çünkü yanında rahat hissetmiyorum. Yargılayıcı bir bakışı var ona göre ben yeterli miktarda çaba sarf etmiyorum insanların kurtuluşu için koşturmuyorum, bakışına göre herkes çok eksik ve nakıs…

Metin’in bir güç ve otorite peşinde oluşu sebebiyle sürekli beni yönlendirmeye uğraştığına ve bana tahakküm kurmaya çalıştığına şahit olurum.

Aynı zamanda çok şaşkınım Hz. Peygamberin hakikatiyle meşgul olan böyle bir insanın çok bilgisi olduğunu görebiliyorum ancak neden böyle davrandığını anlayamıyorum.

Bir şey fark ettim Metin kötü bir çocukluk geçirmiş kendisine çok ihanet ve eleştirilerde bulunulmuş bu sebeple gözünü bir hırs bürümüş o kadar tehlikeli bir insan ki herkesi harcayabilir inandığı dava adına.

Ancak bu dava bana “Cehenneme giden yolların iyi niyet taşları ile örülü olduğu” sözünü hatırlattı.

Metin kötü bir insan değil kurtuluş kapısına insanları sokarak onları kurtarma çabasında ancak halledemediği bazı kompleksleri yüzünden ve bir çok defa kendisine kurtarıcı gözüyle bakan olgunlaşmamış dindarlar yüzünden bu davranışa alışmış.

Neden diye soruyorum kendimce aldığım cevap şöyle:

Metin, kendi nefsani yaralarını ve acılarını kendi bakışına döndürmüş durumda nefretini ve acılarını din aracılığıyla kusuyor ve yansıtıyor.

Hayvanlar alemine ait olan alfa kavramını dinle beraber çevresine yansıtıyor ve Hz. Peygamberin ruhani havasını içselleştirmediği için zarar veriyor. Kendi karakterini ve alışkanlıklarını din zannediyor.

Bir şeyi itiraf edeyim Metin benim gibi günahkar değil hiç öyle ortamlarda bulunmamış bu durum nefsi ve şeytanı tarafından aldatılmasına sebep olmuştur.

Şeytan da bu şekilde düşmüştü ve Metin’i kendisine benzetmeye başlamış Maazallah Metin nefsini dinin üstünden çekip alıp dini hakikatlerin aşağısına çevirmez ise Şeytana arkadaş olacaktır.

Metin ile Semih’e bakınca aklıma şu söz geldi:

“Cennet tevbe etmiş günahkar kimselerle cehennem ise kendisini kurtulmuş gören günahsızlarla doludur.”

SONUÇ

Kompleksli dindarlar din aracılığıyla sahip oldukları değer ve fazileti kendi nefsinden bilmekle şeytani davranışlara doğru adım atmaya başlayarak dinin önünde insanlara perde olarak kurtuluşu arayan insanları dinden soğutmaktadırlar.

İki cihan güneşi Allah Resulünün hayatına baktığımız zaman güç, iktidar ve üstünlük kurma çabasından uzak durduğuna ve dinin kendisiyle şeref ve itibara sahip olmaya çalıştığına şahit olmaktayız.

Özellikle sosyal medya çağında artık herkes hocalık ve kurtarıcı rolüne bürünmüş durumda olup herkesin her şeyi bildiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Dinin ve hakikatlerin arkasına sığınarak güç ve itibar sorunuyla yüz yüzeyiz.

Allah Resulünün ifadesiyle “Dinin güzel ahlak” olduğunu unutarak sürekli birilerini kurtarmaya çalışarak ezilmeye ve aşağılanmaya layık olan nefsimize üstünlük verme tehlikesi bizi gölge gibi takip etmektedir.

Bediuzzaman (r.a) hayatına baktığımız zaman bu tehlikenin farkında olduğuna şahit olduğumuzu özellikle istiğna, iktisat ile önlem aldığını ve talebelerine İhlas Risalesini laakal 15 günde bir defa okumalarını tavsiye etmesinin önemini bu surette kavramaktayız.

Çünkü İslam yücelsin, güçlensin naraları atarak çıkılan yollarda güç ve zenginliklerin nefislere feda edilmesi gerçeği ile karşı karşıyayız.

Cenab-ı Erhamürrahim bizi bu tehlikelerden muhafaza eylesin. AMİN

Not: Yazımızda geçen “Metin” karakteri kendi nefsimi temsil etmektedir.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.