Kişinin zaman içerisinde tecrübe kazanarak az bir çaba veya ortalama bir başarı ile yakaladığı, bunun sonucu olarak kendini en rahat hissettiği alana ‘konfor alanı’ deniyor. Zaman geçtikçe kişi konfor alanı içerisinde bulunan her şeye ve olan bitene hâkim olduğu duygusunu taşır ve yaşar. Bu duygu kişiye özgüven verir. Bunun sonucu olarak konfor alanında kalarak kendini güvenli hissetmeye başlar. Bilahare risk azalır, otomatik pilot ile işleyen, fazla enerji gerektirmeyen bir stabilite söz konusu olur.
Kamu kurumları konfor alanımız mı?
Kamu kurumlarımızın hemen hemen hepsinde bahsini ettiğimiz bu konfor alanı birçok çalışanımızda adeta tembelliği ve tenperverliği beraberinde getirmiştir. Sistem de buna zaten müsait olduğundan insanlar neredeyse performanslarının ancak yüzde 20'sini kullanarak işlerini yürütebilmektedirler. Hele birde ehil olmayan, liyakatsiz yöneticiler yüzünden kurumlarda yeterli motivasyon, üretim ve ilerleme sağlanamayınca, kişiler, ister istemez bu konfor alanlarından çıkışı aynen balığın akvaryumdan çıkması gibi algılayıp ürkerler.
Pandemi sürecinde alışkanlıklar
İki yıl süre ile devam eden pandemi bile birçoğumuzu konfor alanına hapsetmeyi başardı diyebilirim. Bir kısım insanlar oturduğu yerden kazanmaya çalıştı, bir kısım insanlar yüz yüze görüşmeyi neredeyse sıfıra indirgedi. Taziyeler, akraba, dost ve arkadaş ziyaretleri minimize edildi. Pandeminin getirmiş olduğu bir takım zorluklardan dolayı hepimiz bir yerde buna katlandık ve alıştık. Ama şunu ifade edebilirim ki; bazılarımız pandemi bitse bile bu geçen süreyi bir konfor alanı görerek aynı rahatlıkla yaşamayı, sürdürmeyi alışkanlık haline getirmiş durumdayız. Hala toplantı salonları boş, taziye ve hasta ziyaretleri bir yana akraba ve bayram ziyaretleri, birlikte okumalar bile bundan olumsuz şekilde nasibini almış durumda.
Öğrencilerimizde rehavet
Öğrencilerimiz ve çocuklarımız pandeminin vermiş olduğu alışkanlık ile "nasıl olsa okul yok" diye gece geç saatlerde uyumayı, gündüz geç saatte kalkmaya alıştılar. Böylece çocukların biyolojik saatleri de değiştiğinden bünyeleri bundan etkilenmiş oldu. Aradan altı ay geçmesine rağmen hala bir kısım öğrencilerimiz bu olumsuz etkilerden bir türlü kurtulamadı. Yavaş yavaş da olsa kısa adımlarla, ite kalka yeni düzene alışmaya çalışıyorlar. ‘Harekette bereket vardır’ diyerek üzerimizdeki pası ve tozu süpürmemiz gerekmektedir.
Cemaatte rahmet ve bereket vardır
Nasıl ki cemaatle namaz kılmanın fazileti 27 kat daha fazla ise bir araya gelerek iman ve Kur’an hizmetlerinde birlikte tefekkür etmenin de mutlaka kat be kat sevabı olacaktır. Dört elif bir çizgi üzerinde üst üste gelirse değeri dört kıymetinde olduğu gibi, yan yana ve omuz omuza verdiklerinde kıymeti dört bin dört yüz kırk dört olur. Sayıların bu aritmetik dizilişi bile bize bir araya gelmenin kıymetini ve değerini açıklamaya yeter de artar. Uzun zamandan beri evimizde yeterince dinlendik, rehavete kapılmaya gerek yok, pandemi geldi ve geçti. Dileğimiz inşaallah bir daha dönmez, aşırı derecede korkmaya ve vehim etmeye de gerek yok. ‘Yükü gemiye bırakalım, Rabbim neylerse güzel eyler’ deyip biz üzerimize düşen görevleri yapalım, Allah’ın vazifesine karışmayalım. ‘Müfritane irtibat’ gereğince sık sık bir araya gelerek sıkıntılarımızı paylaşıp küçülmesini, sevinçlerimizi paylaşıp çoğalmasını sağlayarak etrafımıza pozitif sinerji yayalım. Fani hayat kısa, yolumuz uzun, yolculuğumuz devam ediyor. Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi, ‘Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmağı takdirde, fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme’ dememiz gerekir.
Konfor alanından çıkış
Her ne kadar konfor alanı psikolojik olarak çok rahat ve güvenli bir ortam sağlasa da, insan ara sıra bu alandan çıkıp farklı sahalar keşfederek, uzun vadede dinamik olmayı, ilerleme kaydederek, yüksek performansta çalışmayı denemesi gerekir. Cenab-ı Allah insanoğlunu her devirde bir takım sıkıntı ve musibetler ile imtihan etmiştir ve bizlerde aynı şekilde zaman zaman imtihan ediliyoruz. Kul olarak bu musibet ve sıkıntıları; imtihan gereği olarak karşılamamız, buna sabır ve sebat ile mukabale etmemiz, dua ve şükür ile izole etmemiz, ilim, fikir ve çalışma ile de uzaklaştırmaya çalışmamız gerekir. Yaşanılan bu sıkıntıların geçici olduğunu, her gecenin bir sabahı olacağının idrak ederek ancak bu imtihanı kazanmayı başarır ve üstesinden gelebiliriz. Rabbim bizleri ve siz okuyucularımızı her türlü afet ve musibetlerden muhafaza eylesin. Amin.