Fas’ın Riyad Büyükelçisi Mustafa El-Mansuri’yi geri çağırması ve eş zamanlı olarak Yemen’deki Arap koalisyonundan çekildiğini duyurması, Riyad-Rabat arasında yaklaşık iki yıldır var olduğu söylenen sessiz krizin ilamı oldu.
Suudi Arabistan’ın finanse ettiği El Arabiya televizyonunun Fas’ın “kırmızı çizgi” olarak gördüğü Batı Sahra’yı Fas siyasi haritasında göstermemesi, bardağı taşıran son damla olarak krizin gün yüzüne çıkmasına sebep oldu. Bahsi geçen televizyon Fas için bir de “işgalci” dedi. Batı Sahra sorunu, İspanya’nın 1975’te bölgeyi terk etmesinden sonra “Polisario Cephesi” olarak bilinen örgütün, Batı Sahra’nın yerli halkı olan Sahraviler adına Fas’a karşı bağımsızlık mücadelesi vermesi, buna karşılık Fas’ın da toprak bütünlüğü politikasıyla Batı Sahra üzerinde hak sahipliği iddiasını sürdürmesi olarak özetlenebilir.
Bu sorun Fas’ın iç siyasetine olduğu kadar dış ilişkilerine de yansıyor. Polisario Cephesi’ne karşı uluslararası toplumu yanına çekmek isteyen Fas, oluşan çıkar çatışmaları sebebiyle zaman zaman gerginlikler de yaşıyor. Fas daha önce Batı Sahra sorunu sebebiyle İran ile de diplomatik ilişkilerini kesmişti.
Ulusal güvenlik meselesi olarak gördüğü bu konuda müttefiki Suudi Arabistan’ın böyle kışkırtıcı tavır almasına karşılık, Fas da Riyad Büyükelçisi Mustafa El-Mansuri’yi geri çağırarak iki ülke arasındaki ilişkilerde soğuk rüzgarların esmesine sebep oldu.
Suudi gazetelerinde konuyla ilgili sessizlik hakim olsa da, Arap medyası Fas’ın Yemen’de Suudi Arabistan liderliğinde kurulan Arap koalisyonundan çekilme kararını ve Suudi-Fas gerginliğinin sebeplerini tartışıyor. Analistler Fas’ın Riyad büyükelçisini istişare için çağırmasının iki ülke arasındaki ilişkilerin iyi olmadığına delalet ettiğini ve bu adımların diplomatik dilde “keskin” olduğunu belirtiyor. Ayrıca krizin çıkmasında Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman’ın ciddi bir rolü olduğuna dair analizler de yer buluyor.
Fas’ın Suudi Arabistan’la Katar üzerinden düştüğü anlaşmazlığı, Yemen’in adeta Vietnam’a dönüşmesi ve Kaşıkçı cinayeti daha da derinleştirmişe benziyor. Muhammed bin Selman, Kaşıkçı cinayeti sonrasında yaşadığı krizi atlatmak için, geçtiğimiz Aralık ayında çıktığı Ortadoğu ve Afrika gezisinde, Fas dışındaki bütün Kuzey Afrika ülkelerini ziyaret etmişti. Her ne kadar Fas dışişleri bakanı veliahdın kral ile görüşme talebine protokol kuralları gereği olumlu cevap verilmediğini açıklasa da bunun diplomatik mazeret olarak görüldüğünü söylemek mümkün.
İki ülkenin son iki yıldaki ilişki seyri dikkatle takip edildiğinde Fas’ın aldığı bu tavır pek şaşırtıcı değil. Fas Politika Analizi Enstitüsü Direktörü Muhammed Misbah’a göre, Fas’ın Yemen’deki savaştan çekilmesi meselesi, Faslı yetkililerin daha önceki açıklamalarıyla birlikte okunduğunda, sessiz krizin gecikmiş bir ilamından ibaret.
Gerilimin görünen yüzü: Yemen’deki insani kriz
2015 yılında Suudi Arabistan’ın Yemen’de Husiler ile mücadele etmek için kurduğu Arap koalisyonuna katılan Fas, bir uçağının düşürülmesi ve pilotunun ölmesi akabinde, aktif bir varlık göstermek yerine, daha çok sembolik bir destekle yetinmişti. Fakat son iki yıldır Rabat-Riyad arasındaki diplomasi köprüsünde yer yer çatırdamalar yaşandı. Son olarak, Fas dışişleri bakanı geçtiğimiz aylarda El-Cezire televizyonuna verdiği röportajda, ülkesinin Yemen’deki savaşla ilgili tavrının değiştiğini belirtmiş ve koalisyonun son toplantılarına katılmadıklarını hatırlatmıştı.
Faslı yetkililerin açıklamaları dikkatle okunduğunda, Fas’ı artık bir tavır almaya iten şeyin, Arap koalisyonunun Yemen’de uluslararası hukukun korunması ve uygulanması gibi hedeflerden uzaklaşması olduğu görülebilir. Özellikle Yemen’de gitgide büyüyen insanlık krizi ve güvenlik tehlikesinin artması, Fas’ı koalisyondan geri çekilmeye yöneltti.
Ancak her ne kadar Fas resmi söylem olarak özellikle Yemen’deki insani krizi öne çıkarsa da, koalisyondan çekilmesinin ikili ilişkilerdeki maslahat uyuşmazlığından kaynaklandığını söylemek mümkün. Çünkü Fas Yemen savaşına katılmakla herhangi bir kazanç elde edememiş, bilakis itibar kaybederek hem uluslararası topluma hem de kendi toplumuna karşı zor duruma düşmüştü.
Fas-BAE-Suudi İlişkilerinde kırılma: Katar ambargosu
Arap koalisyonundan çekilmesinin ardından Fas sadece Riyad büyükelçisini değil, Abu Dabi’deki büyükelçisini de geri çağırdı ve buna bağlı olarak Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkileri de yeni bir aşamaya girmiş oldu. El-Cezire’nin haberine göre, Fas’ın BAE büyükelçisi Muhammed Ayet Vali de Rabat’a çağrıldı. Bu hamlenin sebebi olarak ise Fas’ın Heba Press gazetesi Suudi Arabistan’la yaşanan gerginliğe işaret etti.
Rabat ve Riyad (ve dolayısıyla Abu Dabi) arasında sessiz sedasız bir krizin uzun zamandır sürdüğü zaten biliniyordu. Özellikle Fas’ın Katar krizinde tarafsız kalmayı tercih etmesi, hatta yardım malzemeleri göndererek Katar’a uygulanan ambargoyu delmesi, bu krizin ana sebeplerinden biri olarak gösteriliyor.
İlişkilerdeki soğukluğun bir diğer önemli sebebinin ise Riyad ve Abu Dabi’nin Fas’a taahhüt ettikleri mali desteği sağlamaması olduğu düşünülüyor. 2018 yılında Körfez İşbirliği Konseyi’nin Fas’a sağladığı kaynak 500 milyon dolar iken, bu rakam 2019 yılında 200 milyon dolara geriledi.
Bu kriz diplomatik düzeye tırmanmadan önce çeşitli şekillerde kendini göstermişti. Özellikle Suudi Arabistan ve BAE’nin 2026’daki Dünya Kupası ev sahipliği seçmelerinde Fas aleyhine oy kullanmaları, sessiz kriz söylentilerinin daha çok dillendirilmesine sebep olmuştu.
Riyad’ın umursamazlığı ve “garanti müttefiklerle” yol ayrımı
Fas-Suudi Arabistan ilişkileri tarihi ve stratejik köklere dayanmasına rağmen, Suudi Arabistan’da meydana gelen değişimler, özellikle de veliaht Muhammed bin Selman ve ekibinin dış politikadaki öngörülemezliği, bütün bu soğuk rüzgarların çıkış sebebi olarak Fas gibi eski bir müttefiki rahatsız etti.
Bütün mevcut sorunlara rağmen Suudi Arabistan’ın ilişkileri düzeltmek için çaba sarf etmek yerine Fas’ın ayrılıkçı örgütü Polisario Cephesi’nin argümanlarına sarılması, onarılması güç bir krize sebep oldu. Birçok Faslı Riyad ve Abu Dabi’yi, Körfez krizinde tarafsız kaldığı gerekçesiyle Fas’a karşı bir şantaj unsuru olarak Batı Sahra sorununu kullanmakla suçluyor.
“Rabat-Riyad ilişkileri dondurucuya mı kaldırıldı?” sorusuna analist Abdüssamed Belkebir “Suud ve Fas ilişkileri tarihsel olarak çok karışık. Fakat bu ilişkiler öyle veya böyle eskisi gibi devam etmeyecek; yeni bir devreye girdi,” diyerek cevap veriyor.
Her ne kadar Fas’ın Riyad Büyükelçisi El-Mansuri krizi yumuşatmak için durumu “ilişkilerde esen soğuk rüzgarlar” olarak tanımlasa da, görünen o ki vaziyet “soğuk rüzgarların” ötesine işaret ediyor. Bu da en azından ilişkileri eski haline getirmenin çaba gerektirdiği anlamına geliyor.
El Arabi yazarı Hassan El-Eşref, Muhammed bin Selman ve politika ekibinin özellikle bazı ülkelerin müttefikliğini “garanti” olarak görmeye devam etmesinin, Riyad’a daha çok ülke kaybettireceğini söylüyor. Özellikle veliaht prensin Rabat ile olan rekabeti körüklemeye çalıştığını ve bunun normalde iyi ilişkilere sahip iki kralın üstünde de olumsuz bir etki meydana getirdiğini düşünüyor. El-Eşref eleştirilerine, Riyad yönetiminin özellikle medyadaki silahşorlarının, iki ülke ilişkilerinde esen soğuk rüzgarları adeta fırtınaya dönüştürdüğünü söyleyerek devam ediyor.
Sonuç olarak, Fas’ın Yemen’deki Arap koalisyonundan çekilmesinin aslında sembolik bir anlamı olduğu, zira Fas’ın fiilî varlığının operasyonlara pek bir etkisinin olmadığı söylenebilir. Fakat Malezya ve Pakistan’ın ardından Fas’ın da koalisyondan çekilmesi, Suudi Arabistan ve BAE’yi Yemen’de yalnızlaştırdı. Ayrıca Suudi veliaht prensin uluslararası meşruiyete ihtiyaç duyduğu bu süreçte, bir müttefiki daha umursamaz politikalar sebebiyle kaybetmesinin Kral Selman tarafından nasıl karşılandığı da merak ediliyor.
[Gazetecilik, Ortadoğu ve Afrika çalışmaları alanlarında lisans üstü eğitim gören Zeynep Karataş düşünce kuruluşları için Suriye ve Lübnan üzerine raporlar yazmaktadır]
AA