Korku ve ölüm

Nurettin HUYUT

Gecenin üçü hanım korku dolu sözlerle “Nurettin!, Nurettin!... telefon çalıyor, telefon.” Diye beni uyandırdı.

Uykunun verdiği mahmurlukla ilk iş olarak kendi telefonumun olduğu tarafa baktım. Ama kendi telefonumun çalmadığını fark ettim. O da benim yanlış tarafa baktığımı anlamış olacak ki, “hayır, hayır senin telefonun değil evin sabit telefonu çalıyor.” Diye ikazda bulundu.

Bu defa evin telefonuna dikkat kesildim, diğer odadan gelecek sese kulak verdim. Ama her hangi bir ses gelmiyordu. Demek ki, arayan kişi -cevap veren olmayınca- kapatmıştı.

Bayağı korkmuştum, içten içe dualar etmeye başladım. “Allah’ım bize acı, bize merhamet et, kötü haber olmasın, olacaksa da bize sabırlı olmayı nasip et” diyordum.

Bu korku hissi beni yarım saat kadar uyutmadı. Neden korkuyordum? Nasıl bir haber alabilirdim ki, bu kadar endişelenmiştim?

Bu soruların cevabını aradım. Şöyle bir sonuca vardım.

Ben gelebilecek herhangi bir ölüm haberinden korkuyordum.

“Ecel birdir değişmez”, insanlar doğar büyür ve ölür. Bu bir İlahi kanundur. “Herkes mülkünde istediği gibi tasarruf eder” hakikati dikkate alındığında ölüm hakikatinin İlahi bir tasarruf olduğunu kabul etmek ve saygı göstermek gerekir diye düşündüm.

Ancak bütün bu fikirler beni korku hissinden kurtarmadı. Hatta o kadar korkmuştum ki, bir anda yorganı başıma kadar çektim ve zil sesini duymamak için dua etmeye başladım.

Anladım ki, insan duygularına hükmetmekten acizdir.

Sonra şunları düşündüm. Ölüm haberi neden insanı bu kadar endişeye sevk ediyor. Oysa biraz önce ben ölümden dönmemiş miydim? Uyku ölümün küçük kardeşi ise her gün ben bu gerçeği yaşamıyor muydum?

Ve her gün üç yüz bin insanın bu dünyadan göçüp gitmesi karşısında insanoğlu ne yapabiliyor ve ne gibi çarelerle karşı koyuyor.
 
Ama bütün bunlara rağmen bir gerçek var ki, o da ölümün soğuk yüzüdür ki, insanı korkutuyor ve endişeye sevk ediyor.

Mümin bir insan ölümün dört vecihle nimet olduğunu bilir. O nedenle endişelense de korksa da bu endişe ve bu korku geçicidir. Bir müddet sonra yerini hamde ve şükre bırakır.

O dört vecihten en önemlisi ölüm gerçeğinin insanı Başta Allah’a ve sonrasında Resulullah’a kavuşturacağı hakikatidir. Cennet ve içindekilere kavuşmak da ölüm gerçeği ile mümkündür. Dünyanın ağır yükünden kurtulmak ve yaşlanan fani vücudu ebedi genç bir vücutla değiştirmenin yolu yine ölüm tünelinden geçmekle mümkün olur . Yaşlı ve kullanılmaz hale gelmiş bedenlerden ölüm sayesinde kurtulabiliyoruz. Hem ağır hastalıklardan ve tahammül sınırını aşan çaresizliklerden kurtulmanın tek yolu bazen ölüm ile mümkün olabiliyor. Hem eskiler gitmeli ki, yerine yeniler gelebilsin. Bütün bu hakikatler ölümü sevdirse de imanın derecesine göre etkilendiğimiz gerçeğini saklayamıyor.

Nitekim Peygamber Efendimizin (asv) buyurduğu gibi, “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” diyor.

Ne desek nafile gerçek olan ölümün soğuk yüzü ve insanı endişeye sevk eden cihetidir. Geçici de olsa ölüm ile gelecek olan ayrılık düşüncesi insanı endişelendiriyor.

Aslında insanın bu tür haberleri almaktan korkmasının altında yatan asıl neden insanın kendi ölümünü hatırlamasıdır. İnsanların büyük çoğunluğu ölüm gerçeği ile karşı karşıya gelmekten her zaman korkmuştur. Hatta insanların birçoğu ölüm hakikatinden dolayı bunalıma giriyor. Özellikler kadınların ölüm gerçeği karşısında dayanamadıkları ve ruhi çöküntü yaşadıkları yapılan istatistiklerle anlaşılıyor. Öleceğim korkusu bu tür insanların hayatını daha dünyada iken cehenneme çevirebiliyor.

Nihayet ahiret inancı bu gerçeğin soğuk yüzünü bir nebze olsun güzel bir vaziyete çeviriyor. Şükür ki, inanan insanlar safındayız.

Allah’a hamdolsun o gece kötü bir haber gelmedi. Yarım saatlik endişenin sonunda ettiğim duaların etkisiyle korku hissini yenmiştim ve tekrar uyumayı başarmıştım. Yani tekrar ölümün kollarına kendimi bırakmış ölüm korkusunu ölümün küçük kardeşi kabul edilen uyku ile bir cihette yenmiştim.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.