İnsanın yaşaması, hatta bir dakika bile yaşamda kalması başlı başına bir mucize. Çünkü insanın yaşamdan bağının kesilmesi için kendi içinde ve dışında binlerce sebep mevcut. Bir saniye nefesi tıkanınca her şey bitiyor. Milyonlarca defa büyütüldükten sonra ancak görülebilen bir virüs bir profesörün vücuduna musallat oluyor ve kısa sürede koca bilim adamını yerle yeksan edebiliyor. En büyük tıp doktoru bile minnacık bir virüse karşı mağlup olabiliyor. Bilimin ve bilincin o kocaman esrarengiz derinliği mikroorganizmayı durdurmaya yetmiyor. Gerçi mikroplar ile doktorlar savaşında mikropların milyonlarca yıllık deneyimleri olmasına rağmen bilinç sahibi doktorlar karşısında terk-i silah etmek mecburiyetinde kalıyorlar her defasında.
Klasik tıbbın amacı hasta insanı normalleştirmek iken; modern tıbbın amacı normal insanı daha da normalleştirmek, iyileştirmek, olanaklarını çoğaltmaktır. Ama bu korona illeti ile birlikte bütün dünya klasik tıbbın yöntemine zorunlu olarak dönüş yapmak üzere. İnsanlar eninde sonunda hastalıkları yener ama geride kalan milyonlarca feci ölüm bu sürecin acı ve sevimsiz bedeli olur. Günümüzde obeziteden ölen insan sayısı salgın hastalıklarından ölen insan sayısından onlarca kat daha fazla. Tarihte belki de ilk defa olarak çok yemekten ölen insan sayısı açlıktan ve gıdasızlıktan ölen insan sayısından daha fazla.
Günde milyonlarca taze ekmek çöplere gidiyor. Askerde öğle yemeğinde emir gereği sabahtan kalma beş-altı kasa dolusu taze ekmeği çöpe attığımızı hatırlıyorum. Dünyada israf edilen, çöpe atılan nimetler bütün yoksullara eşit dağıtılsa yeryüzünde aç ve yoksul tek insan kalmaz. Yeryüzü nimetlerinin yüzde seksenini dünya insanlarının yüzde yirmisi kullanıyor, yararlanıyor, temellük ediyor. Öyle bir kurt taksimi ki şairin dediği gibi “bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye tam bir pul.” Tarihte adalet yoktur. İzafi adaletlerin hiçbiri adalet değildir. Adalet tahayyüldedir. Nice manifestolar kaleme alan büyük dehalar yazık ki önüne geçemedi bunun.
İnsanın her dakika ölmesi an meselesi. Dünya büyüklüğündeki bir meteor taşının dünyaya çarparak müthiş bir kıyameti koparması keza an meselesi. Milyonlarca yıldır bunun olmaması olmayacağı anlamına gelmiyor. Ama bunun nedeni tesadüf değil, tevafuk. Dünya korunuyor. Gaybi bir el muhafaza ediyor dünyamızı. Bilim insanları uzayda günde yüz binlerce patlama ve parçalanmanın olduğunu söylüyor. Normal olasılıkla dünyamızdan bazen yüzlerce defa büyük bir kütlenin dünyamıza çarpması her an mümkündür ve ihtimal dahilindedir. Peki milyonlarca yıldır bunun olmamasının nedeni ne? Tesadüf pekala olabilir ama bu çok düşük bir ihtimal. Allah küremizi koruyor ve biz sakinlerini itina ile muhafaza ediyor.
Ama beyaz adamın tarih boyunca işlediği cinayetleri ve vahşetleri düşününce buna değer mi acaba diye sormadan edemiyor insan. İnsan İbn-i Sina’nın tabiriyle inayet altında. Entropik ilkeyi inkar etmek imkansız. Aksi anlayış abesi işmam dışında hiçbir şeye yaramaz. Farkındayım, bugün gayet müspet düşünüyorum ama yarın bu düşüncelerim kalır mı, bilmiyorum. Onun için Allah ayaklarımızı hak üzere sabit kılsın diyorum.