Berbat bir gündü. İşyerinde geçti. Yarım saat maske taktım, boğulacaktım. Rahat nefes alamamak ne kötü şey! Herkes herkesten kaçıyor. Sosyal mesafeyi koruyabilmek dünyanın en zor işi. Virüs havada günlerce durup çoğalabiliyor. Öyle kötü ve tedirgin edici bir hava var ki her taraftan virüs, korona yağıyor sanki. Bazen nefes almaya korkuyorum onun için.
İnsanlarla tokalaşmayalı üç hafta oldu. Topluluklar içine girmeyeli yine öyle. Soner Yalçın’ın yazısını okudum, her şeyin bir komplo olduğunu söylüyor açık açık. Yıldıray Oğur aynı minvalde bir yazı kaleme almış. Onun yazısı daha karmaşık, daha kafa karıştırıcı. Neler olup bittiğini dünyanın en tepe noktasındaki mağrur yöneticiler dahil kimse bilmiyor.
Yaşananları ancak bu günler geçince anlayacağız. Eğer hayatta kalırsak ve yeterince bizlere doğru anlatılabilse. Algılar daima gerçeklerden daha gerçek. Tarih boyunca her zaman algılar gerçeklerin önüne geçmiş. Bize öğretilen tarih gerçek tarih mi yoksa gerçek kabul edilen tarih mi, bilmiyoruz. Her milletin gerçek kabul ettiği tarih ayrı.
Televizyon haberleri virüsten daha berbat. Bütün kanallarda korona. Anlaşılan koronadan önce bu haberler bitirecek bizi. O kadar yoğun bir şekilde korona bombardımanı var ki koronadan on kat daha tehlikeli olan bu bombardıman. Televizyon haberleri yetmiyor bütün sosyal medya da kilitlenmiş buna. İnsanoğlu hiçbir devirde olmadığı kadar bu devirde özgürlükten yoksun. En önemsiz görünen tercihlerimize varıncaya kadar her şeyimiz yönetim ve yönelim altında.
İngiltere başbakanının durumu kritik. Lakaytlığının cezasını çekiyor. Trump kafayı yemek üzere. Putin görünmüyor. Merkel çaresiz. Dünya liderleri saraylarında karantina altında ama zavallı yoksullar gecekondularında. Önümüz yaz ayları. Eğer böyle devam ederse bu gecekondularda yaşayan insanların yarısı koronadan evvel havasızlıktan ve sıcaklardan can verecek.
Dünyada şu an ne kadar ölüm vak’ası varsa sanki hepsinin sebebi korona. Normal kendi eceliyle veya kronik rahatsızlığından dolayı ölenler de korona gibi gösteriliyor. İlginçtir, taziye evleri kapanalı sanki hiç kimse ölmüyor artık. Çünkü daha önce şehirdeki yüzlerce taziye evinde yer bulmak imkansızdı. Acaba insanlar mı ölmüyor yoksa biz mi duymuyoruz?
Gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Anlayan varsa lütfen anlatsın bana. Kansere bile çare bulmak üzere olan bilim öldürme ihtimali ancak yüzde bir-iki olan böylesi küçük bir virüse neden çare bulamıyor, verem aşısı veya çiçek aşısı bunun hakkından gelmiyor mu? Konu ilgi alakalı uzmanlar arasındaki bilimsel ihtilaflar din adamları arasındaki teolojik ihtilafları geçti.