Üzeyir Yazıcı’nın yazısı:
Ben Allah’ın emrine amade bir askerim. Ancak O’nun çizdiği yolda ilerlerim. Sahibim, komutanım O’dur, her şey O’nun elindedir. Benim aklım, ilmim, iradem, gücüm, kuvvetim yoktur. Kafama göre iş yapmam. Beni suçlamayın, benden korkmayın. Bütün mahlûkatın Rabbi olan Allah’ın, benim aracılığımla, vermek istediği mesajı iyi okuyun. İşte sana birkaç ipucu veriyorum ey insan! Düşün ve ibret al:
1) Ne kadar âciz ve zayıf olduğunu gör.
Devlet başkanlarını, başbakanları, bakanları, kralları, kraliçeleri, prensesleri, zenginleri, sanatçıları bile (Allah’ın izniyle) evlerine hapsettim. Bazılarının ölümüne sebep oldum. Orduları, sarayları, çalışanları, yardımcıları, sevenleri, ticaretleri, paraları, ilaçları onları benden koruyamadı. Her biri korkuya kapıldılar, çaresiz kaldılar. Oysa daha önce “ölümsüzlüğün, insanın sonsuza kadar yaşama hayalinin gerçek olacağını” iddia ediyorlardı. “Ortalama ömür uzuyor, yaşlıların sayısı hızla çoğalıyor” haberleri ile coşuyorlardı. Bir anda beni (gözle görülmez küçücük bir varlığı) karşılarında bulunca afalladılar. Ölümsüzlüğü unutup günü kurtarmanın telaşına düştüler. Bilhassa yaşlılar ölümü hatırladı, ne kadar zayıf ve çaresiz olduklarını gördüler.
2) Bedenine gösterdiğin hassasiyeti kalbine de göster.
Sen sadece bedenden ibaret, tek boyutlu bir varlık değilsin. Kalıbınla değil kalbinle insansın. Kalbinin, ruhunun farkına var. Miden gibi kalbinin de gıdaya ihtiyacı var. Kalbini doyur, ruhuna nefes aldır. Elin gibi kalbin de kirlenir. Riya (ikiyüzlülük, gösteriş), kin, kibir (kendini beğenme, büyüklenme, gurur), haset (kıskançlık, çekememezlik), yalan, cimrilik, ayıpları araştırmak gibi manevi virüsler kalbini hasta eder. Ellerini suyla sabunla temizlediğin gibi kalbini de abdestle, zikirle, ibadetle, istiğfarla temizle.
3) Gaflet uykusundan uyan.
Hasta kalp, gaflet uykusuna dalar. Gaflet uykusundaki kişinin Cenab-ı Hakk ile bağlantısı kesilir, gözü ve kulağı hakka, hakikate kapanır. Hakikat unutulunca; hak susar halk konuşur, hayaller öne geçer, hayırda değil dünyada yarış başlar. Hâlbuki gerçek hastalık ölümü, ahireti, hesap gününü unutturan gaflettir. Oysa ben, hakikatte hastalık değil, gafletinin ilacıyım. Öyleyse hemen gaflet uykusundan uyan. Rabbine yönel, Mâbuduna ibadet et, Hâlıkına hakiki kul ol. O’na sığın, O’nu kurtarıcı bil, O’ndan iste.
4) Tövbe kapısına yönel.
Okulların, yurtların, mağazaların, hatta camilerin bile kapıları kapandı. Bütün kapılar kapalı fakat yalnız tövbe kapısı açıktır. Öyleyse evine kapan ve tövbe kapısına yönel. Tevvab (tövbeleri kabul eden) ve Afüvv (affedici) olan Allah’a yalvar. Günahını, kusurunu, hatanı hatırla. Pişmanlık duy, af dile, bir daha günah işlememek üzere söz ver.
5) Tedbirli ol fakat tevekkülü de ihmal etme.
Yetkililerin, uzmanların uyarılarını dikkate al. Fakat tevekkülü de elden bırakma. Hakiki manada Rabbine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyetim yoktur. Çünkü tevekkül eden, her türlü tedbiri aldıktan sonra neticeyi, yegâne güç ve kuvvet sahibi olan Allah’a bırakır. Korku, endişe ve paniğe kapılmaz. Sabırla kadere rıza gösterir ve her hâlükârda şükredenlerden olur.
6) Sıhhatin kıymetini daha sağlıklı iken bil.
İnsanların çoğu “sıhhat” ve “boş vakit” konusunda aldanır. Nimetin kıymetini kaybedince anlar. Oysa akıllı insan, başına gelecek musibeti (hastalığı, ölümü, zararı, sıkıntıyı, felaketi) önceden bilir ve ona göre hazırlık yapar. O halde akıllı davran. Allah’ın üzerindeki nimetlerini düşün. Nimetler seni terk etmeden her nimetin kıymetini bil ve şükrünü eda et. Vaktini boş bir heves uğruna heba etme.
7) Kilerini doldurduğun gibi kabrin için de geçer akçe biriktir.
Korkuyla, telaşla, aç gözlülükle marketlere koştun. Kolonyaya, mendile, sabuna, sirkeye, makarnaya hücum ettin. 14 günlük karantina hayatın için stok yaptın. Deponu, kilerini erzakla doldurdun. Fakat ölümsüz, ebedi bir hayat için hazırlıkta gevşek davrandın. Cüzdanını, banka hesabını sık sık kontrol ettin fakat kabir kesene göz atmadın. Şimdi durup düşünme vakti: Yarın için (kabir ve ahiret hayatın için) neler gönderdiğine bir bak bakalım. Ahiret için azık hazırladın mı? Orada seni saadete erdirecek salih ameller biriktirmeyi ihmal etmişsen hemen kararını ver, kalk ve yorul. Derhal kalbini, kabre götüremeyeceğin şeylerden arındır.
8) Tekâmül için krizi fırsat bil.
Oyun ve eğlenceyi, rüyayı gerçek sandın. Hız ve haz başını döndürdü. Her günün, her anın nefsin için dünyevi gayretlerle koşarak, koşuşturarak geçti. Okumaya, ibadete, tefekküre, düşünmeye vakit bulamadın. İşte şimdi tam zamanı. Hayatın mecburen yavaşladı. Eve kapanmak zorunda kaldın. Şimdi eline bir fırsat geçti. 3T’yi (Televizyon, Telefon ve Tableti) terk et. Uyuşukluğu üzerinden at. Evinin bir köşesinde İTİKÂF’a gir. Yanında sadece Kur’an ve hadis kitapları olsun. Kalbinle oku ki, ayet ve hadislerin nuru gönlüne aksın. Ölü kalbin dirilsin. Vaktini zikir ve tefekkürle değerlendir. On gün sonra artık sen, eski sen olmayacaksın. İtikâftan, değişmiş, yenilenmiş, kulluk bilincine erişmiş bir insan-ı kâmil olarak çıkacaksın. Şunu asla unutma, kurtuluşun kulluğuna bağlıdır.
9) Şimdi de değilse, ya ne zaman uyanacaksın?
Geri çevrilmesi imkânsız olan bir gün gelecek ve senden hesap sorulacak. “Ah, keşke fırsat varken Rabbime kulluk edip bu hayatım için bir hazırlık yapsaydım!” diye feryat edeceğin o gün gelmeden önce, Rabbinin çağrısına kulak ver. Gereğini yerine getir. Zira o gün, senin için, ne sığınacak bir yer ne de günahlarını inkâr etmeye bir imkân olacak. Öyleyse beni, bu belayı fırsat bil. Bir bela kapısına karşılık binlerce rahmet kapısının açık olduğunu unutma. Ümidini kesmeden rahmet kapısına yönel. Ölüm kapını çalmadan Allah’ın dergâhına koş. Şu anı, ilahi mesajı alıp kalbini yumuşatma zamanı olarak gör. Hiç olmazsa, başına belâ geldiği zaman tövbe edip boyun eğenlerden olmaya bak. Aksi halde fıtratın kirlenir, kalbin kaskatı kesilir, vicdanın kurur, aklın tutulur. Azgınlaştıkça azgınlaşırsın; kötülüğü iyilik, günahı sevap saymaya başlarsın. Yeryüzünü fesada boğarsın, ben de sık sık seni ziyarete gelirim. Unutma ki, yeryüzünün imarı da ifsadı da senin elinde.
10) Rehbere uygun bir hayat yaşarsan bir daha sana musallat olmam.
Allah seni “eşref-i mahlûkat” ve “arzın halifesi” olarak yarattı. Yolunu ve yönünü bulman için din tercihinde bulundu. Dinin kurallarını bildiren ilahi kitaplar indirdi. Dinin nasıl yaşanacağını gösteren peygamberler gönderdi. Kur’an ve sünnet senin hayat rehberindir. O rehberde senin fıtratına (yaratılış amacına) uygun emir ve yasaklar vardır. Hayatını o uyarılara göre tanzim edersen hem dünyada, hem de ahirette rahat edersin. Böylece bir daha benim gibi arızi uyarıcılar ile karşılaşmak zorunda kalmazsın. Eğer sen Beşir (müjdeleyici) ve Nezir (uyarıcı) olan Rahmet Peygamberi aleyhissalatü vesselamın tavsiyelerine uygun bir hayat yaşasaydın ben de sana musallat olmazdım. Şayet bundan sonra da ibret alıp hayatına bir çekidüzen vermezsen beni hep karşında bulursun.
Şu hakikati kalbine kazı: Kendisinden habersiz bir yaprağın bile düşmediği Cenab-ı Hakk abes, anlamsız, hikmetsiz hiçbir iş yapmaz. Hakîm olan Allah Teâla’nın her işinde, her emrinde binlerce hikmet vardır. Ben birkaç tanesini söylemeye çalıştım. Daha pek çoğunu hikmet ehlinden sorup öğrenebilirsin. Hakikat, hakkı hatırlamaktır. Hakkı hatırlayan hak yoluna adım atar. Her şeyin Cenab-ı Hakk’ı hamd ile tespih ettiğini bilir, görür ve bu tespih kervanına katılır.
Öyleyse şimdi tam zamanı. Haydi, hemen hakkı hatırla, hakka sarıl, hakka teslim ol. Hakka uygun bir hayat yaşa ki, fıtratın bozulmasın. Aksi halde hevâna uygun bir hayat yaşarsan fıtrattan uzaklaşırsın. Manevi bağışıklık sistemin (inancın, moralin, motivasyonun) çöker, iç huzurun bozulur. Neticede dünyanın da huzuru bozulur. Sen de işinden, aşından, bağından bahçenden, mescidinden mahrum olur, eve hapsolmak zorunda kalırsın. O halde ya fıtratın gereğini yapar kurtulursun ya da fıtratından saparak hüsrana uğrarsın. Karar senin ey insan.