بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
İnsanlık tarihi ağır çekim yeniden yazdırılıyor sanki.
Eskiden tarihin oluşumuna pek az insan şahitlik eder; mutlak ekseriyet okuyup dinleyerek tarihi fark ederdi.
Şu anda dikkatli her kişi tarihin oluşum cızırtılarını; içinde ve dış dünyada gözetleyebiliyor.
Üstadın, "I. Dünya Savaşı'nı gören ihtiyar sayılır" dediği acip zamandayız.
Kâinat zamanı yavaşlatılmış gibi. Ağır çekim yaşıyoruz. Demek ki hız boyutunda haddi aştık ki; zıddına dönüştü.
Daha dün Çin; insan yavrusunun zararlı / lüzumsuz genini temizleyip; kusursuz adam yapıyordu güya, sonra yasaklandı haberleri geçti yalan değilse.
Kaç senedir; Doğu Türkistanlıları dönüştürme kamplarında tutsak ediyor; mahrem hanelerinde ç(c)inli erkekler sofrada, yatakta misafirdi (!)
Şimdi belasını dünyaya yaydı, yılmadı krizi fırsata çevirmeye; dünyaya başarı ve akıl satmaya başladı...
"Alma mazlumun ahını" atasözü onlar için değil bizim için.
"Allah'a en çabuk ve engelsiz ulaşan dua mazlumun duası" hadisi şerifi yine bizim dersimiz.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin İspanyol nezlesine benzettiği; İstanbul / dünya siyaseti dünyayı kaplamış; çeşit çeşit istibdatlar...
Tekniğin, bilimin, büyük devletlerin, silahların, genetiğin, sanallığın, çocuğun, kadının, erkeğin, devletlerin diktası İspanyol nezlesi gibi her noktayı kuşatmış.
Yine cahilliğin, ülfetin (adını bilince her şeyini bildiğini zannetme cehaleti) kuşatması.
Üstad "katmerli cehalet" diyor Mesnevi-i Nuriye'de.
Bilmediğini de bilmemek. İnce ve dakik dini meselede; ilgi canavarına mağlup olup, amigoluk yapmak her yeri kapladı.
Nefis hakimiyeti, şeytan, para, şöhret, hubbu can, fazilet satma, enaniyet, gurur, lafazanlık, söylem şehveti; ehli imanı, ehli nuru da esir aldı.
***
Bilim bilim bilim! İyi güzel de.
20/40 yaş arasında 10 milyonları öldüren İspanyol gribi Amerika Kansas'ta bir kışlada çıkmış. Uzun zaman haber verilmemiş.
Sonra Avrupa'ya çıkan askerleriyle Avrupa ve dünyaya yayılmış. (1918/1920)
İspanya savaşa katılmadığı için; görüldüğünde ilk defa basında İspanyol nezlesi denmiş.
Bu sırada Amerika bilim, teknik ve tıpta dünya birincisiydi.
2019 Aralığında Çin'den dünyaya yayılan, korona / taçlı virüs yine Çin’de saklandı bir zaman.
Sonra Çin virüsü / Vuhan virüsü yerine Covit-19 denip; taçlı virüs maskelendi.
İspanya'nın suçu neydi?
Daha dün Çin kusursuz insan yapıyor zararlı gen temizliyordu hani. Bilim teknik tıpta zirveydi.
Amerika’yla danışıklı dövüş mü yapıyorlar. Akla geliyor.
Dünyada 200 yıldır modern tıp hakimken; sars, mers, domuz gribi, kırım kongo ve korona.
Modern bilim, çağdaş tıp birini bitirmek isterken bir diğeri çıkıyor. Geç de olsa kısmen şifa buluyor, zarar azaltıyor amma virüs zinciri sürüyor.
Burada tam bir tavuk mu/yumurta mı çelişkisi var.
İnsan hafızasında yer alan iki küresel salgın; bilimde/ tıpta zirve iki ülkede çıkıp dünyaya yayılıyor.
Peki tanrıtıp ne yapıyor?
Emir veriyor; şöyle yap böyle yapma aşı-maşı; bakıyorsun sistem dönüşmüş, hükmedenler zenginler değişmiş.
Bu modern tıp ve bilimin genetiğinde bir sakatlık yok mu yani?
2.Avrupa kafasıyla üretilen ilaçlar; kalp, gönül, iman, ibadet, temizlik, fıtrat tanımayan araştırmacıların ürettiği iğne ve ilaçlar...
Bir şey haddini aşınca zıddını doğuruyor.
Sormak lazım bu modern bilim, bu çağdaş tıp insanlığı toplamda mutlu ediyor mu?
"İnsanlığın yüzde 80’ini huzursuz, yüzde 10’unu iki arada, yüzde 10’unu mutlu etmiş. Oysa; "medeniyet odur ki en az büyük çoğunluğu huzurlu/mutlu etmeli" dedi asrın tabibi Bediüzzaman Üstad.
Eyy adamoğlu adam!
Atmosferi ısıttın, kirlettin. Buzulları çözdürdün. Develeri öldürdün, ormanları canlılarıyla yaktın. Toprağın içindeki yeşil nimetleri zehirledin, kokuttun. Ekmeği naylona döndürdün.
Meyvenin genetiğiyle oynadın, aynı boy aynı renk yaptın, şimdi AVM boşaltıp market yağmalıyorsun. Korku ve panikten ödün patlıyor.
Yanlış hesapların Bağdat' tan ne zaman dönecek?
Uzay araştırma ve silahlara, fantazi ve lükse en büyük yatırımı yaptın. Elon Musk'ı yeryüzü tanrısı gibi gösterdin.
Hadi uzay dolmuşu, yeraltı treni insanları kurtarsın. Yatırımda haddini, hesabını aştın. Şaştın şaştın şaşırttın; Medya denen Firavun sihirbazlarınla.
Niyet sakat, kalp hasta, akıl akıl değil.
Neden?
Çünkü; dünyayı cennet yapıcam derken cehenneme çeviriyorsun. Bu dünyada cennet olur mu?
Kutsi kitapları okumadın Hz. İsa'yı (a.s) dinlemedin.
Ne demişti İncili Şerifte:
"Ey Allah'ım bugünkü ekmeğimi ver!”
Belli ki; tabiat tağutu ile nefis-şeytan tağutuna tapıyorsun.
Belli ki sen de hırslı, ehli dünya seküler hazcı insancıkların idolü, tanrısı oldun.
İnşaallah bundan büyük hayır çıksın. Yeni bir düzen kurulsun. İnsanlar bugün mutlu, bugün sağlıklı yaşasın.
Ağır çekim hayat dünyayı; tosbağa şehre çevirdi görmedik mi!
Her şehir tosbağa şehir olmak istemiyor muydu?
Trafik, gürültü, kir, pas olmayan yavaş şehir.
Alsana yavaş şehir, yavaş dünya!
(Sıvışabilirsen sıvış...)
Artık enfüsi tefekkür, tezekkür zamanı.
Evleri terk ettin aşırı gittin gir evine. (Yiğitsen girme!)
Sokakları karnaval, sefahat, arsızlık meydanı yaptın dön yuvana.
Dön sohbet et, tanı, tanış, biliş.
Yatalak ebene, babana sanaldan değil, sahiden samimi bak ilgilen.
Dünya şehrine taçlı/tahtlı bir korona gelir her şey değişir!
Film yavaşlatılır.
Söz hüküm onundur artık.
Pardon, hüküm ve kudret; terbiye edip yöneten Rabbi Celal ve Cebbar'ındır apaçık.
No panik no vehim! Taçlı-süslü görevini yapar gider bir gün.
Süslü/taçlı da bir işaret, bir ayet. Olana razı, geleceğe tedbirliyiz.
Ağır çekim akan kâinatı ibretle seyir edip dersimizi alalım.
"Korunha" görevini yapar ama insan, ya insan.
Hayvandan da aşağı mahluk. Görülüyor ya işte!
Yine kibir/gurur/bilim-filim der şişinir, tepinir durur.
Uyur uyutur uyuşturur, cart curt eder.
Mezarda uyanır tekrar uyutulur, mahşerde son kez uyartılır bir daha da uyutulmaz!
***
"Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız bilin ki o topluluk da benzeri bir yara almıştı. Allah’ın gerçek müminleri ortaya çıkarsın ve uğrunda şehitleri olsun diye; o günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz. Allah, zalimleri sevmez."
"Bir de Allah, iman edenleri günahlardan arındırmak, kâfirleri de yok etmek için böyle yapıyor." (Ali İmran 140/141.)
"Dabbetü'l-Arz debelenen yer hayvanı, nohut gibi, mayıs böceği gibi çıkıp insanla konuştuğu zaman...” (Müslim/Fiten hadis:39.)
İ’lem Ey Mağrur, Mütekebbir, Mütemerrid Nefis!
Sen öyle bir zaafiyet, acz, fakirlik, miskinlik gibi hallere mahalsin ki ciğerine yapışan ve çok defa büyülttükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukavemet edemezsin; seni yere serer, öldürür. (Mesnevî-i Nuriye, Hubab, s. 100)
***
İ’lem Eyyühe’s-Said!
Nedir bu gurur ve nedir bu gaflet?
Nedir bu haşmet, nedir bu istiğna, nedir bu azamet?
Elindeki ihtiyar, bir kıl kadardır ve iktidarın bir zerre kadardır.
Ve hayatın söndü, ancak bir şu’le kaldı.
Ömrün geçti, şuurun söndü, bir lem’a kaldı.
Şöhretin gitti, ancak bir an kaldı.
Zamanın geçti, kabirden başka mekânın var mı?
Bîçare aczine ve fakrına bir had var mı?
Emellerin nihayetsizdir, ecelin yakındır.
Evet, böyle acz ve fakrınla, iktidar ve ihtiyardan hâli bir insanın; ne olacak hali?
Hazâin-i rahmet sahibi Hâlık-ı Rahmani-r Rahîm’e, böyle bir acz ile itimad etmek lâzımdır.
O’dur herkese nokta-i istinad, O’dur her zayıfa cihet-i istimdad. (Mesnevî-i Nuriye, Hubab, s. 109)