Bereketiyle yeniden tanıştığımız Ramazan ayını idrak ediyoruz. Bilindiği üzere her yıl, bir önceki yıla göre 10 gün erken başlayan Ramazan ayı, bu şekilde bütün günleri ve ayları dolaşmış oluyor. Geçmiş yıllarda kış aylarında idrak edilen Ramazan ayı, bu yıl Ağustos ayına tevafuk etti. Bu sebeple uzun yıllar sonrasında “Yaz Ramazanı”nı idrak ediyoruz.
Her Ramazan ayının kendine mahsus özellikleri ve güzelleri vardır. Bu özellik ve güzellikler, kişilere göre de değişebilir. Bizim açımızdan da bu yıl idrak ettiğimiz Ramazan ayının farklı bir güzelliği var. Yıllar sonra ilk defa Ramazan ayını, Karadeniz’in şirin bir köyünde, doğduğumuz köyde karşıladık.
Uzun yıllar Ramazan ayını büyük şehirlerde idrak edenler için Ramazanı köyde karşılamak farklı oluyor. Büyük şehirlerin gürültüsüne rağmen Ramazan ayında tertiplenen programlar elbette çok dikkat çekici. Buna karşılık köylerde idrak edilen Ramazanlarda tam bir sakinlik var. Köylerde kitap fuarları, ziyaret edilecek büyük camiler, gezilecek mekânlar yok; ama buna karşılık samimî ve sıcak bir komşuluk ilişkisi var. Yine büyük şehirlerde kalabalıklar içinde yalnızlık yaşıyanlara karşılık köylerde, sakinlik içinde bir tanışma, konuşma ve ‘komşunun halinden haberdar olmak’ var.
Tabiî köylerde yaşayanlar ‘masa başları’nda değil, tarlalarla çalışıyor. Dolayısı ile bedenen daha çok yoruluyorlar. Belli başlı işler her gün yapılmak zorunda. Erteleme ve ötelemenin mümkün olmadığı işler her gün yapılmak durumunda. Fakat bu ‘zorluk’lara rağmen büyük şehirler sıcaktan kavrulurken, en azından Karadeniz köylerinde serinlik ve hatta soğuk bir hava hüküm sürüyor. “Ağustos ayının yarısı yaz, yarısı kıştır” sözü köylerde aynıyla vaki. Duyanlar şaşırıyor, ama Ağustos ayında köy odalarında ‘soba’ yakılıyor.
“Komşu komşunun ‘kül’üne muhtaçtır” sözü gereği köydeki komşular birbirine destek oluyor. Ramazan’daki iftar dâvetleri de bunu doğruluyor. Beş yıldızlı otellerde olmasa da köy odalarında mutlaka iftar dâvetleri veriliyor. Elbette bu dâvetleri, köy camiinde kılınan teravih namazları takip ediyor. Ramazan ayının okulların tatil olduğu yaz mevsimine tevafuk etmesi, köylerin daha kalabalık olmasını, dolayısı ile köy Ramazanlarını daha da hareketlendirmiş durumda.
Köyümüzde, büyük şehirlerdeki “Ramazan davulcuları” yok, ama onun yerine ‘teneke çalarak’ komşuları sahura kaldıran gençler var. Üstelik bu gençlerin kendilerine has ‘mani’leri de var.
Çayeli, Senoz Vadisi köylerindeki güzelliklerden biri de halkın TV’ye esir olmaması. Elbette pek çok evde TV var, ama yapılması gereken ‘iş’ler sebebiyle insanlar büyük şehirlerde yaşayanlar kadar TV’ye teslim olmamışlar. Bunun yerine bilhassa “ihtiyarlar”ımız mutlaka Kur’ân okuyup, Ramazan boyunca bir hatim bitirmenin telâşındalar.
Her yerde olduğu gibi köylerde idrak edilen Ramazanların tadını da yine çocuklar çıkarıyor. Her gün sahura kalkan, öğleye kadar ‘oruç’ tutan ve iftar vaktini bekleyip büyüklerine ‘iftar müjdesi’ni veren çocuklar çok mutlu.
Nice ‘oruç ayı’ ve bayramlara kavuşmak temennisiyle...
Yeni Asya