Ömer Özcan’ın haberi:
RİSALEHABER-Hüseyin Filiz ağabey, 1938 senesinde Afyon’un Dinar İlçesinde dünyaya gelmiştir. 1948’de on yaşında iken ailesiyle birlikte Nazilli’ye hicret ederler. Mesleği berberliktir.
Hüseyin Filiz 11 Kasım 2010 tarihinde dar-ı bekaya hicret etti. Merhum Hüseyin ağabeyimizi vefatının 5. yılında rahmetle anıyoruz.
***
KÖYDEN GELENLER ÜSTAD’A RAHATÇA SORULAR SORDULAR
1958’de askere sevk için gittim Dinar’a. Oradan “askere gitmeden önce Üstad’ı ziyaret edeyim” diye Isparta’ya geçtim. Bir Cuma günüydü. Önce Cuma namazını kıldım. Baktım Ceylan, Bayram, Sungur ağabeyler de camideler. Ulu Camide... Onlar çıktı. Ben de arkalarına takıldım. Ama daha hiç birisiyle tanışmıyoruz. Onlar Bediüzzaman’ın evine girdiler. Ben kaldım dışarıda. Sonra üç adam daha belirdi. Onlar kasketli şapkalı falandı… Oranın köylülerindendi... “Siz niye geldiniz?” dedim. “Bediüzzaman’ı göreceğiz” dediler. “Ben de göreceğim” dedim ve beraberce kapıyı çaldık. Kapı hemen açıldı. Ceylan Ağabey: “Buyurun, ne istiyorsunuz?” dedi. “Biz Bediüzzaman’ı görmeye geldik ağabey” dedik. “Bakalım kabul edecek mi ya?” dedi. “Ne olur söyleyiverin de dünya gözüyle görelim ağabey” dedik. Gitti söyledi. Üstad: “dış kapıdan bahçeye al” demiş.
Böylece Bediüzzaman’ı ziyaretimiz şimdi arabanın bulunduğu yerde olmuştu. O zaman orası bahçeye dâhildi. Hemen dış kapının arkası… Orada konuştuk Üstad’la. O kapı o zaman böyle güzel değildi. Eskiydi… Ev de öyleydi… O merdiven de ahşaptı… Sonraları betondan yapılmış.
Üstad’ımız Bediüzzaman indi geldi yanımıza. Mübarek elini öptük. Kapının arkasında bir yazı vardı. Orada: “Bana iki sebeple misafir gelir. Biri dünya için, biri de ahiret için… Biz dünya kapımızı kapattık. Ahiret kapısı açıktır. Hizmet için gelirse açıktır vs…” şeklinde bir yazıydı. Bu yazıyı Ceylan ağabey bize sesli olarak okudu. Üstad’ın sesi çok kısıktı… Çok az işitiliyordu sesi. Ceylan Ağabey anlatıyordu bize.
Köylülerin soruları
Birisi: “Niye evlenmedin?” dedi. Üstad da: “Ben evlenseydim üç beş çocuğum olurdu, Cenab-ı Hak bana sizin gibi milyonlarca evlatları verdi...” dedi. “Niye hediye kabul etmiyorsun?” diye sordular. “Almış olduğum hediyenin karşılığını veremediğim için hediye kabul edemiyorum” dedi Üstad hazretleri. “Niye sakal bırakmadın?” gibi başka şeyler de sordular. Ama nerden bileyim bir gün senin bunları soracağını hepsi aklımda kalmadı. Sonra Üstad aynı merdivenden tekrar eve çıktı. (Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-3)