Kemal Benek'in haberi:
RİSALEHABER-Suudi Arabistan’ın üçüncü kralı Faysal bin Abdülaziz, Medine'deki kutsal emanetleri İstanbul'a getiren Fahrettin Paşa için "Allah rahmet etsin Fahrettin Paşaya. O getirmemiş olsaydı bizim bu bedevilerden biri alıp birkaç kuruşa satardı" dediği ortaya çıktı.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed'in densiz paylaşımı gündemde. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Vehhabi kuşatması ve İngiliz tehdidi altında bulunan Medine’deki kutsal emanetleri kurtarıp İstanbul’a getiren Fahreddin Paşa'yı “hırsızlıkla” suçlayan bir twiti paylaşan Zayed'e peş peşe cevaplar veriliyor.
Zayed'in aksine Suudi Arabistan’ın üçüncü kralı Faysal bin Abdülaziz ise kutsal emanetlerin İstanbul'a getirilmesinden memnuniyetini dile getirmişti.
BEDİÜZZAMAN'IN TALEBESİ SALİH ÖZCAN'IN ŞAHİT OLDUĞU SÖZLER
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin merhum talebelerinden Salih Özcan'ın bizzat şahit olduğu olayı yeğeni İbrahim Özcan Risale Haber'e anlattı. Salih özcan ağabeyin hatıralarını kaydeden İbrahim Özcan, Suudi Arabistan’ın üçüncü kralı Faysal bin Abdülaziz'in Fahrettin Paşa ile ilgili sözlerini aktardı.
Süleyman Demirel'in başbakanlığı döneminde Kral Faysal'ın Türkiye'yi ziyaret etmesinde aracılık yapan Salih Özcan ağabey, Topkapı müzesindeki ziyarette gerçekleşen diyaloğu şöyle anlatıyor:
"Topkapı müzesini gezerken Kral Faysal'ın yanında idim. Kaşıkçı elmasının önüne gelince, 'Efendim bu elmas Resülullahın (asm) türbesinde idi. Türkler Medine’den çıkınca o zamanın kumandanı rahmetli Fahrettin Paşa alıp buraya getirmiş' dedim. Bunun üzerine elini kaldırarak, 'Allah rahmet etsin Fahrettin Paşa'ya. O getirmemiş olsaydı bizim bu bedevilerden biri alıp birkaç kuruşa satardı. Biz de şimdi nerede olduğunu bilmezdik" dedi.
KRAL FAYSAL KİMDİR?
(Aşağıdaki bilgiler Yalan Yazan Tarih Utansın sitesinden alınmıştır.)
Faysal bin Abdülaziz, Suudi Arabistan’ın kurucusu Abdulaziz bin Abdurrahman Al-i Suud’un üçüncü oğlu olarak 1906’da Riyad’da dünyaya gelir. Annesi Tarfe’nin doğumdan 6 ay sonra vefatıyla birlikte, Faysal’ın bakım ve terbiyesini anne tarafından dedesi Şeyh Abdullah üstlenir. Faysal, dini eğitim görür, hafızlık yapar. Diğer kardeşlerinden ayrı olarak, dedesinden aldığı eğitim, Faysal’ın daha dindar ve donanımlı bir şekilde yetişmesini sağlar.
Henüz 20 yaşında olan Faysal, ‘Hicaz Genel Valisi’ olarak atanır. Genç yaşta bu önemli sorumluluğu üstlenen Faysal, hac ve umre için dünyanın dört bir yanından Hicaz’a gelen siyasetçi, alim, hareket adamı ve düşünürlerle tanışma ve sohbet etme imkanı bulur. Muhammed Esed ve Malcolm X başta olmak üzere, bizzat ağırladığı kişilerle yakın dostluklar kurar, ihtiyacı olanlara maddi yardımlarda bulunur.
1953’te babasının ölümüne ve kendisinin de veliaht prenslik makamına geçmesine kadar sürdürdüğü Hicaz Valiliği, Faysal için İslâm dünyasının problemlerini, eksik ve ihtiyaçlarını yakından izlediği bir dönem olur.
KRAL FAYSAL’IN İSLAM BİRLİĞİ DÜŞÜNCESİ
Faysal, 29 Kasım 1947’de, Filistin’in Araplarla Yahudiler arasında taksim edildiği BM oturumunda Arap delegasyonunun başkanı sıfatıyla hazır bulunur. 1964 yılında ağabeyi Kral Suud, ulemanın ve aile meclisinin ortak kararıyla görevden azledilince, Faysal, Suudi Arabistan’ın üçüncü kralı olarak tahta çıkar.
Kral Faysal, İslam birliği düşüncesine sahiptir. Göreve başladıktan sonra bu fikri gerçekleştirmek amacıyla başta Mısır, Suriye, Irak gibiülkelerle diplomatik ilişkilerini geliştirmeye çalışır.
İslam ülkeleri liderleri ile yaptığı görüşmelerin sonunda 1969 Rabat’ta ilk "İslam Zirve Toplantısı"nın gerçekleşmesini ve daha sonra da "İslam Konferansı Örgütü"nün kurulmasını sağlar.
İsrail işgali altında bulunan Kudüs’ün kurtuluşu için "cihat ilan eden" Kral Faysal, Amerika başta olmak üzere Batılı ülkelerin İsrail’in yanında bulunmasından dolayı Batı'ya karşı mesafeli ve öfkeli bir siyaset izler.
Dış politikada sert bir çizgide bulunan Kral Faysal, iç siyasette ise halkından yana bir yönetim sergiler. Halkın sorunları ile yakından ilgilenen Kral Faysal eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme gibi alanlarda reform sayılabilecek önemli yatırımlar yapar.
ÜNLÜ KUDÜS KONUŞMASI
Kudüs, Kral Faysal’ın bütün siyasetinin ve attığı uluslararası adımların çıkış noktasını oluşturur. Kral Faysal’ın bütün adımları, “Kudüs’ü kurtarmak” üzerinedir. Kral Faysal, yaptığı konuşmada "cihat" çağrısında bulunarak şunları söyler:
“Kardeşlerim! Neden bekliyoruz? Dünyanın vicdana gelmesini mi bekliyoruz? Nerededir ki dünyanın vicdanı? Mukaddes Kudüs’ü Şerif sizi çağırıyor. Kendisini kurtarmanızı bekliyor. Neden korkuyoruz? Ölümden mi korkuyoruz?
Allah yolunda cihad ederek ölmekten şerefli ve daha faziletli ölüm var mı? Ey kardeşlerim, bizim istediğimiz İslam Milliyeti ve İslami uyanıştır. Milliyetçilik, ırkçılık veya bloklaşma değildir arzumuz. Çağrımız İslami çağrıdır. Allah yolunda cihad etmeyedir çağrımız.
Dinimiz, inancımız, mukaddesatımız ve harimi İslâm içindir çağrımız. Ne zaman ki hatırlasam Haremi Şerifimiz (Kudüs) ve mukaddesatımız işgal ve tecavüz altındadır ve aşağılanmaktadır ve orada günahla Allah’a isyan ve ahlaki çöküntüler sergilenmektedir; işte o zaman Allah’a halisane yalvarıyorum, eğer bana cihad etmek ve mukaddes topraklarımızı kurtarmak nasip olmayacaksa, beni bu dünyada bir an bile yaşatma.”
1973 PETROL AMBARGOSU
Takvim yaprakları 1973 yılını gösterdiğinde Ortadoğu yeni bir savaşa doğru gitmektedir. Arap ülkeleri 1967 yılında İsrail ile yaptıkları “Altı Gün Savaşlarında” kesin bir mağlubiyet aldılar. Bu tarihten itibaren ümitlerini BM toplantılarına ve ABD-Rusya görüşmelerine bağladılar.
Ancak diplomatik çabaların sonuç vermediğinin anlaşılması Arapları tek yolun top yekün mücadele olduğu düşüncesine getirir. Başta Mısır, Suriye ve Ürdün olmak üzere Arap Ülkeleri yeni bir savaş için hazırlık yapmaya başlarlar.
6 Ekim 1973 tarihinde Suriye ve Mısır kuvvetleri İsrail’e saldırarak Yom Kippur Savaşı'nı başlatırlar. Mısır-Suriye İttifakının İsrail’e savaş açması üzerine Amerika başta olmak üzere diğer Batılı ülkeler geçmişte yaptıkları gibi İsrail’in yanında yer aldılar.
Batılı ülkelerinin bu dayanışmasına karşı Arap ülkelerinin elindeki en büyük kozlardan biri petroldür. Çok geçmeden Kral Faysal’ın önderliğinde Arap ülkeleri Batı ülkelerine petrol ambargosu başlatırlar. Ambargoyla beraber uluslararası çapta büyük bir enerji krizi baş gösterir.
MESCİD-İ AKSA’DA İKİ REKAT NAMAZ KILMAK İSTİYORUM!
Kralı Faysal, petrol ambargosunu başlatırken tarihe geçecek şu cümleleri sarf eder: "Biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşadık; yine öyle yaşayacağız!"
Kral Faysal’ın petrol ambargosu yönündeki kararlılığı üzerine dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Kral Faysal'ı kararından vazgeçirmek için Suudi Arabistan'a ziyarette bulunur.
Kissinger hatıratında Suudi Arabistan’a yaptığı ziyareti şu cümlelerle anlatır: "Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona; 'Uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz, uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazırız.'
Kral gülümsemedi, kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi: 'Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ'da iki rekat namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?"
Kral Faysal, 1975’teki ölümüne kadar, hem İslâmî hem de siyasi açıdan birbirinden önemli kararlara imza atar. Faysal’ı diğer Suudi yöneticilerden farklı kılan şey de budur.
SUİKAST İLE ÖLDÜRÜLDÜ
Kral Faysal, 25 Mart 1975’te sarayında suikasta uğrar. Yeğeni Faysal bin Musaid, halkıyla bir arada olan Kral Faysal’ı kutlama bahanesi ile yanına sokularak tabanca ile iki el ateş eder, Kral’ı çenesinden ve kulağından vurur.
Ağır yaralanan Kral Faysal hastaneye kaldırılır. Ancak hastanedeki tüm müdahalelere rağmen kurtarılamaz. Suikastı gerçekleştiren Faysal bin Musaid o dönem Amerika’dan yeni gelmiştir.
İlk günlerde hükümet tarafından akli dengesinin bozuk olduğu yönünde açıklamalar yapılır. Sonrasında hastanede yapılan muayenede yeğen Faysal’ın akli dengesinin bozuk olmadığı tespit edilir. Yargılaması yapılan Faysal bin Musaid idam cezasına çarptırılır.
Kral Faysal, son nefesini vermeden önce yeğeninin kısas edilmemesini ve bağışlanmasını vasiyet etmiş olmasına rağmen, halkın yoğun tepkisi nedeniyle katil Faysal bin Musaid yargılanarak Riyad’da idam edilir. Cezanın infazı 18 Haziran'da Riyad meydanında gerçekleştirilir.