Recep Bozdağ'ın haberi
Yorgunluğun en sık karşılaşılan sebepleri aşırı egzersiz, uyku bozukluğu, beslenme yetersizliği, kondüsyon eksikliği, üst solunum yolu enfeksiyonları, kansızlık, tiroid hastalıkları (tiroidin az veya çok çalışması) akciğer hastalıkları, ilâçlar, viral hastalıklar, kanser ve depresyon olduğunu kaydeden Prof. Sandıkçı, “İlâçlar, özellikle de sakinleştiriciler, depresyon, allerji ve tansiyon ilâçları, kas gevşeticiler ve pek çok antibiyotik yorgunluğa neden olabilir. Altı aydan uzun sürmesi halinde kronik yorgunluktan bahsedilir. Kronik yorgunluğu olan olguların 2/3’ünden psikiyatrik hastalıklar, özellikle de depresyon (% 58), panik bozukluk (% 14) ve somatizasyon bozukluğu (% 10) sorumludur.” diye konuştu.
KRONİK YORGUNLUK SENDROMU
Kronik yorgunluğun % 10’undan azını “kronik yorgunluk sendromu”nun oluşturduğuna dikkat çeken Prof. Sandıkçı, şunları söyledi: “Bu durumda tıbben açıklanamamış mental ve fiziksel yorgunluk hali ile birlikte uykuda dinlenememe, konsantrasyon güçlüğü ve grip benzeri semptomlar (baş ağrısı, kas ağrısı, eklem ağrısı, boğaz ağrısı, halsizlik) mevcuttur. Kronik yorgunluk sendromu, çoktan beri bilinen, eskiden nevrasteni dediğimiz, fizik inceleme ve laboratuvar tetkiklerinde anormallik olmasa da gerçek bir hastalıktır. Fiziksel, mental veya duygusal aşırı yükün oluşturduğu stresi tolere edememe, stresle başedememe söz konusudur. Etyolojisinde pekçok faktörün rolü olduğu biliniyor. İnfeksiyonlar, fizik travma, depresyon, uyku bozuklukları, bağışıklık sisteminde bozukluk, endokrin ve metabolik bozukluk ve kişiliğin rolü var. Kadınlarda, eğitim düzeyi ve meslekî statüsü düşük olanlarda ve genç-orta yaş grubunda daha fazladır. Sürekli veya tekrarlayıcı yorgunluğu olanlarda fizik muayene ve rutin testler normalse akla gelmelidir.”
TEŞHİS İÇİN
“Kronik yorgunluğun değerlendirilmesinde öykü çok önemli” diyen Prof. Sandıkçı, fizik muayene ve laboratuvar testlerinin destekleyici veri sağladığını, öyküde yorgunluğun başlangıcı, seyri, süresi, günlük paterni, azaltan veya arttıran faktörler, günlük yaşantıya etkisi, uyku miktarı, düzeni ve kalitesi, uykunun semptomları iyileştirip iyileştirmediğinin sorgulanması gerektiğini, kullanılan reçeteli ve reçetesiz ilâçların doz ve şemaları gözden geçirilmesi ve organik hastalıklar yönünden karekteristik diğer belirtilerin sorgulanmasını önemine dikkat çekti.
Egzersiz-uyku-beslenme arasındaki dengesizlikten olan fizyolojik yorgunlukta altta yatan tıbbî bir sorun yoktur ve dinlenmekle düzelir. Organ hastalığına bağlı yorgunluk, genellikle aktivite ile ortaya çıkar. Depresyonda, kişi genel olarak hiçbirşey yapamayacağını tanımlar. Kronik yorgunluk sendromunda ise yorgunluğun egzersizle ilgisi yoktur, istirahatle de geçmez.
DÜZENLİ UYKU YORGUNLUĞU AZALTIR
Prof. Sandıkçıoğlu, tedavinin kişiye göre düzenlenmesinin gerekliliğini vurgularken şunlara dikkat çekti: nFizyolojik yorgunlukta yeterli (erişkinler için geceleri 7-8 saat) ve iyi uyku önemli. nDüzenli egzersiz, enerji düzeyini arttırır ve sebep ne olursa olsun yorgunluğu azaltır. Düzenli orta düzeyde aerobik egzersizin (haftanın çoğu günü 30 dakika yürüyüş veya eşdeğeri) hastalıkla ilgili yorgunluğu istirahatten daha etkin olarak azalttığı gösterilmiştir. nDepresyonu olanlarda antidepresif ilâç tedavisi önerilir. Antidepresanlar yorgunluğu arttırabilmesine rağmen 6-8 hafta kullanmadan kesilmemeli. Egzersizle kombine edildiğinde ise sonuçlar daha iyi. nKahvenin uyarıcı etkisi var ve geçici olarak performansı arttırır. nKronik yorgunluk sendromunda 2 yaklaşımın (bilişsel davranış terapisi ve kademeli egzersiz tedavisi) faydası ispatlandı. Bilişsel davranış terapisi, iyileşmeyi geciktirecek inanç ve davranışlarını değiştirmeye yönelik olarak seanslar halinde düzenlenir. Düzeyi giderek artırılan egzersiz tedavisi yorgunluğu azaltır. Olguların yaklaşık % 40-50’sinde bu tedavilerle yorgunluk azalmakta. Gerek klinik deneyimler, gerek araştırmalar, kronik yorgunluk sendromu tedavisinin güç olduğunu göstermektedir.
Yeni Asya