30 Aralık'ta Osmanlı'nın eline geçti, 9 Aralık'ta elden çıktı Kudüs. Aralık ne gibi hatırlatma içerir bilinmez fakat yine bir Aralık ayı içinde İsrail'in başkenti yapılmak istenmesi yakın aralıkta Kudüs'ün gündemden düşmeyeceği ve müslümanların ciddi imtihandan geçeceği benziyor.
Hal-i pür melal ortada. Hayat ve hukukunu muhafaza etmede zorlanıyor müslümanlar. Asıl derin mesele; çözüm adına ciddi düşünüş ve aksiyoner faaliyetlerin az olması. Bu azlıktan cesaret alıyor Kudüs'ü başkent yapmak isteyenler.
Siyaset boyutu suyun yüzü. Alt derinlik; zihni zindelik, kalbi dirilik, ruhi hayat. Bu derinliğin müslümanlar arasında muhabbet, uhuvvet, ittifak şeklinde yansıması...
Böylesi mücehhez silahla silahlanmış İslam ümmetinin hangi şehrine kim dokunabilir, dokunmaya cesaret edebilir?
Bu derin eksiklikten olmalı içi doldurulmamış sloganlar veya içi boşaltılmış kavramları öfke ile söylemek düşmanları ürkütmüyor. Gazımızı vermiş, gazımız alınmış oluyor bu arada!
Kudüs'ü başkent yapmak bıçağı kemiğe dayamaktır. Cesaretlerini cesaretsizliğimizden alıyorlar; elimize ne geçerse alıp savaşa mı girişelim?
Araplar kaç defa denedi ne oldu? Şimdi denense ne olur?
İlmi terketmiş, teknolojiye esir, dünyevileşme tiryakisi olmuş; köklerinden savrulmuş, iddialarını yitirmişsin... Düştüğün yeri bulmakta bile uzaksın. Öyle ki düşmanlarından medet umar hale gelmişsin!
Bu kadar aralıklarda sıkışmışlıktan fırsat bulan düşmanlar Kudsi Kudüs'u başkent de yapar başkaca yaptırımlara da yeltenir! Bakakalırsın!
Ükütücü olan "emri bilma'ruf, nehyi anil munkerin" azlığı ve alem-i asgarda cihat-ı ekberi terk edişimiz. Düştüğümüz yer burası değil mi? Kalktığımız yer de başka bir yer olmayacak.
Ezan okunduğunda camiye kitleler halinde gitme şuurunu erdiğimizde hangi düşman eli hangi beldemize el uzatabilir; bırakın harimimiz Kudüs'e dokunsun.
Bedir gibi varlık yokluk savaşında bile namaz ciddiyetle ve cemaatle eda edilmiş. Bu çaba; savaşmanın gereğini yapma, sebeplere riayet etmeyi de engellememiştir.
Şimdi Kudüs ilk kiblemiz, mirac yolculuğu burada başladı diyoruz! Kendi Kudüs'ümüzden, kendi miracimizdan haberimiz yok veya az.
Yine Aralık ayındayız. 30 Aralık muştu iken, 9 Aralık hüzün ötesi acı ve kopuş. Şimdiki aralıkta yeni acılar açma çabaları...
Ümidin hangi gecenin aralığında sökün edeceğini bilmesek de yakın geçmişte yaşadığımız "15 Temmuz" gerçekliğinin küresel ölçekte gerçekleşmesi ve zalimler topluluğunun bir kez daha etkisiz hale gelmesi; gündüz gibi görmemiz duasıyla.