Gazze'ye yardım için yola çıkan gönüllülerin geri döneceğine ilişkin sevinçli haberleri aldığımız sıralarda aldığım bir acı haber beni çok etkiledi. Kudüs'te yaşayan İmam Buhari'nin torunu Abdülaziz Buhari vefat etmişti. Bu vefat haberi ile sanki Kudüs'ün manevi direklerinden birisi sarsıldı. Kalbimde böyle hissettim.
İmam Abdülaziz Buhari ile Kudüs'te belgesel çekimi yaparken tanışmıştık. Kendisi, Mescidi Aksa'da bir Cuma namazı çıkışı esnasında Türkçe konuşan ekibimizin sesini duymuş ve bizi evine davet etmişti. Anneannesinin "Türkçe bilmemek günahtır" sözüne istinaden, Türkçeyi küçük yaşlarında öğrenmişti. __Ona dair belleğimdeki ilk resim koltuğunun altındaki seccadesi, uzun beyaz elbisesi ve Özbek takkeli halidir. Via Dolorosa'daki evi, dedelerinden kalan 600 yıllık bir mirası, mezarları ile birlikte barındırıyordu. Aynı zamanda bir Allavi şeyhi olan İmam Buhari'nin Özbek tekkesi olarak bilinen evi, İslam eserlerini de barındıran bir müze gibiydi adeta. Evdeki fotoğraflar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de burasının ziyareti makbul bir yer olduğunu gösteriyordu. _Ailesinin güleryüzlü ikramları, tekkenin tepesinde yaptığımız röportaj, sevimli kızı, evin kedisi ve diğer her şey daha dün gibi aklımda. Evine gelenlerin hatıra yazdığı defterde ise neredeyse olmayan isim yoktu. Belli ki İslam dünyasından her Kudüs'e yolu düşen ona uğramış. Geçen yıl Kudüs'e tekrar gittiğimizde Nuray Mert ile ziyaretine gittik. Kendisi yoktu. Eşi ile hasbıhal ettik. Tekrar görmek nasip olmadı. Ancak bu ölüm haberi ile bir kez daha fark ettim. Eski Kudüs'te tam Mescid-i Aksa'nın arkasında yaşayan İmam Abdülaziz Buhari, Kudüs'ün direklerinden birisiymiş. Kiliselerin sokağında mescidi olan bu yegâne evin sahibinin ölümü sadece ailesini değil hepimizi etkiledi. İmam Abdülaziz Buhari ve evi orada durdukça Mescid-Aksa'nın karşısında Şaron tarafından satın alınan evden sarkan bayraklar bir şey ifade etmez derken...
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun ...
İmam Buhari ile 2006 yılında evinde yaptığım röportajdan bazı alıntıları sizinle paylaşmak istiyorum.
"İslâm bir bütündür, aşırıcılar yoktur..."
Aşırı İslâm ve İslâmcılar diyorsunuz. İslâm bu değildir. İslâm bir bütündür ve aşırıcılığı yoktur. Ama aşırı şekilde davranan insanlar İslâm adı altında çalışan siyasetçiler. Haçlılar zamanında bütün Müslümanları öldürme emri kiliseden geliyordu ve bu emirle Al-Aksa camiinde 10 bin müslüman öldürüldü. O zamanlar teröristler, aşırıcılar gibi şeyler yoktu; bu sadece bir savaştı. Vietnam'da savaş devam ederken insanlar öldürülüyordu ama teröristler, aşırıcılar yoktu. Bir tane İslâm vardır o da kişinin Allah'a inanıp peygamberin sözüne göre davranmasıdır.
"400 yıldır burada yaşıyorum..."
Biz buraya 400 yıl önce Özbekistan'dan geldik. Kimse gelip de benim buralı olmadığımı söyleyemez. Ailem yarı zeminde gömülü ama biri gelir de burası benim evim derse ne yapmalıyım? Burayı ona bırakıp gitmeli miyim? Nereye? Yahudiler buraya geldiler ve buranın onlar için seçilmiş yer olduğunu söylediler. Evimi bırakıp enerye gideceğim?
Filistinlilere hareket özgürlüğü tanımıyorlar. Buna rağmen bu insanlardan barış yapmalarını mı istiyorsunuz? Biraz âdil bakarsanız bunun çok zor olduğunu anlarsınız. Modern bir dünyada modern toplumlar olarak yaşıyoruz. İnsanların hayatlarına saygı duyalım.
"Allah bizim iyi insan olmamız ister; savaşmamızı değil..."
Aslında her din kendisini en iyi sayar. Ama önemli olan herkesin karşısındakinin inancına saygı duymasıdır. Çünkü birbirimize saygı göstermezsek dindar olamayız. Çünkü Allah, bütün dinlere karşı saygılı olmamızı ister. Başka bir dine mensuplar diye diğer insanlar hakkında kötü şeyler söyleyemeyiz. Allah "Ahret gününde sizi inandığınız şeylerden ve yaptıklarınızdan yargılayacağım." diyor.
Bir rahibi veya bir hahamı gördüğümde ona saygı gösteririm, çünkü ben de saygı görmek isterim. Allah "İnsanlara, muamele edilmek istediğiniz gibi muamele edin." der. İnsanları yargılamam; çünkü Allah "Sizi ahret gününde yargılayacağım." diyor. "Lekum dinukum ve liyedin. Sizin dininiz size, benimki bana." Benim dinim seninkinden iyidir demek için savaşmamalıyız. İbadet ederken taşıdığınız etiketler için değil, Allah için ibadet edin. Çünkü ahret gününde Hıristiyanlar, Yahudiler diye etiketler olmayacak. İyi insanlar ve kötü insanlar olacak. Dolayısıyla bu dünyada barışı ilham etmek için Allah bize iyi ameller versin ve bizi, hangi dinde olursak olalım, iyi müminler yapsın. "
Ayşe Böhürler-Yeni Şafak